“Şiddetsiz iletişim” herkesin kolaylıkla öğrenebileceği, içerisinde nezaket, şefkat, açıklık, empati ve sevgi bulunduran ve 4 adımda kendimizle ve başkalarıyla gönülden bağ kurabileceğimiz bir yaşam dili. Şiddetsiz iletişim eğitimleri veren ve aynı zamanda Instagramda @empatikbaba olarak da bilinen Hamdi Özgan ile Şiddetsiz İletişim üzerine keyifli bir röportaj gerçekleştirdik.
Öncelikle sizi tanıyabilir miyiz?
Ben insan olma halini merak eden ve bu konuda her an denek olarak da kendi ile çalışan biriyim. Bunlarla birlikte seçtiğim rollerimle bir arada bir hayat yaşamaya çalışıyorum: Hayat arkadaşımın eşi, oğlumun ve kızımın babası, kendi çekirdek ailemin en küçük oğlu, vb.
Nereden başladı şu anki yolculuğunuz, neden şiddetsiz iletişimi anlatma ihtiyacı duydunuz?
Üniversite öncesinde folklor (halk bilimi) ile ilgilenmeye başlamıştım. Üniversite zamanında halk biliminin alt kollarından biri olan halk dansları topluluğu benim insanı tanıma merakımı her zaman destekledi. Teknik eğitimim sonrasında yönümü insanı anlamaya doğru çevirdim. “ben kimim” sorusuna yavaş yavaş cevap bulmaya niyet ettiğim bu yolda ilerlerken de örgün öğretimin içinde öğrenme ve büyümemi desteklemeyi çok hayal etmiştim lakin eğitim üzerine yaptığım yüksek lisans sürecimde gördüm ki benim büyümek istediğim alanlar okulların içinde değildi. Otorite, sınav, başarı ve başarısızlığın ödüllendirildiği veya cezalandırıldığı sistemlerin haricinde bir büyüme ve öğrenme alanını yaşamak istiyordum.
Böyle bir karar ile üniversite haricinde kendi istediğim, gönlümün gittiği alanlara nasıl gidebilirim yollarını ararken 2006 yılında ICF (Uluslararası Koçluk Federasyonu)’e bağlı bir koçluk okulundan eğitimler almaya başladım. Koçluk sonrasında bir süre eğitim almak için gittiğim Amerika’da unschooling yapan bir aile ile birlikte oldum.
Unschooling: (okulsuzluk – evokulluluk), örgün eğitim sistemini takip etmeyen veya klasik okul müfredatını ev okuluna taşımadan çocuğun kendi kendine doğal yaşam alanı olan evi ve çevresinde öğrenme metodudur. Bu süre içinde gördüm ki bu kavramın içinde kullanılan bazı araçlar bizim ülkemizde benim geçtiğim formal eğitimlerin içinde yoktu. Ben de bu araçların içinde bir hayat yaşamak istedim ve orada başlayan yolculuğumla şiddetsiz iletişim öğrenmeye, yaşamaya ve paylaşmaya başladım.
Özellikle bu aralar, pandemi döneminde şiddetsiz iletişim konusunu çok fazla duyar olduk. Ben de röportaj yapmadan önce Marshall Rosenberg’in Şiddetsiz İletişim kitabına göz gezdirdim. Nedir bu şiddetsiz iletişim? Biraz bunlara kısaca değinelim istiyorum.
Şiddetsiz iletişim, insanın doğasında var olan şefkati ortaya çıkararak aynı zamanda insanların birbirleri ile alışverişlerinde derin saygı ve anlayış zemini oluşturarak herkesin ihtiyaçlarının gözetildiği eylemlerin gerçekleşmesine katkıda bulunma çabasıdır.
