Elimde bir kitap var: Kendi Yolumda. Hani tutkunu olduğumuz o şarkıdaki gibi.
“Hayat benim/Her anımı yaşadıkça sevesim var/Aldırmam hiç yağmurlara/Benim güzel hatalarım var/Bir an bile vazgeçmedim/Kendi yolumdan”
72 sayfalık bu minicik kitap ise Abidin Cem Güner’in kendi 33 yıllık yolunun öyküsü.
Bir gün derginin telefonu çaldı ve hattın diğer ucunda Abidin vardı. Öğrenme güçlüğü olduğunu, bir kitap yazdığını ve onunla röportaj yapıp yapamayacağımızı soruyordu. Röportajın sonunda kendisine bize neden ulaştığını sorduğumda kendi hikayesini anlattı elbet ama o ilk görüşmede ben, onun bana neden ulaştığını biliyordum.
Öğrenme güçlüğünün ne olduğunu araştırmaya, bu alanda kitaplar okumaya, filmler izlemeye başladığımda yıl 2010’du ve açıkçası ortada okuyup izleyecek pek de bir şey yoktu. Yurt dışından kitaplar getirtmiş, İstanbul’da okul öncesi ve ilköğretim öğretmenleri için düzenlenen tam günlük bir seminere gazeteci kimliğim ile girmiş ve sonuçta pek de yol alamamıştım. Hayır, benim ailemde kimse bu tanıyı almadı. Ben bunları sadece “Acaba?” sorusunun yanıtını aramak için yaptım ve yola kendi kişisel gelişimim ile ilgilenmek sapağından girerek devam ettim. Ama o günlerin ayrıştırıcı, dışlayıcı etkisi hiçbirimizin üstünden hala tam olarak kalkmadı.
Ben daha bunların hiçbirini yaşamamışken bu yolu yürümüş insanların hikayesi tabii ki benim için çok kıymetli. Konu ne Abidin’in minik kitabının içeriği ne de bu röportajda söyledikleri. Konu, Abidin’in bu kitabı yazmış, yayınlatmış ve röportajının çıkması için beni ve muhtemelen başka gazetecileri bizzat arıyor olabilmesi. Çünkü bunu yapamayacak hale gelmesi için koskoca bir sistem ve koca koca insanlar el birliği ile uğraştı, en azından sessiz kaldı, bundan eminim. Ama bir de destekleyici bir aile ve diğer iyi insanlar vardı. İyi ki…
Hedefi yeni kitaplar yazmak olan Abidin’in yeni kitabında, ilk kitabının satır aralarına sakladığı deneyimlerini açıklıkla yazması ve bunu kimseyi kötülemek için değil ama fark etmelerini sağlamak için yapması en büyük dileğim diyor ve sözü ona bırakıyorum.
Sevgili Abidin, senin hikâyenin dönüm noktası, aynı zamanda seni sen yapan unsur öğrenme güçlüğü tanısı olmuş. Halen toplumda tam olarak bilinmediği için önce bunu sormak istiyorum öğrenme güçlüğü nedir?
Birçok insan için kolay olan bazı şeyleri öğrenmekte çekilen zorluk, diyebilirim.
Öğrenme güçlüğünün zorlu doğum deneyimi ile ortaya çıktığını anlatıyorsun. Neler yaşanmış doğumunda?
Öğrenme güçlüğümün nedeni doğrusu tam olarak bilinmiyor, zorlu doğum ya da hamilelik sürecinde yaşanan bir olay tetiklemiş olabilir deniliyor. Doğumdan sonra emme işlevini yapamayınca beynimin ultrasonu çekiliyor, bazı yerlerde kanama görünüyor.
O günden sonra doktor, “Yaşının gereğini yapana kadar rahat etmeyeceğiz.” demiş. Bu tedirginlik dolayısıyla üç yaşında özel eğitim almaya başladım ben.
Şu an 33 yaşındasın. Senin çocukluğunda bu tanının dahi daha zor konulduğunu ve destekleyici eğitimlerin çok az olduğunu düşünüyorum çünkü hala çok iyi durumda değiliz. Sen ve ailen neler yaşadınız?
Özelikle ilkokulda çok sıkıntılarım oldu. Erkek öğrenciler, bana hiç iyi davranmıyorlardı.
Sen hangi alanda daha çok zorlanıyorsun, yazmak mı, okumak mı, matematik mi?
En çok matematikte zorlanıyorum. Basit hesap yapmak, bazı şeyleri aklımda tutmak zor geliyor.
Annen Belgin Hanım’ın çok doğru kanallardan ilerlediğini ve seni sanata yönlendirdiğini anlıyorum. Ailenin diğer fertlerinin tutumu nasıldı?
Özgüvenli olmamda en büyük etken ailem, akrabalarım ve öğretmenlerim. Özellikle de Ayla Algan Hocam ve İstanbul Drama Sanat Akademisi bana kucak açtılar ve onlar sayesinde çok güzel anılarım oldu.
Kitapta birçok sanat çalışmasında yer aldığını okudum Bir de Yaşar Kemal ile tanışmanı anlatıyorsun. Nasıl gittin evine, orada neler oldu?
Yaşar Kemal ile tanışmam unutamadığım bir olaydır. Babamın bir arkadaşı onu tanıyordu, hep beraber evine gittik. Çok heyecanlıydım. Eşi bizi karşıladı. Yaşar Kemal ile karşılıklı oturduk. Bana adımı sordu. Abidin deyince, Abidin Dino’yu hatırlamış olsa gerek gülümsedi. Bana, “Oku, üniversiteye git” dedi. Yanımda getirdiğim kitapları imzaladı ve kendi kitaplığından da bazı kitapları imzalayıp bana hediye etti.
Öğrenme güçlüğünün bambaşka açılardan hediyesi olduğunu savunan uzmanlar da var. Beynin farklı potansiyellerinin açığa çıktığını söylüyorlar. Buna katılıyor musun?
Doğrusu öğrenme güçlüğünün bir faydasını görmedim. Kendimi geliştirmek için çok gayret ediyorum.
Şu anda neler yapıyorsun? Gelecekteki hedeflerin neler?
Kitap yazmaya devam etmek istiyorum.
Şunu da merak ediyorum. Neden bana ve Mümkün Dergi’ye ulaştın? Sana neyin mümkün olduğunu hissettirdik?
Lüset (Kohen) Hocamın röportajını web sayfanızda görünce ilgimi çekti, ben de o yüzden sizinle iletişime geçmeye karar verdim.
Meraklısına not: Abidin’in benim uzun sorularıma verdiği kısa cevapları daha uzun hale dönüştürmesini istemek, bana göre yanıtlamadığı bazı sorularımı yanıtlasın diye ona tekrar yollamak mümkündü. Ama düşündüm, bir sınıftaki her çocuk ve toplumdaki her birey biricik ise verilen her röportaj da biriciktir.
İşte bu da Abidin’in röportajı. Kendisi gibi, kendi yolunda ve eşsiz.
©mümkün dergi
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Yuka Ajans Yay. ve Org. Tic. Ltd. Şti.’ye aittir. Köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir kısmı kaynak gösterilmesi ve/veya habere aktif link verilmesi halinde dahi kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.