Yogayla ilgileniyorsanız Kundalini yılanını mutlaka duymuşsunuzdur. Hani kuyruk sokumundan başlayarak tüm omurgamız boyunca 3,5 kez kıvrılmış şekilde uyuyan yılan. Zaman zaman Kundalini yoga pratikleri sırasında yılanımız uyanırsa karanlıklarda kaybolur muyuz sorusu geliyor aklıma. Ben de bunu Kundalini yoga ve meditasyon eğitmeni Neslihan Buzkan’a sordum. O da “Çıksın o karanlık, gölge duygumuzu da görelim. Onlar da olacak, sadece ışıkla olmuyor bu işler” dedi.
Kundalini yoga 5 bin yıllık bir yoga tekniği, Yogi Bhajan tarafından Amerika’ya getiriliyor ve böylece tüm dünyada bilinmeye başlıyor. İçinde hem nefes hem de ses var. Mutlaka mantralarla çalışıyor ve ne kadar işe yaradığını hayretle izliyorsunuz. En azından bana öyle oldu. Ünlü Kundalini yoga hocası Gurmukh’un yazdığı “İnsanın 8 Yeteneği” adlı kitabı okuduktan sonra “Mümkün mü böyle mucizevi değişimler?” diye düşünmeye başlamıştım ki karşıma Neslihan Buzkan çıktı. Evet mümkünmüş, bizzat Neslihan Hoca’nın yaptırdığı pratiklerle deneyimleme imkânım oldu. Neslihan Buzkan’a Kundalini yoga felsefesini, bu pratiğe neden teknoloji dendiğini, mucizelerin nasıl gerçekleştiğini sordum.
Kundalini yoganın çalışma prensibi nedir? Nasıl bu kadar çok işe yarıyor?
Fiziksel bedende sinir sistemi ve hormonlarla çalışıyor. İki tezat şeyi bir arada yapıyor. Hem hassasiyet hem de çok büyük bir dayanıklılık veriyor. Eğer bu hassasiyet dayanıklılıkla beraber gelişmezse insanı hasta edebilir. Hayatın getirdiklerine karşı güçlü bir sinir sistemi ile hareket edebilirken içten yarattığın o hassasiyet ve hormonlarının dengesi ile de farkındalık hali geliyor. Bir söz söylerken farkında olmaya başlıyorsun, neyi otomatik pilottan söylüyorsun onu fark etmeye başlıyorsun. Fark etmeye başladıkça sensörlerin açılıyor. Bu tam ruhsal savaşçı denilen şey; kendi ruhun için hareket ediyorsun. Ve çevreni de etkiliyorsun böylelikle.
Neslihan Buzkan
Kundalini yoga kişide iyilik halini nasıl sağlıyor sorusunun yanıtı da bu değil mi?
Çakra enerji merkezleri üzerine çalışıyor Kundalini yoga, oradaki doğru elektrik akımı da iyileştiriyor kişiyi. Biz kendimizi sadece beden olarak görüyoruz ama yogada biliyorsun süptil bedenler de var. Nadi dediğimiz 72 bin kanal var, damar gibi düşün onları. Ana kanal da omurgamızın içindeki Şuşumna. İki tane de ana nadi, ying ve yang olan tarafımız İda ve Pingala var. Biri güneş, biri ay. Bütün bunlar dengede olduğu, yaşam gücün doğru aktığı zaman iyilik hali de başlıyor.
Çeşitli fiziksel durumları desteklemesi peki?
Hastalığın üç hali var; duygusal, zihinsel ve bedene inmiş hali. Bu aslında iç akışın bir şekilde sekteye uğraması. Yaşadığımız stres, travmalar, duygusal bütün birikimler enerji bedeninde de tıkanıklıklar yaratıyor. Sen onu bedende görünür olduktan sonra fark ediyorsun.
Organlarının, bedeninin ve hücrelerinin kendi şifasını yaratması üzerine bedenin frekansını yükseltiyorsun. Sinir sistemiyle çalıştığın zaman hormonlarla da çalışmaya başlıyorsun. Hormonların düzenli olduğunda zaten birçok hastalığı engelliyorsun. Kundalini yoga çok bütüncül, bugün fonksiyonel tıp diye, eliminasyon diyeti diye konuşulan her şey Kundalini yoganın içinde var. İlk önce duygusal düzlemde iyileştiriyor seni.