İnsanların bütün yaptıklarının arkasında bir ihtiyaçlarını karşılama çabasının yattığı temel varsayımından yola çıkar. Biz insanlar sosyal varlıklar olarak, birçok ihtiyacımızı ancak diğer insanlarla işbirliği ve bağ içinde olduğumuzda karşılayabiliriz. Bu ihtiyaçları anlamak ve değer vermek, bizi barış ve benzeri ihtiyaçlarımızın karşılıklı gözetildiği bir çözüm arayışına, işbirliğine, küresel barışa ve bu gibi değerlerin paylaşıldığı bir zemin yaratmaya götürür.
Şiddetsiz iletişim,
– Teknik bir model gibi ve basit görünmekle beraber özünde bir tavır, bir hayatta duruş biçimidir.
– Kendimizi anlamakta ve diğerleri ile aramızda olan biteni açıklığa kavuşturmakta, etkin ve dönüştürücü bir araçtır.
– Pratik ve öğrenilebilir bir yoldur.
– Karşımızdakini empati ve içtenlik ile dinleyerek, derin ve müşfik bir bağ kurmaktır.
– Belli bir dine veya dünya görüşüne ait olmadan da ortak insanlı değerlerini ifade edebilmektir.
Kurumlara da eğitimler veriyorsunuz ve duygular üzerinden hareket ediyorsunuz. Kurumlara anlattığınız 3 Adım aracınız olan Bağlan–Düşün–Yap nedir?
Kurumsal dünyada duygusal okuryazarlık dikkat koyduğum konulardan biriydi. Öğrenme süreçlerine yol arkadaşlığı yaptığım alanlarında katılımcı tarafında duygu yelpazelerinin sınırlarını hep gördüm ve görmeye devam ediyorum. Duyguları tanımlarken kullanılan ifadeler genelde öfke, korku, üzüntü, mutluluk ile sınırlı oluyor.
Bu dördüne tam olarak uymayan şeyler hissettiklerinde eğer duygu katılımcı için konforlu ise “iyi hissediyorum”, duygu katılımcı için konforsuz ise “kötü hissediyorum” deyip o an hangi duygu içinde olduğunu bulamıyordu. Kişinin duygu repertuvarı genişlemedikçe kendi halini bilmeden (ben buraya kendi ile “BAĞLANTI” kurmadan ) o durumun içinden bugüne kadar kendi hangi stratejileri ile çıkmışsa aynı veya benzer stratejileri kullanarak çıkmaya çalıştığını düşünüyorum. Benim gördüğüm kadarıyla da bu yol kendi için doğru bir yol olurken iş arkadaşı veya iş birliği içinde çalıştığı kişilere uymuyor ve ortaya iletişim ile ilgili kişinin yaşamayı tercih etmediği çatışmalar çıkıyor. BAĞLAN-DÜŞÜN-YAP buradan çıkmaya başlamıştı.
Bir örnek verebilir misiniz?
Birine “Nasılsınız?” diye sorduğunuzu hayal edin. Size “İyiyim,” dediğinde bu “iyi” ne diyor musun? Anlayabiliyor musunuz “iyi” ne demek? Yoksa kendince tahminler yapmaya mı başlıyorsun? Merak ediyor musun karşı tarafın halini?
Örneğin; merakınızın sonucunda karşı tarafın iyilik haline dair tahminleriniz şöyle oluyor mu?
İyi yerine: Keyifli, sakin, zinde, sevinçli, huzurlu, coşkulu olabilir mi?
Aynı şekilde biri size kötüyüm dediğin de “bu kötü ne?” diyor musun?
Kötü yerine: Çaresiz, tedirgin, karamsar, gergin, telaşlı, şaşkın olabilir mi diye tahminlerde mi bulunuyorsun?
Yani burada tam anlamıyla duygumuzun tanımlanması mı önemli?
