Uygulamalar

Bahar Zengingönül: Koçluk alan kişi kendi kullanım kılavuzunu yazmış olur

Kendi koçluk sürecimi, ICF (Uluslararası Koçluk Derneği) akreditasyonuna taşırken mentorluk yolculuğumu eşimin Ankara Fen Lisesi’nden sınıf arkadaşı ve aynı zamanda Türkiye’nin ilk koçlarından biri olan Bahar Zengingönül ile yapmayı tercih ettim. Bu kararımdaki duyguma geri dönüp baktığımda elbette aynı zamanda dostum olan bir mentorla çalışmanın beni alışkın olacağım konfor alanında tutacağını düşünüyordum. 

ICF akreditasyonu 2012’de profesyonel koç olduğum ilk günden beri ertelediğim bir sınavdı benim için. Üzerinden 33 yıl geçse de sanırım üniversite sınavı travmam zaman zaman bilinç okyanusumda karanlık bir balina gibi kendini hatırlatıyor. Çünkü 250 saatin üzerinde profesyonel koçluk vermeme rağmen sıra unvan almaya gelince ayaklarım geri geri gidiyordu. Fakat Covid19 pandemisi birçokları gibi bana da hayatımda hiçbir şeyi ertelememeyi öğretti. 

İşte ICF unvanlanma yolculuğumun başlangıcı. Ancak yol arkadaşımla ilgili göz ardı ettiğim çok önemli bir konu vardı; o da Bahar Zengingönül‘ün ICF etik uygulamaları konusundaki titizliği ve yaptığı her işi bir yengeç burcu olarak en mükemmel şekilde yapmayı hedeflemesi… 

Sevgili mentorum, birlikte geçirdiğimiz dört aylık süreçte kendi kahramanlık yolcuğumda eşikten geçip, balinanın midesinden çıkana kadar kişisel farkındalığımı yükselten ve kendi değişimime öncülük etmemi destekleyen güçlü soruları ile koçluk vizyonumda nasıl bir koç olmak istediğimle ilgili netleşmemi sağladı. 

İnandığım, bildiğim bu değerleri, çalışmalarıyla meslekte değer yaratmış ve koçluk eğitiminin Türkiye’de var olmasında katkısı büyük olan temsilcilerinden biriyle Mümkün Dergi için söyleşi yapmak istedim ve  soluğu Bahar Zengingönül’ün yanında aldım. 

“İflah olmaz bir iyimserim, emek vermenin yaşamı güzelleştireceğine, şükretmenin yaşamın hakkını vermek olduğuna inanırım” diyorsun. Yaşam koçluğunun amacı da bu mu?

Koçluk, kişinin ulaşmak istediği sonuca odaklı düşünmesini sağlayan bir süreçtir. Ben yaşam koçluğu deyimini kullanmayı sevmiyorum, üzerinde düşünmek istediğimiz her konu yaşamımızın içinden gelmektedir zaten.

İnsanlar ne zaman, hayatlarının hangi evresinde koçluğa ihtiyaç duyarlar?

İnsanlar cevabını aradıkları bir soru olduğu zaman, yaşam alanlarını dengelemek istedikleri zaman, kendilerini tanımak istedikleri zaman bir koça ihtiyaç duyarlar. Ya da karar verme öncesi o karara ilişkin araştırma yapıp üzerinde düşünmek isterlerse de koçluk almak kararlarını objektif ve kendi yararlarına verme sürecinde destekleyici olacaktır. 

Koçlukla terapi arasındaki farklar neler?

Koçluk gelecek odaklıdır, odaklı düşündürme desteği ile kişiyi olmak istediği geleceğe yönelirken yol arkadaşlığı yapar. Terapi bazen geçmişi, geçmişin etkilerini araştırır bazen kişinin harekete geçmesini önleyen kaygılarının giderilmesine destek olur. Psikiyatrik rahatsızlıklar için mutlaka uzmana başvurulması gerektiğini de burada söylemeden geçmek istemem.  

Neden koçluk almalıyız? Ya da şöyle sorayım; koçluk almalı mıyız?

Daha verimli, esnek, uyumlu bir hayat için koçluk almalıyız bence. Ben koçluk almayı kişinin kendisine kavuşma süreci olarak tanımlıyorum. Koçluk süresince kendi değerlerini, düşünüş biçimini, ön kabullerini fark eden ve bunları gün yüzüne çıkaran kişi kendi kullanım kılavuzunu yazmış olur ve bu özellikleri de rahatlıkla kendi büyük resmine hizmet edecek şekilde kullanabilir.

“ÜSTÜNE BASARAK SÖYLÜYORUM, KOÇLAR TAVSİYE VERMEZLER”

Koçluk yapan kişiler danışanlara ne gibi tavsiyelerde bulunuyor?  

