Çakran kadar aşk ol
Dergi Yoga

Çakran kadar aşk ol

Aşkın her halini biliyoruz neredeyse. Peki ya enerji boyutları desem? Orada bir dururuz. Aşkın çakralarımızda da bir karşılığı var. Ne kadar dengeli çakra o kadar aşk. Çakra boyutunda aşkı nasıl yaşadığımızı merak edenler tam yerine geldiniz.

Ne güzeldir âşık olmak; kalbin pır pır, aklın bir karış havada, karnında kelebekler. Her çakrada başka yaşanır aşk. Peki çakralar aşkı nasıl yaşar, birlikte bakalım mı?

BİRİNCİ ÇAKRA: YA BENİM OL YA…

Kök (Muladhara) çakrada aşk, güven üzerine kurulur, pek uçup kaçmaz. Dengeli kök çakra, aşkta sadakat ister. Dengesi kaçıksa eyvah! Yıkıcı eril alanda dönen bir kök çakra dengesizliği varsa “Ya benim ol ya kara toprağın” der. Tek derdi köklerini sabitlemek aslında ama yıkıyor işte yine.

Pasif dişil alanda dönen bir kök çakra ile karşı karşıyaysan, o da “Ya benim ol ya toprağım” der. Hemen kurban ediverir kendini de aşkını da hatta kendi aşkını arkadaşına bile verir. Sonra da oturup tırnaklarını yer.

AŞKIN ŞEHVETİNİ İKİNCİ ÇAKRA YAŞAR

Kök çakra, somut, elle tutulur şeyler ister. “Aşk nedir yahu karnımızı doyuralım, kafamızın üstünde bir çatı olsun, güvende olalım, aşk olur” derken, dengelendiği çakra olan alın çakrası (Ajna) “Gerçek hislerimize bir baksak” diye seslenir. Ancak kök çakra dengedeyse ajnanın sesini duyabilir.

Aşkın şehvetini ikinci çakra yaşar. Neden biliyor musunuz? Çünkü bedendeki sıvılar ikinci çakranın yönetimindedir. Aşk, svadhistana çakranın yaratıcılığını besler. Ateşle suyun dansını, dengeli bir ikinci çakrada izleyebilirsiniz. Boğaz çakrası ile dengelendiği için dili çözülür, şiirler, şarkılar aman neler neler! Kök çakra ve ikinci çakra dengeli olduğunda aşkı yaşamanın mükemmelliğini düşünebilir misiniz? Titreyerek, koklayarak, tadına vararak âşık olursunuz. Mucizelerle dolu bir okyanusta gözlerinizi açarak yüzmek gibi bir şey…

“İKİNCİ ÇAKRANI DENGEYE GETİRMEDEN AŞKI ARAMA!”

İkinci çakra dengesizse aşk bir batar bir çıkar, derin sularda boğulur veya kıyıda debelenir. Hissettiği hazdan suçluluk duygusuna batarak arkasına bakmadan kaçar veya vur patlasın çal oynasın, kimin koynunda uyuduğunu hatırlamamayı aşk sanıp aşktan kaçar. Lütfen ikinci çakranı dengeye getirmeden aşkı arama, çok canın yanar.

ÜÇÜNCÜ ÇAKRANIN AŞKLA DANSI

Bakalım üçüncü çakranın aşkla dansı nasıl? Manipura parlak mücevher demek; kendi potansiyelini keşfetmiş bir kişinin aşk oluşunu düşünsene. Burada ince bir nokta var; manipura çakra bizim çevremizle ilişki kurduğumuz çakramız, bu çakra dengeliyse ve aşıksa karşısındaki de ona aşıktır. Çünkü gücü, iradesi, özgüveni tam ve bütün olan kişi aşkın dönüşümüne açıktır. Şimdi “Aşk insanı dönüştürmeli mi?” diye sorabilirsiniz. Evet, aşk insanı dönüştürmeli. Birbirini duyar, anlar, görür yapmalı. Ancak kendini duyan, gören bir kişinin üçüncü çakrası dengelidir.

Bu çakra yıkıcı eril alanda dönüyor ve “Ben! Ben!” diye şişik bir egoyla dolaşıyorsa kaç. Devamlı karşısındakini yargılar, yapamadıkları için başkalarını suçlar ama çok güzel aşk taklidi yapar. En pahalı restoranlarda yemek yer, en gösterişli hediyeleri alırsınız. En kocaman sözleri onlar söyler. Fakat tek bir şeye tahammülü yoktur; ondan daha iyi olmamalısın!

YA KÖYÜ YAKACAK YA KENDİNİ

Yaralı dişil alanda dönen manipura çakra kendini yakar. Elementi ateş bu çakranın, ya köyü yakacak ya kendini. Özgüveni öyle yerlerdedir ki kendini gömme ustasıdır. Adamın suratının asık olmasına çare bulamamasına bile hayıflanır. Bir kere âşık olmuşsa ve bu bir ilişkiye dönüşmüşse ilk adım kesinlikle ondan gelmemiştir, çünkü kendileri hareket edemezler. İçinde her zaman onu kemiren, adımlarını geri attıran, ortaya çıkmasını engelleyen bir utanç duygusu vardır.

AŞKIN KONTROLÜ OLUR MU AYOL?