Evet, iyi veya kötünün ötesindeki duygularımızı bilirsek o “AN” daki halimiz ile bağlantı kuracağımızı söylüyorum. Duygularımız ile temas ettikten sonra o duygunun bize rehberlik ettiği ihtiyaç ve sonrasındaki rica adımları ile kendimizle bağlantımızı kurabiliriz. Bu bağlantı hali de bize daha berrak bir düşünme hali sunacaktır. Bu berraklık içinde de neyi neden seçtiğimizi veya seçmediğimizin farkında kararlar alabileceğiz. Bu sebeple kurumlarda anlattığım yenilik, “3 ADIM” aracım. BAĞLAN-DÜŞÜN-YAP.
İhtiyaçlarımız karşılanmadığında, bir yandan da çocuk modumuz tetiklendiğinde karşılaştığımız öfke, suçluluk, kızgınlık, kaygı gibi duygular ortaya çıktığında ne yapmamız gerekiyor?
Ben ne yapıyorum size ondan bahsedebilirim. Bahsettiğiniz duygular ortaya çıkmaya başladığında onunla temas etmeyi, o duyguyu bedenimde fark etmeyi seçiyorum. Bana ne ifade etmek istiyor, diye kendime soruyorum. Sonra bu duygulara alan açmaya başladığımda da altında kendime neleri özlediğimi sorup, ihtiyaçlarım ile bağlantı kuruyorum. Bu süreçte hayatın içinde neler olmadığı değil, neleri aslında özlediğime bakmaya başladım. Bunun içinde öfkemin altında neleri özlediğime dair ihtiyaç listeleri bana rehberlik ediyor. Bu listeleri merak edenler olur ise benim ile @empatikbaba hesabım üzerinden iletişime geçebilirlerse kendilerine bu listeleri iletebilirim.
Şiddetsiz iletişimin 4 adımı var. Bunlar nelerdir ve bir örnekle izah edebilir misiniz?
Şiddetsiz iletişimin dört adımı var.
Gözlem
Duygu
İhtiyaç
Rica
Şiddetsiz İletişim çift yönlüdür:
– İçtenlikle, eleştirmeden ve suçlamadan, kendimizi dört adımda tam anlamı ile ifade etmek,
– Karşımızdaki kişiyi -düşmanca ifadeler kullansa bile eleştiri ve suçlama duymadan, bunların arkasında yatan duygu ve ihtiyaçları dört adımda empatik (gönül kulağı ile) dinlemek.
Diğer insanlar yöntemi bilmeseler de olağanüstü dönüştürücü bir etki yaratır.
Genellikle Gözlem yargılarla, Duygu Düşüncelerle İhtiyaç Stratejiyle Rica da Taleple karıştırılabiliyor.
Örneğin: “Çocuğum çok yaramaz,” diyorum.
Bu cümlede çocuğumun hangi davranışına yaramaz dediğim bence anlaşılmıyor. Bu sebeple bu cümle benim için, yargılı bir cümle. Bu yargıyı şimdi “Gözleme” çevireceğim. Çocuğum ne yapıyor da ben onu yaramaz diye etiketledim. Aslında çocuğumu elinde arabası ile koltuğun üstünde zıplarken görüyorum. Gözlem cümlemi bulunca, şimdi “Duyguma” bakabilirim. Bu durum bana ne hissettiriyor, telaşlanıyorum. Şimdi “İhtiyacıma” bakabilirim, telaşımın nedeni ne, çocuğumun güvende olmasını istiyorum (ayağı kayar düşer ve incinir). Nasıl bir “Ricam” var, çocuğumla bağlantı kurmak istediğimi fark ediyorum. Şimdi odağımı ona çeviriyorum, o ne hissediyor olabilir, o heyecanlı gibi sanırım onun da eğlenmek ve oyun oynamak gibi ihtiyaçları var, şimdi hem kendimle hem de onunla bağlantı kurduğum yerdeki ricam şu oluyor, “Hadi benim elimden tut ve birlikte zıplayalım olur mu?” Bu dünyaya “Zürafa Dünyası” diyoruz.
