Yaşam, en küçük parçacıklarında dahi durmaksızın değişim ve hareket halindedir. Kuantum ortamda hiçbir şey katı değildir ve her şey düzenli bir devinim halinde akar. Biz uzaklaştıkça onları sabit görürüz, ne var ki bu, enerjilerin sürekli dönüşen niteliğini etkilemez. Bedenimiz, ilişkilerimiz, duygularımız, fikirlerimiz, yaşamımız ve doğamız da bu düzene dahildir. Ve biz hayat boyunca, lineer bir akış halinde bu değişimler silsilesini deneyimleriz. Yaşamı katlanılabilir kılansa bu değişimlere ayak uydurabilmemiz ve gerektiğinde kendimizi değiştirebilme iradesine sahip olabilmemizdir. Ne var ki değişim ve dönüşüm her zaman kolay değildir. Motivasyona, enerjiye, zamana, maddi koşullara, çevreye ya da bazı kişilik özelliklerine ihtiyacımız olduğunu düşünürüz. Bunlara ulaşmanın bir yolunu da “kişisel gelişim” kaynaklarında buluruz. Peki, kişisel gelişim bizi gerçekten de geliştirebilir mi?
Popüler kültürün bir parçası olarak ABD’de başlayan ve uzun süredir de kurgu dışı kategorisinde zirvedeki yerini bırakmayan bir alan, kişisel gelişim (self-help). Özellikle profesyoneller, ünlüler, milyonerler, girişimciler, motivasyon konuşmacıları ya da ruhani liderler tarafından sıklıkla kaleme alınan bir iletişim aracı. Ne var ki, son yıllarda bu alan, etkisizliği ve işe yaramaması üzerine yoğun eleştirilerin hedefi oluyor. Hem de sadece “20 adımda milyoner olmak” gibi indirgemeci olanlar değil, kişisel gelişimin tamamı bu “faydasızlık” suçlamasından nasibini alıyor.
İşin aslı, bu eleştirilerin haklılık payı da yok değil. Bunun ilk sebebi, kişisel gelişim kitabı okuduğumuzda zihnimizin sıklıkla düştüğü bir yanılgıya düşmesi. Bu, tıpkı sürekli yeni kitaplar alıp bir türlü okuyamamamıza ya da planlarımızı başkalarına anlatınca onları uygulamakta daha çok zorlanmamıza benziyor. Bu yanılgıya göre, bir kişisel gelişim kitabı okuduğumuzda onu okumadaki hedefimize ulaşmış gibi hissediyor ve ona gerçekten ulaşmaya olan motivasyonumuzu yitiriyoruz. Kitabı okurken yaşadığımız bu tatmin olma hissi, onun için harcamamız gereken çabayı gereksizleştiriyor. Bu yüzden de hedefe dair ana itkimizi kaybediyoruz. Kişisel gelişim alanın etkisiz kalabildiği bir diğer yön ise anlayışa değil davranışa yapılan aşırı odak problemi. “Yapmak” ve “olmak” üzerine yoğunlaştığı yerler ve kaygılarımızın tamamına pratik bir çözümmüş gibi lanse edilmesi. Fakat insan; zihin, beden ve ruh üçlemesinden oluşur. Bu parçalarımızı içermeyen, bu yönlerimizi eyleme dahil etmeyen bir yaklaşım yetersiz kalma ihtimali taşır.
Kişisel gelişim safsata mı?
Örneğin; özgüvensizlik ya da liderlik konusunda destek arayan birini düşünelim. Bu kişi kimi korkularını mış gibi yaparak, eylemsel bir yaklaşımla bastırabilir hatta tamamen yenebilir. Ancak, sorunun altında daha derinlere bastırılmış, kendine dair olumsuz kök inançların birikimi varsa, onları çözüme kavuşturmadan hedeflerine ulaşması çok daha güç olacaktır. Bu, kişisel gelişim alanını etkisiz kılmaz fakat etkisiz görünmesine sebebiyet verebilir. Benzer biçimde, sağlıklı yaşam ya da motivasyon arayarak kişisel gelişime başvuran bir kimse de doğru yaşam biçimini hayatına entegre etme iradesi gösterdiğinde hedeflerine ulaşabilir. Ancak, altta yatan çeşitli fizyolojik ya da ruhsal etkilerin varlığı durumunda bu çözüm yetersiz kalabilir. Beslenme, egzersiz, duruş, nefes, hormon dengesizlikleri, vitamin eksikliği gibi fizyolojik değişkenler; kimi duygu ve düşüncelere olan bağımlılıklar, çevresel etkenler, gündelik alışkanlıklar ve kendimizi ne kadar iyi tanıdığımız gibi birçok farklı değişkenle de beraber rol oynar.
Örneğin, kendimize değer vermiyorsak bedenimize ya da ruhumuza da iyi bakmak istemeyiz. Ne var ki kendimizi sevmek için de önce o hedefin gerçekleşmesini (örneğin; güzellik, başarı, ilişki…) bekleriz. Kendimizi bunlara layık görmeyiz ve bunlar olmadığı için de kendimizi sevmeyiz, kendimizi sevmediğimiz içinse bunlara sahip olmak için çaba sarf etmeyiz.
Bu kısır döngü ancak bunların birbirleriyle etkileşim içinde olan bir sarmal olduğunu ve çözümün yalnızca bizim isteğimizle mümkün olabileceğini fark ettiğimizde çözülür. Adım atıp sorumluluk alarak ve basamakları kabul edip irade göstererek kendimize yönelttiğimiz ve dışarı yansıttığımız bu negatif algımızı kırarız. Çünkü, “olmak” ya da “yapmak”, ancak farkındalığımızın, bilincimizin, çabamızın ve hayatın bir neticesi olarak elde edebildiğimiz bir meyvedir, kendiliğinden gelişmez.
