Eskiden yaz tatilleri sonsuz gibi gelirdi. Bayram sabahlarına uyanmak heyecandan uykusuz kalınan bir tören gibiydi. Bir gün içinde onlarca şey yaşanır, zaman adeta uzayıp giderdi.
Şimdi ise çoğumuz için aylar birbirine karışıyor. “Daha dün yılbaşını kutlamamış mıydık?” sorusu bu yıl da içimizden geçti. Gerçekten zaman mı hızlandı, yoksa biz mi değiştik?
Zaman, fiziksel olarak aynı akıyor. Ama insan zihni, zamanı ölçmez, hisseder. Ve bu his, bir dizi faktöre bağlı olarak çarpıtılabilir.
Yaşlandıkça Zaman Hızlanır mı?
Duke Üniversitesi’nden Prof. Adrian Bejan, yaş ilerledikçe beynin bilgiyi işleme hızının yavaşladığını söylüyor. Bu yavaşlama, dış dünyayı daha “sıkıştırılmış” algılamamıza neden oluyor. Yani çocukken her şey yeniydi ve bilgi akışı yoğundu, bu da zamanı daha geniş algılamamızı sağlıyordu. Oysa artık çoğu şey tanıdık ve sıradan. Dolayısıyla zaman daha çabuk “geçmiş gibi” hissediliyor.
Beyin, Yeniliği Zamanla Bağlantılar
Zamanı “uzun” ya da “kısa” hissetmemiz, ne kadar yeni deneyim yaşadığımıza bağlı.
Bir gün içinde alışılmadık bir şeyler yaptıysak (örneğin yeni bir yere gittiysek) o gün hafızamızda daha büyük yer kaplar. Ama rutin bir gün geçirdiysek akşam geldiğinde o gün “hiçbir şey olmamış gibi” hissedilir. Çünkü beyin kayda değer an yakalayamamıştır.
Dijital Tükenmişlik ve Anlık Tüketimin Etkisi
Günümüz insanı olarak günde yüzlerce içeriğe maruz kalıyoruz. Bildirimler, mesajlar, sosyal medya gönderileri beynimizi sürekli meşgul ediyor. Bu uyarıcı bombardımanı yüzünden, zaman algımız hızlanıyor ama tatmin azalıyor. Beyin ne kadar çok bilgiyle karşılaşırsa o kadar azını “anlamlı an” olarak kodluyor.
Bazı çevrelerde konuşulan, özellikle spiritüel topluluklarda sıkça dile getirilen bir başka iddia da dünyanın frekansı yükselmesi. Buna örnek olarak gösterilen fenomenlerden biri Schumann Rezonansı.

Schumann Rezonansı Nedir?
Dünya atmosferinde ölçülen sabit bir frekanstır (yaklaşık 7.83 Hz). Bazı teorilere göre bu frekans son yıllarda artış gösteriyor. Bu değişim, insan bilinci ve zaman algısı üzerinde etkili olabilir. Ancak bu konuda bilimsel görüşler farklılık gösteriyor. Netlik kazanmış bir gerçek değil, fakat ilginç bir düşünce alanı açıyor.
İyi haber şu ki zamanın hızını değiştiremeyiz belki ama onunla kurduğumuz ilişkiyi değiştirebiliriz. Ufak 4 tane öneriyi sıralayalım:
- Yavaşlatan ritüeller oluşturun. Sabah çayınızı sessizce içmek, günlüğünüze iki satır yazmak bile zamanı uzatır.
- Yeni deneyimler ekleyin. Rutin dışı küçük adımlar: farklı bir yürüyüş rotası, yeni bir kitap türü, yeni bir kelime öğrenmek bile etkili olabilir.
- Anda kalın. Zihin gelecekte ya da geçmişteyken, şimdiyi es geçer. Zaman da bu yüzden “uçup gider.”
- Anlamlı anlar yaratın. Her gün “bugün hatırlanacak ne yaşadım?” sorusunu sorun.
Belki zaman gerçekten hızlanmadı. Ama biz onu artık fark etmeden, temas etmeden, anlamadan yaşıyoruz. Oysa her anın içinde derin bir genişlik var. Ve o genişlik, an’a dikkatle tanıklık ettiğimizde ortaya çıkıyor.
Sevgili okur,
Zaman sana ne söylüyor?
Yetişemediğini sandığın şey, belki de seni durmaya davet ediyordur.
©mümkün dergi
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Yuka Ajans Yay. ve Org. Tic. Ltd. Şti.’ye aittir. Köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir kısmı kaynak gösterilmesi ve/veya habere aktif link verilmesi halinde dahi kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.