Bu örnek benim için bir duruma şiddetsiz iletişim penceresinden baktığımızda nasıl mucizeler yaratabileceğimize dair ilham verici geliyor. Çünkü ben gözlem yapamasaydım ve çocuğuma bu yaramaz etiketini taktığım halde onunla iletişime geçseydim, tahminim ona yüksek bir ses tonuyla, “Ne yapıyorsun, yaramazlık yapma yeter artık, in o koltuğun üzerinden!” diyecektim. Bu dünyaya da “çakal dünyası” diyoruz.
Benim için şiddetsiz iletişim çocuğumla bağ kurmamı sağlıyorken, gözlem yapmadan yargı, etiket diliyle hareket edince çocuğum ile aramdaki bağ kopacaktı. O üzülecekti, ben de kızacaktım.
Çakal dünyası ve Zürafa dünyasından bahsettiniz az önce nedir bunlar?
ÇAKAL DÜNYASI NELER VARDIR? |
ZÜRAFA DÜNYASI NELER VARDIR? |
Direnç-düşmanlık-korku |
Açıklık-kabul |
Savunma |
Kendi ve çevresine dair farkındalık |
Az bilinçli halde tepki verme |
Geri bildirim alma ve verme kültürü |
İnkar-itiraz-kısıtlama |
Bilinçli seçim yapma |
Çatışma-rekabet |
Katkı-hesap verilebilirlik |
Olumsuz örnek olma |
Bağlantı-iş birliği |
Gücü üstünde kullanır |
Olumlu rol model |
Kazan/ kaybet – kaybet/kaybet |
Hayat enerjisiyle bağlantı |
Ahlaki yargılar |
Gücü birlikte kullanır. |
Talep eder, “seçim yok” talep eden kişi talebinin yapılmasını ister. |
Kazan / kazan |
Ben ne istiyorsam o yapılsın. |
Odağımız duygu/ihtiyaçlarımız |
Tepkiseldir. Öğretir. |
Değer yargıları |
Gücü bu kısımda ceza için kullanır. |
Rica müzakereye açıktır. |
Sorumluluk almaz |
Bağlantı önemli |
Motivasyonu dışarıdan bekler. |
Şefkat ve dürüstlük |
Tahlil eder: “şuna şöyle dikkat etseydin.’’ |
Gücü sadece yaşamı korumak ve güvenliği için kullanır. |
Eleştirir: “bunu böyle yapman lazımdı, oldu mu şimdi!’ |
Seçim ve sorumlulukları kabul eder. Suçlama yoktur. |
Yorumlar: “bunu böyle yapmanın sebebi belli, çünkü zaten sen…’’ |
Motivasyonu iç kaynaklarını kullanarak bulur. |
Kibar olmak |
Dürüst olmak (hakiki-samimi) |
Aynı fikirde olmak |
Anlamak |
Sempati |
Farkındalık (yargılamadan fark etmek) |
Diğerinin ne olduğunu en iyi o bilir: “Sen akıllısın, aptalsın, iyisin, kötüsün, tembelsin, vb. “ |
Onun için gözlemlediği ile kendi değerlendirmesini birbirinden ayırır. |
Yargılar, iltifat eder, ölçü koyar: “Bunu iyi yaptın aferin!’’ “Bizde bu böyle olmaz!” |
Kendinin farkındadır yani duygularına ve onların arkasında yatan ihtiyaçlarına dikkat ve özen gösterir |
Cezalandırır, tehdit eder: “Hemen yapmazsan fena yaparım seni!’’ |
Diğer insanların duygularına dikkat eder ve arkasında yatan ihtiyaçlarına empati (teveccüh) ile yaklaşır. |
Kurallara ve ölçülere dikkat eder. |
Herkesin ihtiyacını gözetir |
Her zaman kendini haklı görür. |
Talep ederek zorlamak yerine “ricada” bulunur. |
Her zaman haklı çıkmayı ister. |
|
Hemen bir suçlu arar: “Ama sen de zaten şunu şunu …..mıştın….’’ “hep senin yüzünden’’, “sen olmasaydın ……..olmazdı.’’ |
|
Genel olarak bu durumlarda karşı taraf kendini kötü hisseder, savunmaya geçer, isteksizlik duyar, kaçar, suçluluk duyar. Bu gibi çakallıklar yabancılaşmanın, şiddetin kaynağıdır. İnsanlar birbiri ile bağ içinde değillerdir. Şiddetsiz İletişim™ e göre çakalın kullandığı dil (farkında olmasa da) ihtiyaçlarını karşılamak için girişilmiş başarısız bir çabadır. Kendimizde ve diğer insanlarda gözlediğimiz çakallıkları vesile alarak, arkasında yatan ihtiyaçları keşfetmeye yönelerek, çakalların bize sunduğu öğrenme imkanına sevinebilir.