Sizin şifa hikayeniz nasıl gelişti?
Annemin vefatından sonra sedef hastalığı ortaya çıkmıştı, hem de çok nadir bir türü. Zaten benim şifa arayışım orada başladı. Kimse glütensiz beslenmeyi bilmezken ben 15 yıl önce başladım glütensiz beslenmeye. Homeopatik eğitimler aldım yurtdışından. Avuç içlerimde, ayak tabanlarımda ve bütün tırnaklarımda vardı. Nasıl bir acı anlatamam ve sürekli kullanmam gereken uzuvlar bunlar, uçuk olduğunu düşün bu yerlerde. Tırnaklarım döküldü. Denek oldum ilaçlara, hastanelerde yattım, gizli ilaçları denedim. Yoga ve sonrasında Gurmukh’un “İnsanın 8 Yeteneği” isimli kitabının elime geçmesi ile başladı iyileşme sürecim.
“NEFESLE ÇALIŞSAN BİLE YETER. 20 SANİYE AL, 20 SANİYE TUT, 20 SANİYE VER”
Benim de “İnsanın 8 Yeteneğini” okuduktan sonra ilgimi çekmeye başladı Kundalini yoga. Orada diyor ki “Hiçbir şey yapma sadece nefes çalışsan bile hayatında mutlaka değişiklikler olacak.” Çok etkilenmiştim o kitaptan.
Bir dakika nefesi mesela… 20 saniye al, 20 saniye tut, 20 saniye ver. Bununla çalışsan bile yeter. Bu bir dakika süren nefes çalışması bile zihnini sakinleştiriyor. Bulanık deniz durulduğunda dibini nasıl net görürsen sendeki dipte ne var ne yok ne oluyor onu görmek için şnorkelle geziyor bir hale geliyorsun. Biz hep sığ nefes idare ediyoruz günümüzü.
Kundalini yoga size nasıl yardım etti?
Kendi kendimi disipline etmeyi öğrendim. Glütensiz beslenmeye başlıyorum ama devam ettiremiyorum ya da fonksiyonel beslenme, eliminasyon diyetleri onlara başlıyorum ama devam ettiremiyorum. Kundalini yoga bana orada o kuvveti, o direnci, devam ettirebilme gücünü verdi. İkincisi nefesle tanıştım, doğru nefes almaya başladım. Hem bedenim doğru nefes almaya başladı hem de zihnim. Annemin vefatıyla yaşadığım yası o kadar reddetmişim ki nefesin gücüyle zihnimdeki blokajları aştım, o yası alıp yüzleştim. Ona gerçekten üzülebildim. Sanki o ölüme üzülmek güçsüzlükmüş gibi davranmışım senelerce. Kucağıma aldım o acıyı, oturdum onunla, baktım ona. Nelerim koptu gitti, onları gördüm. Hissizleştirmişim mesela kendimi. O acıyla yüzleşmek çok iyi geldi. Bu acıyı dibine kadar yaşamaya hakkım varken yaşamadığım için bedenim kustu.
“KUNDALİNİ MEDİTASYONUN GÜCÜ HİÇBİRİNDE YOK”
Biz duygularımızı bastırdığımızda geçip gitti zannediyoruz ama bedenimiz biz fark etmesek de o acıyı yaşıyor aslında.
Kundalini bana çok destek oldu yüzleşmemde. Bir anda bütün sinir sistemin kuvvetleniyor, hormonlar dengeleniyor, bilinçdışından bilince bir sürü şeyler geliyor. Beslenmem, düzenli Kundalini yoga ve meditasyon şifalanmama çok katkıda bulundu. Meditasyonun gücü hiçbirinde yok. Sessizlik meditasyonlarına girdim, Budist meditasyonları yaptım ama hiçbirinde Kundalini yoga meditasyonlarından aldığım verimi alamadım. Hani hep deriz ya nötr bir alandan izle, duygun gelsin ama kapılma… Kundalini meditasyonları benim gibi hiperaktivitesi olan, çok düşünen insanlar için meditasyonla tanışmak ve kolaylıkla devam ettirebilmek adına çok uygun. İlk mantralı meditasyonlarla başladım. Mantra çok güzel çalışıyor. Damaktaki meridyenler belli bir kombinasyon, belli bir permütasyon oluşturuyor. Gerçekten beyindeki kimyayı değiştirmeye başlıyor hipotalamus, epifiz üzerinden. Doğru hormonları salgılamaya başladığında sen devamlı o mantrayla davet etmek istediğin frekansı bedenine yüklemeye başlıyorsun. 40 gün bunu yaptığında ilk döngüyü tamamlıyorsun.
