Lüset Kohen Fins
Kitap

Yaşamdan alınan ilham ve yazarlık üstüne

Lüset Kohen Fins, 1997-2009 yılları arasında yayınladığı City Plus İstanbul dergisinin ardından New York’ta NYC Food&Mood adlı yüksek tirajlı bir kültür-sanat dergisini hayata geçiren dinamik bir yazar.

Metanoia adını verdiği zihin egzersizleri ve yogası teknikleriyle dünyada bir ilke imza atan Fins’i, okurlar olarak hem yazdığı hem çevirisini yaptığı On Derin Ayak İzi kitabıyla yakından tanıma fırsatımız olmuştu. Enginar Mevsimi, Kor Sancısı, Hasta Bakıcı, Şarlatan ve Dahil kitapları, okurların kalbinde özel bir yer edindi. 2014 yılında İstanbul’da Yaratıcı Yazarlık Atölyesi‘ni kuran Fins, aynı zamanda uluslararası sosyal sorumluluk projeleri yürütüyor.

Tüm kitaplarını notlar alarak okumuş bir okur olarak sevgili Lüset Kohen Fins’e kitapları ve yazarlık hakkında merak ettiklerimi sordum. O da tüm samimiyetiyle cevapladı.

ÖNCE İLHAM VE DOZ ÜÇGENİ

Bir yazar olarak yolculuğunuzu ve yazmaya başlamanız için başlangıçta size ilham veren şeyin ne olduğunu anlatabilir misiniz?

Kitap yazmaya başlamam, özel bir kurumda sinema eğitimi almamdan hemen sonraya denk geldi. Film tadında kitaplar yazma isteğim de o süreçte oluşmaya başladı.

Lüset Kohen Fins
Lüset Kohen Fins

Tipik yazma süreciniz neye benziyor? Bir fikirden bitmiş bir işe nasıl geçersiniz?

Fikirden bitmiş bir kitaba kadar olan süreç her seferinde değişiyor çünkü tipik yazma sürecim olan DOZ (Disiplin-Odaklanma-Zamanlama) üçgeninin tüm köşeleri o an içinde bulunduğum yaşam dinamikleriyle paralel açılar oluşturabilmeli.

“İç ve dış dünyamın arasında uyumlu ve anlamlı bir bağ kurabilmek için bol bol farkındalık egzersizleri yapma ihtiyacı duyuyorum. Sonrasında, harekete geçme arzusu kendiliğinden devreye giriyor.”

Pek çok yazarın “yazma bölgesine” girmelerine yardımcı olan farklı ritüelleri veya alışkanlıkları vardır. Yaratıcı sürecinize yardımcı olacak benzersiz ritüelleriniz var mı?

Öncelikle kitabın bitmiş halini hayal ediyorum, ardından kitabı yazmak için kendime mantıklı bir süreç belirliyorum. Sürdürülebilir olabilmesi için de kendime katı kurallar koymak yerine, günlük yaşantımı sekteye uğratmayacak zaman dilimlerinde çalışmayı hedefliyorum.

Yazma tıkanıklığıyla ilgili deneyimlerinizi ve bu durum ortaya çıktığında bunu nasıl aştığınızı paylaşabilir misiniz?

Herhangi bir aşamada yazma tıkanıklığı yaşanıyorsa eğer, zaten o noktada bir direnç var demektir. Bazen sebep, kendini birçok açıdan hazır hissetmemektir, bazen de sadece doğru zaman değildir.  Detaylı bir yol haritası tasarlamadan çabucak, daha doğrusu üstünkörü yola çıkanlar, genelde bu yazma tıkanıklığı denen bataklığa daha hızlı düşüyorlar. Bu durum ortaya çıktığında hemen kendime en başa dönerek hikâyenin bütününe odaklanmam gerektiğini hatırlatıyorum. Sonra da ön hazırlığa ve araştırma kısmına yeteri kadar zaman ayırıp ayırmadığımı kontrol ediyorum.

YAŞAM TECRÜBELERİ VE HİKAYE ANLATICILIĞININ BULUŞMASI

Gerçek yaşam deneyimlerinin ve kişisel duyguların yazılarınızda önemli bir rol oynadığına inanıyor musunuz? Eğer öyleyse, bunlar sizi nasıl etkiliyor?

