Toprak gibi olmak
Toprak, sabrın, tevazunun ve yeniden doğuşun sembolüdür. Üzerine basılır, kazılır, kirletilir ama o yine de doğurur. Sessizliğinde merhamet, sabrında hikmet vardır. İnsan da
Toprak, sabrın, tevazunun ve yeniden doğuşun sembolüdür. Üzerine basılır, kazılır, kirletilir ama o yine de doğurur. Sessizliğinde merhamet, sabrında hikmet vardır. İnsan da
İnsanın kalbi, sonsuz bir yolculuğun sırlarını taşır. Tasavvuf ehli, bu yolculuğu “Dört Kapı, Kırk Makam” ile anlatır. Bir gönül haritası gibi her kapı
Adalet, yalnızca hukukun terazisinde ölçülen bir kavram değildir; kalbin terazisinde, vicdanın pusulasında kendini gösteren bir hakikattir. Mevlânâ’nın ifadesiyle, “Adalet, ağaçlara su vermektir; zulüm
Zamanın ruhu, insanı kalabalıkların ortasında daha yalnız bırakıyor. Elimizin altında yüzlerce iletişim aracı var ama birbirimizin gözlerine bakıp konuşmayı, aynı sofrada oturup dertleşmeyi,
Her gün, iş hayatında yaşadığımız stres, aile içinde ortaya çıkan anlaşmazlıklar, sosyal medyanın üzerimize yüklediği kıyaslar ya da içsel huzursuzluklarımız bize yük getirir.
Gökyüzüne yükselen duman yalnızca ağaçların değil, içimizde büyüttüğümüz merhametin de yandığını gösteriyor. Rabbim biliyor; O her şeyin şahidi. Her zerrede O’nun hükmü, her
O’dur ki gökten rahmetini indirir ve o suyla her türlü hayat filizlenir. Yeşil sürgün olur, ardından bereket fışkırır. Kimi birbirine benzer, kimi benzemez
İmam Gazali der ki: “Cevizin kabuğunu kırıp özüne inmeyen, cevizin hepsini kabuk zanneder.” İnsan da hayat da din de tıpkı ceviz gibidir. Dıştan
Kurban Bayramı, sadece bir ibadet zamanı değil; kurbiyetin yani Allah’a yaklaşmanın davetidir. Kurbiyet, sadece bir hayvanı kurban etmek değil; içimizdeki en derin bağları,
Tasavvufta her gelen misafirdir. Keder de neşe de sağlık da hastalık da… Hepsi misafirdir ve her biri bir elçi gibidir; sana bir şey