Mantralar nasıl çalışıyor?
“Ang sang wahe guru” mantrası diyelim en basitinden…“Yaratıcı bilincin o muhteşem zekâsı her hücremde dans ediyor” karşılığı çok güzel. O kelimeleri söyledikçe damakta oluşturduğun titreşim oradaki meridyenleri, enerji noktalarını tetikledikçe senin beynindeki kimyasallar değişmeye başlıyor. Hormon dediğin şey de oradan üretiliyor zaten. Stres seviyeni düşürüyor. Metabolizmanla çalışıyor. Oradaki bütün her şey dengeye geldiğinde sen başka bir bilinç düzeyinin kapısını açabilir hale geliyorsun. Mantrayı söylerken de zihnimin arkasından düşünceler geçtiğini fark ederdim ama fark etmek de çok önemli. Tekrar mantraya bağlanıyorsun ve istediğin kadar başka şey düşün, o mantrayı zikretmek hem bedeninde hem de auranda değişiklik yaratmaya başlıyor. Sadece yaptığım kriyalar değil meditasyonlarla da değiştim.
İnsanlar diyor ki “Neden bize uygun olmayan bir dilde tınlayan şeyler söylüyorsunuz esmalar varken?” Ama esmalar da Arapça. Türkçede böyle tınlayan bir şey yok mu?
Kundalini yoga Hindistan’dan gelmiş ve Yogi Bhajan dediğimiz hoca tarafından dünyaya yayılmış bir yoga ekolü ve kendisi Sih. Gurmukhi diliyle çalışıyor ve bu dil semavi bir dil, günümüzde de konuşulmuyor. Ses yogası, ses bilimi dediğimiz Naad yoga üzerinde üstat. Türkçenin üstünde üstat olsaydı bunun üzerine kurardı mantraları. İngilizce mantraları var ama. Amerika’ya geldikten sonra vermiş. Söylediğimiz şeyler yaratıcı kaynakla bağlantıyı kuvvetlendiren ve onu refere eden cümleler.
“GRİ PERİYOT DEDİĞİMİZ ZAMANLARDA YAŞIYORUZ”
Pandemiden çıkmaya çalışıyoruz, yeni bir düzen varmış gibi, yokmuş gibi de… İnsanlarda bir bıkmışlık, bir bırakmışlık var. Bu durum Kundalini yogayla aşılabilir bir şey mi?
Hepimiz şu anda hiçbir şey yapmak istememe halindeyiz. Burada genişlemeyi becermek lazım. Beden üzerinden genişleyebiliriz çünkü bizim materyalimiz bu. Bir de nefesimiz. Ben Kundalini yoga yapıyorum ama başka bir sürü yoga ekolü var. Hepsi genişletiyor. Hem enerji olarak genişliyorsun hem de beden olarak genişliyorsun. Dolayısıyla üstüne gelen o streslere karşı sıkışma ve genişleme, sıkışma ve genişleme hareketi yaparak bu yeteneği kazandığımız taktirde sıkışma olsa da o duyguda kalmayacağız. Hiçbir şey yapmak istemiyorum durumunda olmayacağız. Hiçbir şey yapmak istemiyorum bir çözüm değil. Kendi kendimizi bir cezalandırmaya gidiyor o iş. Kış, böbrek enerjimiz düştü, en basit, konforlu şeylerimizin bile elimizden alınıyor oluşuna kızgınlık, kırgınlık hepimizde var. Ama işte tam da burada karşımıza Kova çağı-Kundalini yoga ikilisi çıkıyor. Fazla bilgi, fazla enformasyon, fazla ilişki, her şeyin çok fazla olduğu gri periyot dediğimiz zamanlar yaşıyoruz.
Biz şimdi gri periyotta mıyız?
