İlişkiler

Sisteme olan sadakatimiz

İlişkiye değil, aile sistemine sadakat göstermek

Bir danışanımla çalışıyoruz. “Sağlıklı bir ilişki içinde sevgiyi ve tutkuyu hissetmek istiyorum,” diyor. “Beni güzel sevebilen biriyle birlikte olmaya başladım ama aklım, beni geçmişte üzen, gerçek manada ilişki kuramadığım o kişilere kayıyor ara ara. Burada, bu ilişkide kalabilmek istiyorum.” diyor.

Bunun hemen sonrasında bir arkadaşım, iki yıldır partneriyle birlikte olduklarını, partnerinin İstanbul’dan başka bir şehre taşınma kararı aldığını ve onunla bunu taşınma sırasında paylaştığını anlatıyor. Bu ilişki dinamiğinin onların normali olduğunu dile getirerek… Gerçekten bu hal normal olabilir miydi? Yoksa normalleştirme çabasını mı içeriyordu?

Bana ilişkilerimde uzak gelen bir hal bu.

“Benim ilişkide kalma halim sürekli temasta olmaktır. Temas yoksa ilişkinin var olamayacağını zannederim.”

Peki sizin ilişkide kalma haliniz nedir?

Bazen orada kalabilmek için susmayı, karşı taraf alanına sokmuyorsa o alanın köşesinde durup beklemeyi, onun sunduğunu normalleştirmeyi kabul ederiz. Böyle yapmayı kendi hikayemizden öğrenmiş olabiliriz. Otoriter bir ebeveyne sahip olmuş ve ihtiyaçlarımızı dile getirememiş hatta dile getirdiğimizde “Ne çok istiyorsun!” diye suçlanmış olabiliriz. Yanımızda hiç kalmamış kişilerin çocukları olabiliriz, örneğin ailemiz yurt dışında çalışmış ve bizi bir yakınımıza emanet etmiş olabilir.

Hadi bu bizim davranışlarımızın arka planı, peki karşı taraf bize niye böyle davranır? O da küçüklüğünde alan ihlaline maruz kalmış, kararlarına saygı duyulmamış ve vermek istediği kararlar engellenmiş olabilir.

Benim danışanım 1 yaşındayken annesi hamile kalıyor. Babası, danışanımın daha küçük olduğunu söyleyerek sadece ona bakmak için diğer bebeğin kürtajını istiyor. Anneannesinde de benzer hikâye ve aldırılan birçok çocuk var. Bundan dolayı suçluluk hissediyor. Kardeşini yaşatacak hikayelere çekiliyor. Bu ne demek? Var olduğu için kardeşinin istenmediğini düşünüp suçluluk duymak, 0-3 yaşta anne memesindeyken annenin diğer bebeğine hasretini hissederek bu duyguyla, kalamayan erkekleri tutmaya çalışmak… Sistemindeki erkekler de kadınlarını aldatmış hatta başka kadın için hapis bile yatmıştı.

Sistemimize sadakatimiz çoğu zaman, partnerimize ve ilişkimize sadakatimizin önüne geçer. Ruhumuz, kadınsak özellikle kadınlarımıza, erkeksek özellikle erkek atalarımıza daha yakındır.

Peki, bize ait geçmiş hikayeleri nasıl yönetebiliriz?

Herkesin kendisine ait, geçmişten getirdiği kişisel ve sistemik programları var.İlk olarak bunların ne olduğunun ve bize ne hissettirdiklerinin farkına varabilmek önemlidir.

Şöyle sorular sorabiliriz:

  • İlişkide durduğum yer bana içsel mutluluğu, rahatlığı, huzuru, güveni sunuyor mu?
  • İlişkilerimde, hayatımın tamamını bu şekilde geçirmek ister miyim?
  • Bir ilişkiden beklediğim nedir?
  • Eğer isteyemiyorsam ve bunu yapabilecek olsaydım ondan ne isterdim?
  • İlişkim nasıl olsun isterdim?
  • Nerede durmak isterdim?
  • İlişkide bana iyi gelmeyeni dile getirebilme hakkını kendime veriyor muyum?
  • İkimize de iyi geleni bulup birlikte yürümek için karşılıklı bir niyete sahip miyiz?
  • Bana bu ilişki hizmet etmiyorsa ben hangi ilişkiye hizmet etmek için hala buradayım?
  • Belki de annem babam atalarım bir ilişkiyi bu şekilde yaşasalardı diye düşünerek onlara sadakatimi mi sergiliyorum? Peki, bu sadakatten vazgeçip kendi ilişkime teslim olabilir miyim?

Her bir sorunun cevabını verdikten sonra önce kendimize ve yetişkin halimizin ilişki ihtiyaçlarına şefkatli bir yerden yaklaşmak ve kalmak zorunda olduğumuz ilişkilerin küçüklüğümüzdeki ebeveyn çocuk ilişkisi olduğunu hatırlayıp bizim ihtiyaçlarımızın da gözetilmediği yerden ayrılabileceğimizi hatırlamak, bizi önce güvende tutacak, sonra daha güçlü hissettirecektir.


©mümkün dergi

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Yuka Ajans Yay. ve Org. Tic. Ltd. Şti.’ye aittir. Köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir kısmı kaynak gösterilmesi ve/veya habere aktif link verilmesi halinde dahi kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.

Avatar photo
2003 yılından bu yana kişisel gelişim ve spiritüalite alanında aldığı sayısız eğitim, edindiği pek çok lisanslı uzmanlık ve yaptığı çalışmalarla binlerce insanın hayatına dokunan Saba Deniz Uzun, çalışmalarına Sistem Dizimi ve Somatik Deneyimleme Uzman Uygulayıcısı ve Theta Healing Eğitimcisi unvanlarıyla devam ediyor. Edirne’de kurduğu Carpe Diem Gelişim, Eğitim ve Danışmanlık Merkezi’nde bireysel ve kurumsal koçluk hizmetleri veren Saba Deniz Uzun, kendi yaşam hikayesinin içinde Kahramanın Sonsuz Yolculuğu eşiklerinden zarafetle geçmiş, mağarada uyumuş, ejderhalarla savaşmış, iksiri almış ve nihayetinde hediyeleriyle evine dönmeyi başarmış kahramanlardan biri.