Gelelim aşkın yuvası kalbe, anahata çakra denge demek. Kabul demek, olduğu gibi acısıyla, tatlısıyla, gülü dikeniyle kabul etmek demek. Bu çakranın temel hakkı sevmek ve sevilmek daha ne diyeyim. Dengeli bir anahata çakra önce kendisine şefkat gösterir öyle yalandan değil gerçekten, tüm hatalarını, eksiklerini görerek sever kendini. Hatalarına şefkatle gülümser, e tabii ki aşkı da acısıyla, ekşisiyle kabul eder. Şifa gücü vardır, dokunarak şifa verir, öyle kocaman sarılır ki, kolları, elleri olduğundan daha çok büyür.

İlk üç çakra gördüğünüz gibi biraz ilkel çakralar, sorunları hep var olmak üzerine. Şöyle düşünün, kendini evrene ait hisseden, karnının elbette doyacağına inanan ve hareket etmekten, haz almaktan zevk alan, öz değerini bilen ve egosunu dengelemiş biri var karşınızda. Bu kişinin kalp çakrasının dengesiz olmasını düşünebilir misiniz? Anahata çakra dengede olduğunda, kişi tüm dünyayı sevgi ile birbirine bağlanmış bir ilişkiler ağı olarak görür.

Kalp çakrası yıkıcı eril alanda dönüyorsa, kişi her şeyi kontrol etmekten hem kendini hem de etrafını delirtir.

Aşkın kontrolü olur mu ayol, kontrolden çıkacak ki heyecanlı olsun, kalbin atsın. Kalp atışı dedik; bak, bir aşağı bir yukarı grafik çizer bu, düz çizgi iyi değil!

Pasif dişil alanda dönen bir kalp çakra kontrolcüdür, bir de üstüne bitmeyen bir matemi vardır ki hiç çekilmez. Kalp çakrası, olanı olduğu gibi kabul etmemizi ister, tevekkül der.

BOĞAZ ÇAKRASI GERÇEK AHENK

İkinci çakranın ahengiyle şarkılar söyleyen boğaz çakrası vişuda, aşk ne güzel vurur seni! Duymadığı tüm sesleri duyar, söylemediği tüm aşk şarkılarını söyler, kahkahası arka mahalleden duyulur, kırmızı yanaklı, yüzünde çilleri olan yaramaz pek tatlı bir çocuğa dönüşür, tabii ki dengedeyse. Niye çocuğa benzettim biliyor musunuz? Çünkü vişudanın anlamı arınmaktır. Saf, gerçek ahenk, tıpkı bir çocuk gibi…

Yıkıcı eril alanda dönen vişuda çakra yalanları pek sever, aşkı yalanlarla kirletir. İşin kötüsü sadece karşısındakine değil kendine de yalan söyler.

Tam aşkını itiraf edecekken sokaktan gelen o sesle; “Domates biber patlıcan…” içine kaçar. Bir daha konuşamaz, hep o manavın yüzündendir. Sevgili yaralı dişil alanda dönen boğaz çakrası, dur, sakin ol, geçip gidecek o manav. 

ÜÇÜNCÜ GÖZDE AŞK VARDIR, ZAMANINI BİLİR

Ve artık üçüncü gözün bir açılsın arkadaş, geldik ajna çakraya. Gerçek sezgi, bilgelik burada aşkın ilahi kısmına yolculuk başladı. Artık öyle bir yerdeyiz ki, ben-ötesi bir boyut burası. Ajna çakra epifiz bezi ile ilişkilendirilir. Epifiz bezi “ruhun merkezi” olarak adlandırılır. Sezgilerimizin kılavuz olduğu bir yerdeyiz. “Dışarıya bakan rüya görür, içeriye bakan uyanır” demiş Carl Jung. Ajna çakra rüyalarımızın yuvasıdır. Eski bir gelenek geldi aklıma; “İlk defa kaldığı evde gece yatarken bir lokma ekmeği yastığının altına koyan genç kız evleneceği erkeği görür” derdi anneannem (Tabii ki anneannem tek ve ilk aşkı ile evlenen bir kadındı.) İstihareye yatmak gibi bir şey. Ajna çakrada aşk vardır ama kavuşmak için çekiştirmez, kavuşmayı beklemez, zamanını bilir.

BİN KATLI UYANIŞ TEPE ÇAKRA

Ve tepe çakra sahasrara, bin katlı, uyanış, anlayış ve aydınlanma. Aşk burada ilahi olandır, tüm evrene olan… Kişisi, rengi, şekli, cinsi yoktur. Yaratanın evrendeki her bir parçasına tevekkül ile aşk olunur.

Siz de “Aşk” olun efendim.

Sevgiyle

Bu içerik Mayıs 2022 tarihli Aşk Özel Sayısında yer almaktadır. Dergiyi şimdi okumak için tıklayın.
Bu içerik Mayıs 2022 tarihli Aşk Özel Sayısında yer almaktadır. Dergiyi şimdi okumak için tıklayın.

©mümkün dergi

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Yuka Ajans Yay. ve Org. Tic. Ltd. Şti.’ye aittir. Köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir kısmı kaynak gösterilmesi ve/veya habere aktif link verilmesi halinde dahi kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.

Avatar photo
Yoga eğitmeni. 6 yıldır yoga hocalık eğitimi veriyor. Çakra sever, anlatır, çakra açar. Kendini keşfetme yolunda yürürken önüne geleni yanına alarak yürümeye devam ediyor.