Kundalini yogaya göre gri periyottayız. Gri periyot soğuk depresyon dediğimiz şey. Sen buraya geliyorsun, oturuyorsun, sosyalleşiyorsun, arkadaşlarınla görüşüyorsun ama içinde bir boşluk hissi var. Tam değilsin, bir yerin eksik. İşte gri periyot derken bundan bahsediyor. Gerçekten dünyanın enerjisinin değişmeye başladığı o ara dönemdeyiz biz şu an. Eski çağda da değiliz, yeni çağda da değiliz. Bu dönem pandemi ile çok hızlandı diyebiliriz. Yogi Bhajan Kova çağına viral epidemilerle gireceğimizi söylüyor ve “Siz de Kundalini yogayı yapacaksınız, sizi o dönemde iyileştirecek şey Kundalini yoga” diyor. Ve Kova çağı ile farkında mısın bilmiyorum ama Kundalini yoga hocalarında da artış var. Son on yılda çığ gibi büyüdük.
Ben iki yıldır veremediğim dört kiloyu Kundalini yoga ile yaptırdığınız arınma programı ve Kundalini yoga meditasyonlarıyla verdim. İşe yaradığını kendimde ilk burada gördüm.
O detoks programlarının mevsimsel olarak yapılması gereken zamanları var. Baharda tekrar yapılacak mesela. Yazın bütün külleri dediğimiz Pitta doshasının verdiği fazla alevlenmeden dolayı biriken küller aslında o kilolar. Biz kilo diyoruz ama vücut birikmiş bir şeyi atıyor. Ona göre nefes yaptık, ona göre zayıflatmaya yönelik metabolizmayı dengeye getirecek bir meditasyon yaptık bir de üzerine kitchari yedik. Vücut kendi içinde hormonal dengeye gelince fazla neyse fazlayı bırakıyor. Ama devam etmesi için yaşam tarzı haline getirmek gerek. Bedenin de bir hafızası var, o hafızayı tamamıyla değiştirebilmek için bir müddet gerekiyor. Bedeninin zekasını dinlemek gerek, canının çektiğini değil.
Sonra da bolluk bereket üzerine bir atölye yaptık. O da gerçekten mucize gibiydi. Maddi olarak da manevi olarak da bereket yarattı. Bunu nasıl sağlıyor Kundalini yoga?
Çünkü Har mantrası gibi bereketi çağıran mantralarla çalışıyoruz. Aslında evrene bir mesaj gönderiyoruz mantralarla titreşirken. Bolluk bereket o frekans düzeyinde var. Onu download etmeye başlıyorsun, kendi frekansına radyo ayarı yapmaya başlıyorsun. Mantranın gücü, ses akımının gücü, sözün gücü, söylediğin şeyin gücü… Har mantrası kök bir mantra. O yüzden bolluk berekette çok güçlü bir şekilde çalışıyor. Ve de karından söylüyoruz. Karın bizim yedek enerji merkezimiz. Oradan söylediğimizde ve damakta titreştirdiğimizde Har mantrası evrenin bereket alanında çalışmaya başlıyor. Sen de onu kendi frekans alanına indiriyorsun. Aslında kendi koyduğun bolluk ve bereketle ilgili blokajlar kırılıyor ve sen aslında var olan bolluğu bereketi fark etmeye başlıyorsun. O halihazırda var zaten.
Kundalini yogayla Kundalini yılanını uyandırıyoruz ya o yılanı uyandırmak aynı zamanda çok riskli de deniyor. Aydınlığa geçebilmek için içindeki karanlığı da uyandırıyor Kundalini ama bazıları karanlıkta kalıyor.