Yazarak bilgi paylaşan veya bir olay örgüsü vasıtasıyla dünyayı karakterlerinin gözünden yorumlayan her içerik üreticisi ister istemez metnin içine kendi yaşanmışlıklarından ekler. Bazen de diğer insanların başına gelenleri bir başka karakter üzerinden anlatır. “Önemli olan, insan doğası ve yaşam tecrübeleri denilen olguları kendine has bir hikâye anlatıcılığı ile ortaya koyabilmektir.” Boşuna dememişler: Her yiğidin yoğurt yiyişi farklıdır.

Kitaplarınızdaki ana karakterlerinizi nasıl yaratır ve geliştirirsiniz? Romanlarınızda favori karakteriniz var mı? Benimki sizin Şarlatan adlı romanınızdaki Timuçin.

Şimdiye kadar yayınlanan altı romanımın hepsinde de ana karakterlerimin güçlü yan karakterlerle birlikte eşit seviyede yer almasına özen gösterdim. Sebebine gelince… Her birey kendi yaşamının ana karakteri olduğu için bir başka anlatıda onun yaşadıklarının da değerli olduğunu hiç unutmadığımı ve bunu hiç kimsenin aklından çıkarmamasını hedefledim. Sanırım benim de en favori karakterim Şarlatan ve Dahil’de yer alan Timuçin.

Ölümden sonraki yaşam ile ilgili keşfettiklerinizi bir roman ile insanlarla paylaşmaya nasıl karar verdiniz?

Ölüm ve doğum, insanoğlunun var olduğu ilk günden beri sırrını tam olarak çözemediği olgular. Tüm dünyanın özüne inmeye çalıştığı, bir başka deyişle her kafadan ayrı bir sesin çıktığı bu hassas konular hakkında ben de şimdiye kadar edindiğim izlenimleri bir macera romanı eşliğinde paylaşmak istedim.

Yazar olmanın en ödüllendirici yönü sizce nedir?

Kurgunun matematiği tıpkı yaşamın kendisi gibi, içinde beklenmedik sürprizler barındırıyor. Seçtiğiniz karakterlerin kadersel değişim noktalarını, olası eylemlerini ve bu eylemlerin sonuçlarını planlamaya başladığınızda en büyük ödülün zihinsel esnekliğe kavuşmak olduğunu anlıyorsunuz.

Yazma genellikle kapsamlı düzenleme ve revizyon gerektirir. Düzenleme sürecine nasıl yaklaşıyorsunuz ve düzenleme becerilerini geliştirmeye çalışan yazarlara ne gibi tavsiyeleriniz var?

Bir kitabın yazılma süreci, yazarın tecrübesi ve bilgisine göre değişkenlik gösterse de genelde dört veya beş etaptan oluşuyor. Kapsamlı bir düzenleme yapabilmek adına önce ilk üç etabın tamamlanmış olması gerekir. İlk etap, bütüne hizmet eden genel bir özet hazırlamak. İkinci etap, özeti biraz daha açarak finale doğru adım adım plan yapmak. Üçüncü etap ise tüm yazılanların yeniden okunup eksiklerinin tamamlanması ve fazlalıkların atılması şeklinde düşünülebilir. İmlâ ve yazım hataları dördüncü etapta ele alınırsa daha sağlıklı oluyor çünkü metin, bu aşamada en güncel haline ulaşmış oluyor. Dolayısıyla her bir dönemeç, net bir şekilde görünmeye başlıyor.

Lüset Kohen Fins
Lüset Kohen Fins

Yaratıcı Yazarlık Atölyesi çatısı altında birçok eğitim düzenliyorsunuz. Bunlardan biri de “Gerilim, Gizem ve Polisiye Yazarlığı”. Özellikle bu tür üzerinde durmanızın nedeni nedir?