Şiddetsiz iletişim nerelerde kullanılır?
Benim için “Şiddetsiz iletişim” hayatın her alanında kullanılan yeni bir dil.
Şiddetsiz iletişim ne sağlar?
Herkesin ihtiyaçlarının barışçı yollardan gözetilmesini sağlayacak nitelikte ilişkiler yaratmamıza yardım eder.
İnsanların yargılama, suçlama, etiketleme, teşhis, tahlil, analiz ve eleştiri eğilimini, empati ve yaratıcılıkla yapıcı bir iletişim dönüştürme becerisini geliştirir.
İnsanlara yeni bir farkındalık ve günlük iletişimimizde uygulanabilir seçimler sunar.
İçinde yaşadığımız koşullar ve ilişkilerimiz üzerinde dönüştürücü etkiler yaratabilir.
Bizi kızgınlığa, korku ve depresyona götüren düşünce kalıplarını fark etmeye ve kırmaya cesaretlendirir.
Düşmanlık yaratmadan duygularımızı ifade edilebilir ve ihtiyaçlarımızı karşılanabiliriz.
Çatışmaları barışçıl diyaloga dönüştürebiliriz.
İnsanlarla çatıştığımız durumlarda saygılı ve insanca kalarak, düşman imajlarına gereksinmeden bütün tarafların ihtiyaçlarının gözetildiği bir yol bulabiliriz.
Çatışmalarda, kavga ve çekişmelerde, arabulucu konumunda bütün tarafların ihtiyaçlarının gözetildiği bir yol bulabiliriz.
Birbirimizin hayatını güzelleştirerek, buna katkıda bulunmaktan haz almaya başlayabiliriz.
İçimizde canlanan duygularımız ve kaynaklandıkları ihtiyaçların farkına vararak, özümüzle temas içinde oluruz.
Duygularımızı ve ihtiyaçlarımızı, karşımızdaki insanın bunları karşılamamıza yardımcı olma arzusu duyacağı biçimde ifade ederek işbirliğini geliştirebiliriz.
Şiddetsiz İletişimle bilincimizin ışığını korku, suçluluk, suçlama veya utanca yönelterek, şefkat ve empatiye ulaşırız.
Seçimlerimiz için kişisel sorumluluk almaya başlarız.
Farklılıklarımıza barışçıl yaklaşabilmek için ihtiyacımız olan iletişimin akışını kolaylaştırır.
Bizi ortak değerlerimizi keşfetmeye davet eder.
En son ne söylemek istersiniz? Okuyucularımıza kendi başlarına yapabilmeleri için ne önerirsiniz?
Şiddetsiz iletişim ile ilgilenmek isteyen kişilere şiddetsiz iletişimi pratik etmelerini bunun için de dilerlerse bir “ şiddetsiziletişim” instagram hesabında yayınlanan eğitim veya pratik akşamlarına katılabilirler.
©mümkün dergi
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Yuka Ajans Yay. ve Org. Tic. Ltd. Şti.’ye aittir. Köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir kısmı kaynak gösterilmesi ve/veya habere aktif link verilmesi halinde dahi kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.