O kadar kolay bir şey değil onu uyandırmak. Işığın yükselince karanlığın da egon da yükseliyor. Egonla ilgili her şey ortaya çıkıyor. Farkındalık alanına taşınıyor. Birinci çakra, kök çakra bizim kolektif bilinçdışımız. Bütün insanlığın karanlığı ve bilgisi, toprak, yerin altı. İkinci çakra da senin kişisel bilinçdışınla bağlantılı. Bütün karanlık ve bilmediğin yerler, sembolizmler birinci kök çakrada, insanlığın senin ve benim ortak paylaştığımız kolektif bilinçdışımız orası. Orada bir karanlık var. O karanlığın içerisinden bir yaratım da oluyor. Kundalini yoganın yaptığı çalışma o açıdan güvenli. Yogi Bhajan’ın öğretisiyle öğretiyoruz, o kriyalar hep yazılı çizili. Yedi çakrayı elektrik santrali gibi düşün; çakralarının tek tek aydınlandığını, ışıklarının yandığını düşün. Kundalini enerjisi böyle bir şeydir. Sat kriya yapın deriz ya bir müddet sonra öfke çıkar, asabiyet olur. Karanlığı oradan çıkartır. Karanlığı oradan çıkartırken nereye taşır biliyor musun, üçüncü çakraya, bizim sağlıklı ego oluşturduğumuz yere. O karanlık hepimizde var, bitmeyen bir karanlık hem de. Kundalini yoga pratikleri o karanlığı çıkartıp karşına koyup o karanlığının içine yerleşip oraya bakıp onu dönüştürmen için yapılan bir pratik. Öbür türlü o karanlıktan hareket ediyorsun. Bilinçdışın seni otomatik olarak yönlendiriyor. Kundalini yogayı hayatına dahil ettiğinde alt çakralarından gelen bütün karanlığı üçüncü çakrada dönüştürüyorsun, şefkatin yerine getiriyorsun oradan anlamaya başlıyorsun her şeyi. O zaman karşındaki kişiye de kendine de olan şeye de karanlığına da kızamıyorsun artık.
Karanlık tarafıyla karşılaştınız o zaman?
Karanlık tarafıyla karşılaştın mı dediğinde hayır cevabını veririm. Çünkü o beni korkutan bir karanlık değil. Çıksın o karanlık, gölge duygumuzu da görelim. Onlar da olacak sadece ışıkla olmuyor bu işler. O açıdan Kundalini yoga pratiği kimseyi delirtmiyor. Biz sinir sistemini kuvvetlendiriyoruz. Elektrik kablosu düşün; ince bir kabloyu yüksek voltaja sokarsan patlar. Ya da yanar kablo. O elektriği kaldırabilecek bir kablo takarsın ki o kablo elektriği nereye taşımak istiyorsa taşısın. Bizde de öyleyiz, sinir sistemini güçlendiriyoruz, yüksek voltajlı bir elektrik akımını taşıyabilelim diye. Sinir sistemini güçlendirdikçe o karanlığı taşımak kolaylaşıyor, ışığı taşımak kolaylaşıyor.
“KUNDALİNİ YOGA ASLINDA BİR BEDEN TEKNOLOJİSİ”
Kundalini yogayı teknoloji olarak da tanımlıyorsunuz. Spiritüel bir şeyin içinde teknoloji nasıl olur?
Beden teknolojisi aslında bu. Bedenin zekasını kullanarak belli noktalara enerji bedenlerindeki meridyenlere, bazı nadilere baskı yapıyor. Enerji bedeninde çalışırken de fiziksel bedende çalışırken de bazı lenf nodları ve sinir sisteminin bazı hatları üzerine çalışıyor, açılar kullanıyor, nefes pratikleri kullanıyor, mantrayı kullanıyor, göz odağı kullanıyor. Bütün bunlara baktığında bu bir teknoloji. Spiritüel bir öğreti ama beden üstünden çalışıyoruz. Bedenini değiştiriyorsun. Kundalini yogayı hiç spiritüel bir şey anlatmadan beden üstünden de anlatabilirsin. Dolaşım sisteminden anlatabilirsin, beden kimyası üzerinden anlatabilirsin, stres seviyeni düzeltir, kalbini güçlendirir, eklemlerini rahatlatır da diyebilirsin. Nereden anlatmak istediğine bağlı. Kendi bedenimizin zekasını ve içinde belli açıları kullanarak, belli nefes tekniklerini kullanarak bütün bunlara da bir teknoloji diyerek, bedenin zekâsı aracılığıyla zihni içe döndürerek bilincimizi değiştirmeye başlıyoruz. Teknik bir şey var içerisinde yazılı çizili şekilde.
Kendi içinde teknoloji dememizin nedeni birçok şeyi bir arada kullanmamız. Meridyen bilgisi, ayurvedik ve mevsimsel bilgiler kullanılıyor. Çok fazla bilginin bir arada kombine halde bir kriyanın içinde kullanıldığını düşün. Gücü buradan geliyor.
Açılış Fotoğrafı: Background photo created by kjpargeter – www.freepik.com
©mümkün dergi
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Yuka Ajans Yay. ve Org. Tic. Ltd. Şti.’ye aittir. Köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir kısmı kaynak gösterilmesi ve/veya habere aktif link verilmesi halinde dahi kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.