“Tek bir yöntemin hepimizde işe yaramaması da gayet normal. Ne var ki “kişisel gelişim safsatadır” demek de eş değer bir kolaycılık ve haksızlık.”
Bu denli komplike bir organizma ve hayat için çok kestirme çözümlerin her zaman etkili olmaması çok doğal. Tek bir yöntemin hepimizde işe yaramaması da gayet normal. Ne var ki “kişisel gelişim safsatadır” demek de eş değer bir kolaycılık ve haksızlık. Çünkü hepsinden önemlisi kişisel gelişim, bizim hayata daha pozitif bir gözle bakmamızı sağlar. Bize ilham verir. Daha doğru, olumlu ve bilinçli kararlar vermemize olanak tanır. Adımlarımızı daha farkındalıklı atarız ve hedef odaklı yaşarız. Karar alma mekanizmamız daha kolay ilerlediğinden motivasyonumuz ve özgüvenimiz de artar. Zorluklarla daha kolay başa çıkabiliriz. Davranışlarımıza, duygularımıza ve düşüncelerimize karşı odağımız gelişir. Kendimize karşı farkındalığımız arttığı için çevremizi de daha iyi çözümlemeye başlarız.
Kişisel gelişim bize ilişkilerimizde de yardımcı olur. Hayatımızdan çıkarmakta zorlandığımız ama bize zarar veren, enerjimizi aşağı çeken, bizi kendimizden uzaklaştıran insanları daha kolay fark edebiliriz. Bu sayede kimlerin yaşamımızda yer ve söz sahibi olacağını daha rahat görebilir, bu yönde eyleme geçebiliriz.
Kişisel gelişimin bir diğer önemli faydasıysa terapiden çok daha ulaşılabilir olmasıdır.
Bu kaynaklardan okuduğumuz, izlediğimiz, edindiğimiz herhangi bir bilgi bize yaşam boyu kullanabileceğimiz bir farkındalık kazandırabilir. Kendimiz ya da diğer insanların bakış açısına dair hiç fark etmediğimiz bir kapı aralayabilir, sahip olduğumuz davranışsal ya da düşünsel yanılgılarımıza ışık tutabilir. Bu, zincirleme bir etkiyle yaşadığımız diğer sorunlara da yansıyabilir. Bu sebeple kişisel gelişimin katabileceği faydaları yadsıyamayız. Ne var ki milyar dolarlık bir endüstri olan kişisel gelişimin tüm kaynaklarını da bir tutmamız doğru olmaz. Özellikle sosyal medyada derinliğe inmeyen, motivasyon cümlelerinin bize etkili bir katkı sağlamasını beklemek pek gerçekçi değil. Bunun yerine, profesyoneller tarafından yazılmış ve etkinliği kanıtlanmış kitaplar bize çok daha gerçekçi ve kalıcı fayda sağlayacaktır. Bu anlamıyla, bize fayda sağlayabilecek bir “kendine yardım” metodu ancak bizi kendimize yakınlaştırdığı ölçüde etkinliğini arttırır. Bizimse bu süreçte aktif ve istekli olmamız gerekir. Özellikle de köklü değişimler için dönüşüme yüzde yüz ikna olmuş ve adanmış olmamız gerekir. Çünkü, içimizde eyleme karşı direnç olduğu müddetçe bunu gerçekleştirmemiz mümkün olmaz.
“Hedeflerimize giden yol ister kadim öğretilerden geçsin ister aile büyüklerimizden ister kitaplardan ya da yaşamın zorlu deneyimlerinden, yol bizi kendimize götürdüğü, gelişim ve iyiliği hedeflediği müddetçe hem değerlidir hem de gereklidir.”
Yaşamın her alanında olduğu gibi kişisel gelişimimizde de ruh ve maddenin dengesi esastır. Yalnızca eylemi yani maddeyi neticelendirmek, bilinci devreye sokmadığımızda geçici ve yüzeysel kalır. Keza, eylemsel olmayan salt bilinç de hedeflerimize ulaşmamız için bize gereken gücü sağlayamaz. Bu, tıpkı çakra sistemimizde bir çakranın sağlıklı çalışmasının Qi yani yaşam enerjisinin diğer çakralardan da sağlıkla akmasına bağlı oluşuna benzer. Kendini bilen, ne istediğine karar vermiş olan ve irade gösteren insanın karşısındaysa hiçbir engel duramaz. Bu yüzden, hedeflerimize giden yol ister kadim öğretilerden geçsin ister aile büyüklerimizden ister kitaplardan ya da yaşamın zorlu deneyimlerinden, yol bizi kendimize götürdüğü, gelişim ve iyiliği hedeflediği müddetçe hem değerlidir hem de gereklidir.
Öneriler:
- İyi Hisset, İyi Yaşa – Vex King (Pegasus Yayınları)
- Kendini Tanıma Rehberi – Jose Stevens, Simon Warwick-Smith (Akaşa Yayınları)
- Atomik Alışkanlıklar – James Clear (Pegasus Yayınları)
- Şimdi’nin Gücü – Eckhart Tolle (Akaşa Yayınları)
©mümkün dergi
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Yuka Ajans Yay. ve Org. Tic. Ltd. Şti.’ye aittir. Köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir kısmı kaynak gösterilmesi ve/veya habere aktif link verilmesi halinde dahi kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.