ÖNLEM ALMAK DA BİR İBADETTİR
Farkındalık

Önlem almak da bir ibadettir

Kartalkaya’da bir otelde çıkan ve 80’e yakın kişinin hayatını kaybettiği elim yangın, hepimizin yüreğini dağladı. Bu olay, sadece kaybettiğimiz canları değil aynı zamanda insan olarak sorumluluklarımızı ve hayata bakışımızı da derinden sorgulamamıza vesile oldu. Tasavvufun kadim öğretileri ışığında bu tür olayları kader, kaza ve sabır kavramları üzerinden incelemek hem bireysel hem de toplumsal dersler çıkarmamıza yardımcı olabilir.

HER ŞEY KADERDEN Mİ?

Tasavvufa göre kader, Allah’ın her şeyi kuşatan ilmi ve iradesiyle belirlenen düzenin adıdır. Ancak kader, pasif bir kabullenme ya da sorumluluktan kaçış değildir. Kur’an-ı Kerim’de Allah şöyle buyurur: “Hiçbir canlı yoktur ki onun rızkı Allah’a ait olmasın…” (Hud, 6). Bu ayet, her şeyin Allah’ın kontrolünde olduğunu, ancak insanın iradesiyle kendi hayatını şekillendirme gücüne sahip olduğunu ifade eder.

Kartalkaya’daki otel yangını bir kaderdir çünkü olayın gerçekleşeceği vakit ve koşullar ilahi ilimde bellidir. Ancak bu, o yangını önlemek veya etkilerini hafifletmek için insana verilen sorumluluğu ortadan kaldırmaz. Yangını tetikleyen ihmaller, eksiklikler ya da yanlış kararlar da kaderin bir parçasıdır ancak bu noktada insanın tercihleri devreye girer. İnsan hem aklını hem de iradesini kullanarak bu tür olayları önlemeye çalışmakla yükümlüdür.

“Tasavvufun temel prensiplerinden biri, kaderin sebepler aracılığıyla tecelli ettiğidir.”

Kaza, kaderin dünya üzerinde bir olay olarak vücut bulmasıdır. Bir başka deyişle, kader, alınan ya da alınmayan önlemlerle birlikte şekillenir. Örneğin, yangın güvenliği için gerekli tedbirlerin alınmaması, bir kazaya zemin hazırlayan sebeplerden biridir.

Peygamber Efendimiz (sav), bu konuda bizlere şu önemli rehberi sunar: “Kim bir kötülüğü görürse onu eliyle düzeltsin. Eğer buna gücü yetmezse diliyle düzeltsin. Buna da gücü yetmezse kalbiyle buğzetsin. Bu ise imanın en zayıf halidir.” (Müslim, İman, 78). Yangını önlemek için gerekli tedbirleri almak, bu hadis çerçevesinde bir ibadet ve insanlık vazifesi olarak görülebilir. Eğer ihmaller zinciriyle bu tür kazalara yol açıyorsak bunun sorumluluğunun bizlere ait olduğunu kabul etmek gerekir.

Kader inancı, hiçbir zaman insanın akıl ve irade sorumluluğunu yok saymaz. İnsana akıl ve vicdan verilmiştir ki, bu dünyada hem kendisi hem de başkaları için doğru olanı yapabilsin. Kartalkaya’daki yangında yaşanan can kayıplarının ardında, ihmallerin ve denetimsizliğin olduğu iddiaları, kaderi yanlış anlamamamız gerektiğini bize bir kez daha hatırlatıyor. Kader, bir olayın gerçekleşeceği anı bilmek ve o anda gerçekleşen her şeyin ilahi planın bir parçası olduğunu kabul etmektir. Ancak Allah, bizlere sebeplere tutunmayı, tedbir almayı ve sorumluluklarımızı yerine getirmeyi de emretmiştir.

TEDBİR KULDAN TAKDİR ALLAH’TAN

Tasavvufta, kader anlayışı her zaman tedbir ve tevekkülle dengelenir. İnsan hem Allah’ın takdirine teslim olmalı hem de kendi sorumluluğunu yerine getirmelidir. “Tedbir al ama tevekkülü elden bırakma. Çünkü tedbir kuldan, tevekkül Allah’tandır.”

Bir otelde yangın çıkmaması için yangın güvenlik sistemlerinin kurulması, denetimlerin düzenli yapılması ve çalışanların eğitilmesi gibi önlemler, bu anlayışın bir parçasıdır. Eğer bu önlemler alınmadıysa, yaşanan kayıplar kaderin değil, insanın tedbirsizliğinin bir sonucudur. Böyle durumlarda, ihmalleri ortadan kaldırmak ve hatalardan ders çıkarmak, tasavvufi sorumluluğun bir parçasıdır. Yangın sonrası yaşanan acılar, sabrın en çetin sınavlarından biridir. Ancak sabır, tasavvufta yalnızca pasif bir bekleyiş değil, aynı zamanda aktif bir çaba gösterme halidir. Sabır, Allah’a olan teslimiyetle birlikte, geleceği yeniden inşa etme azmini de içerir. Bu bağlamda, yangında kaybettiklerimizi rahmetle anarken, bu tür olayların bir daha yaşanmaması için gerekli düzenlemeleri yapmak, sabrın bir tezahürüdür.

Kartalkaya’daki yangın, bizlere kader, kaza ve sabır kavramlarını yeniden düşünmemiz gerektiğini öğretiyor. Kader, Allah’ın ilahi planıdır ancak bu planın gerçekleşmesinde insana düşen sorumluluklar vardır. Kaza, bu sorumlulukların yerine getirilip getirilmediğine bağlı olarak şekillenir. Sabır ise, yaşanan acılar karşısında teslimiyetle birlikte yeniden ayağa kalkma gücüdür. Bu olay, bizlere her şeyin Allah’ın bilgisi ve izni dahilinde olduğunu, ancak tedbir almanın ve sorumluluklarımızı yerine getirmenin bir ibadet olduğunu hatırlatmalıdır. Çünkü Peygamber Efendimiz’in dediği gibi: “Tedbir, tevekkülün ön koşuludur.”


©mümkün dergi

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Yuka Ajans Yay. ve Org. Tic. Ltd. Şti.’ye aittir. Köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir kısmı kaynak gösterilmesi ve/veya habere aktif link verilmesi halinde dahi kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.