Dünyada en çok okunan kitap türlerinden olan polisiye ve gizem janraları, günümüzde birçok farklı dile çevrilerek her ülkede okuyucu bulabiliyorlar. Aynı zamanda, kitaptan dizi filme ya da sinema filmine dönüştürülme olasılığı en yüksek türler de polisiye ve gerilim. Günümüz yazarları sanatlarını icra ederlerken artık o kadar özgürler ki arzu ederlerse hikâyenin içine paranormal aktivite, felsefe veya macera unsurları ekleyerek kitaplarına bambaşka bir boyut kazandırabilme şansına sahipler.  Hedefim, günümüz Türkiye’sinde daha çok polisiye-gizem-gerilim türünde kitap yazılması. Bu sebeple yol haritasını önceden belirlemek ve hedefe yönelik verimli bir çalışma takvimi oluşturmak isteyenler için 2020 yılında bu türlerle ilgili çok özel bir eğitim tasarladım.

SIR PERDESİNİ ARALAMAK

Gerilim, Gizem ve Polisiye türünün son dönemde daha fazla ilgi çekmesi sizce hangi toplumsal süreçlerle bağlantılı?

İnsanlar kendi dertlerini unutmak için bir başkasının hayatında yaşanan olaylarla ilgilenirler teorisiyle yola çıktığımızda, sebebi hemen ortaya çıkıyor aslında. ”Ben onun yerinde olsaydım, bu durumda ne yapardım?” sorusunun cevabını kendi içinde veren bir okuyucu, yazarın onun için hedeflediği okuma zevki kriterlerini yerine getirmiş demektir. Neticede toplumlar da bireyler de çözülmesi gereken bir sır perdesi ile karşılaştıklarında kendi dertlerini kısa bir süreliğine unutup, olayı aydınlığa çıkartabilmek için bol bol düşünmek zorunda. Düşünmek müthiş bir gelişim aracıdır ve bireye beyin jimnastiği yaptırır.

Son olarak, yolculuğuna yeni başlayan veya zanaatını geliştirmek isteyen yazar adaylarına ne gibi tavsiyelerde bulunursunuz?

Kitap yazma yolculuğuna yeni başlayacak olanlar için ilk tavsiyem, sabırlı olmaları ve iyi bir eser ortaya koyabilmek için aceleci davranmanın uzun vadede zararlı olduğunu kavramaları. Araştırma yapmaları gereken konuları en baştan tespit etmeleri de öncelikler arasında yer alıyor. Gereğinden fazla araştırma yaparak metnin haber bültenine ya da Wikipedia formatında sıkıcı bir yazıya dönüşmesine de izin vermemek gerek. Bir başka yazarın tarzına öykünmeden, özgün bir hikâye anlatıcısı olabilmenin çeşitli yolları vardır. Mesela eleştiri almaktan korkmadan olay örgüsünü tarafsızca aktarabilen ve daha önce hiç duyulmamış metaforları okurlarıyla rahatça paylaşabilen biri, bana göre güçlü bir yazardır. En önemli ipucu; sonunu bilmediğiniz bir olayın başını ve ortasını iyi bağlayamazsınız. Roman yazmak “olayları anlamlı mesajlarla birbirine bağlama sanatı” olarak da ele alınabilir.


©mümkün dergi

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Yuka Ajans Yay. ve Org. Tic. Ltd. Şti.’ye aittir. Köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir kısmı kaynak gösterilmesi ve/veya habere aktif link verilmesi halinde dahi kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.

ASLI ŞENGÜN
Üniversitede aldığı iletişim ve edebiyata dair kuramsal alt yapı ve tekniklerle fikirlerini çeşitli sitelerde yazarak pekiştirmeye ve herkesle paylaşmaya çalışıyor. Bir yandan içerik üretirken bir yandan aldığı eğitimlerle iletişim tekniklerini referans alarak yol arkadaşlığı yaptığı koçluk sistemiyle yetişkinlerin ve öğrencilerin hayatına dokunuyor. Düzenlediği eğitimler ve atölyelerle de evrendeki iyi yaşam çemberinde yeni nesil rehber ve öğrenci olma görevine devam ediyor. Sosyal medya hesabında içerik üretip yazmaya devam ederken aynı zamanda Mümkün Dergi bünyesinde yazı işleri müdürlüğü ve editörlük yapıyor.