Yaşam kaynağımız olan suyun sıra dışı kimyası beni daima büyülemiştir. Su bütünleşiktir (kohezyon) ve bu özelliği sayesinde dağılmadan kalabilir örneğin. Böylece yağmur damlaları dağılmadan yeryüzüne ulaşabilir. Molekülleri arasındaki çekim kuvvetiyle (adhezyon) farklı yüzeylere yapışabilir. Yağmurdan sonra yapraklar üzerinde gördüğümüz su damlalarını düşünün. Suyun adhezyon özelliği sayesinde damlalar yaprakların üzerinde kalırlar ve böylece o bitkileri beslerler. İşte su, yaratıcı akıl tarafından böyle ince detaylarla tasarlanmıştır.
“İçtiğiniz suyu hiç düşünmez misiniz? Onu bulutlardan siz mi indiriyorsunuz yoksa onu indiren biz miyiz? Dileseydik onu içilmesi mümkün olmayan tuzlu, acı bir su yapardık. Öyleyse şükretmeniz gerekmez mi?”
(Vâkıa Sûresi 56:68-70)
Birleşmiş Milletler Konseyi tarafından 1993 yılında dünyadaki tatlı su kaynaklarına farkındalık yaratmak amacıyla ilan edilen “Dünya Su Günü” üzerine geçtiğimiz hafta ülkemiz ve dünyada adil su kullanımı bilincini geliştirmek amacıyla her düzeyde etkinlikler yapıldı. Su varlığının korunması, geliştirilmesi, etkin su planlamaları, su seviyesi kullanımı, kritik yaşam kaynaklarının sürdürülebilirliğinin sağlanması üzerine çalışmalar, sempozyumlar gerçekleştirildi. Dünya Su Günü etkinlikleri, geçen ayki Doha seyahatimde edindiğim bazı bilgileri hatırlattı bana.
Seyahatim sırasında, İslam Enstitüsünü ziyaret ettim. Şeyh Tamim Bin Hamad Es- Sani sponsorluğunda kurulan enstitüde, dünyanın çeşitli topluluklarından İslam dinini seçmiş Müslüman misyonerlerin kıymetli çalışmalarını gözlemleme ve misyonerlerle sohbet etme fırsatı buldum. Bu enstitüde, Kuran’ın ve Peygamberimiz Hz. Muhammed’in suya vermiş oldukları kıymeti ve açıklamalarını işaret eden bölümler özel olarak bir kitapçık haline getirilmiş ve tüm dillere bedelsiz olarak çevrilmişti. Kuran’ın 610 yılında vahiy edilmiş olmasına rağmen, günümüz için bu kadar anlamlı mesajlar içermesine yeninden hayran oldum. İslam’ın suya son derece önem verdiğini biliyordum ama Kuran’ın ve Peygamberimiz Hz. Muhammed’in insanları suyu en iyi şekilde kullanmaya, su kaynaklarını korumaya ve suyun israf edilmeden kullanılmasına yönlendirmesi beni bir kez daha etkiledi.
Hz. Muhammed, suyu tekelleştirilemeyecek şekilde tüm insanların ortak malı haline getirmiş ve demiştir ki “…tüm insanlar üç şeye ortaktır; su, ot ve ateş.”
(Ebu Davud)
Suyun fizik kavramlarını anlatan ayetler, benim algımda Kuran-ı Kerim’i insanlığı hidayete sevk etmeye yönelik hikayeler iletmenin ötesinde, bilimi tanımlayan bir kitap haline getiriyor. Kuran’da suyun insanlık için ahlaki ve ibretlik önemini aktaran bölümler çok etkileyici. Müslümanlara 1400 yıl önce kullanılan her damla suya dikkat etmeleri öğretiliyor, fazla suları varsa bunu paylaşmaları öğütleniyor ve suyun önemi hatırlatılıyor.
Allah’ın ahirette konuşmayacağı üç tür insandan biri de suyu fazla olan ve yoldan geçenlerin içmesine engel olan kişidir. Allah Resulü şöyle buyurdu:
“…Allah kıyamet günü kendilerine bakmaz, onları temize çıkarmaz… Yol üzerinde kendisinin ihtiyaç dışı su fazlalığı olup da bunu yolcuya kullandırmayan kimse…”
(Buhârî)
Dünyanın dörtte üçlük kısmını meydana getiren su, dünyanın oluşum evresinde yaradılışın zekâsıyla var edildi. Suyun oluşması için gerekli olan ısının, dünyanın başlangıcında sağlandığı düşünülmekte. Şu anda yeryüzünde suyun oluşmasını sağlayacak kadar yüksek ısı yok.
Ve bakın Kuran bu konuyla ilgili ne diyor:
“Kâfirler görmezler mi ki, göklerle yer bitişik halde idi de biz onları birbirinden ayırdık ve canlı olan her şeyi sudan meydana getirdik.”
(Enbiyâ Sûresi 21:30)
Su, dünyada devridaim halinde dolaşmakta ve buharlaşarak atmosfere yükselen su soğuyarak tekrar yağmur şeklinde yeryüzüne dönmektedir. Tıpkı hiç durmak bilmeyen muhteşem bir makine gibi bize varoluşun sürdürülebilirliğinin her an gözümüzün önünde olduğunu hatırlatmaktadır.
“Rüzgârları rahmetinin önünde müjdeleyici olarak gönderen de O’dur. Biz, gökyüzünden tertemiz bir su indiririz. O suyla ölmüş topraklara hayat bahşeder, yarattığımız nice hayvanların ve insanların su ihtiyacını karşılarız. Gerçek şu ki düşünüp öğüt alsınlar diye biz o yağmuru insanlar arasında çeşitli şekillerde evirip çevirmekteyiz. Ama yine de insanların pek çoğu inkâr ve nankörlükte direnip durmaktadır.”
(Furkân Suresi 25:48-50)
Su için yaratılmış tüm canlılığın hayati özü desek sanırım abartmış sayılmayız. Düşünsenize, erişkin insan bedeninin yüzde altmışı sudur ve hatta bu oran çocuklarda yetmiş beşe kadar çıkabilmektedir. Üstelik H2O kadar basit bir moleküle sahip olmasına rağmen suyun gizemi de hala çözülebilmiş değildir.
Böylesine hayati ve böylesine gizemli bir maddeyi bize öğütlendiği gibi korumak boynumuzun borcudur, sevgili okur. Atalarımızın da dediği gibi, su gibi aziz olun!
©mümkün dergi
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Yuka Ajans Yay. ve Org. Tic. Ltd. Şti.’ye aittir. Köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir kısmı kaynak gösterilmesi ve/veya habere aktif link verilmesi halinde dahi kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.