Müşteri ya da koçluk alan kişi tanımı daha doğru bir tanım çünkü koçluk alan kişiler danışan değiller, koça bir şey danışmazlar. Kendi sorularının cevaplarını koçun soruları ile kendileri bulurlar. Sorunun cevabına gelirsek üstüne basa basa söylememek istiyorum bunu çünkü çok önemli; koçlar tavsiye vermezler. 

Koçlar da terapistler de aslında danışmanlık verirken kişiyi herhangi bir duruma yönlendirmiyor. Peki akıl almayacaksak, her şeyi kendimiz çözeceksek koçluk neden var?

Kişi kendine bir koçun sorduğu soruları soramadığı için. Farklı sorular, farklı keşifler yapmasına destek olduğu için.

Kafamızı nereye çevirsek bir koçla karşılaşıyoruz artık müşteriden çok koç mu var? Bu kadar çok koç olması koçluk alan kişiler için ne kadar güvenli?

Bu soruyu okurken gülümsedim. Keşke öyle olsa, koçluk alan kişiden çok koç olması pek doğru değil. Koçluk ülkemizde 15 yılı aşkın bir süredir var.  Koçların artması çok doğal. Koçluk almak isteyecekler açısından seçeneklerin çok olması sağlıklı bir durum. Ama tabii ki akreditasyonu olan koçların tercih edilmesi daha güvenilir bir seçim. 

Eskiden sadece yaşam koçu vardı. Şimdi spor koçu, güzellik koçu, sağlık koçu gibi dallar da ortaya çıkmaya başladı. Bu durum koç diye anılmak havalı olduğu için mi ortaya çıktı yoksa koçluk gerçekten branşlara ayrılmalı mı? 

Koçluk tanımının yapılmamış olması bu karışıklığa yol açıyor, koçlar çalışmak için özel bir alan seçebilirler ama spor koçu, sağlık koçu gibi tanımlamalar spor alanında daha çok rastladığımız yönlendirmeyi, öğretmeyi de içeren görevi anlatıyorlar. 

İnsan kendi kendine koçluk yapabilir mi?

Sınırlı ölçülerde yapabilir elbette ancak bir başka kişinin sorduğu sorular her zaman yeni düşünce kapılarını acar.

Neden koçlar genelde yöneticilik yapmış ve başarılı bir iş hayatı olan kişilerden oluşuyor?

Bu bir genelleme…  Gerçeği ne kadar yansıttığına ilişkin bir araştırma henüz yok.  Ama belli deneyim ve bilgi birikimini ihtiyacı olanlara aktarma niyeti olan kişiler koçluk yapmak konusunda istekli oluyorlar diyebilirim.

Neden koçluk eğitimleri aldın? İş hayatından bu yöne kaymanın kararı neye göre nasıl veriliyor?

Ben kendi özelimde, Endüstri Mühendisi olarak başladığım iş hayatım boyunca verimliliği sağlayacak süreçlerin tanımlanması ve hayata geçirilmesi konularında uzun yıllar emek verdim. Geldiğim nokta ise ‘insan’sız verimli olunamayacağı idi. Bunu fark etmek de beni insan kaynakları alanında çalışmaya götürdü, insan kaynaklarında çalışırken anladım ki; insanlara tek tek dokunmadan yine verimli, uyumlu, esnek sistemler kurulamıyor. Bu durum da beni 2005 yılında koçluğa götürdü. Şimdilerde hem koçluk yapıyorum hem de dünyadaki yaygın kuruluşlardan ICF Global’in Mentörü ve EMCC’nin akredite süpervizörlerinden birisi olarak da meslektaşlarımın mesleklerini daha kaliteli yapmaları konusunda onlara destek veriyorum.

Genelde koçluk eğitimi veren kişilerin üniversitede aldıkları eğitim ya matematik ağırlıklı bir konu üzerine oluyor ya da mühendislik. Bu konu hakkında ne düşünüyorsun? Gözlemim doğru mu?

Bu da bir gözlem ama şöyle bir gerçek payı var; mühendislik, finans gibi alanlar sol beyin ağırlıklı çalıştığımız alanlar. Oysa sağ beynimizi devreye almamız, sezgilerin, sanatın hayata geçmesi daha üretken, daha yaratıcı ve daha dengeli olmamız için kaçınılmaz bir gereklilik.  

“HER ŞEYİ KOÇLUK ALAN KİŞİNİN DENEYİMLERİ BELİRLER”

Bir yaşam koçunun bize iyi gelip gelmediğini ya da işinde yetkin olup olmadığını nasıl anlarız?

İşinde yetkin olup olmadığını kişisel akreditasyonu ile anlayabilirsiniz. Ama iyi gelip gelmediğini anlamanın yolu ancak başka bir koçluk deneyimi yaşamaktan geçer. 

Yaşam koçları kişilerin hayatlarını değiştirme, dönüştürme yetisine sahip mi?

Koçlar eğer kişi değişimi, dönüşümü isterse sadece kişinin bu dönüşüm yolculuğundaki yol arkadaşı olabilir.

Koçluk danışanların kendilerine yolculuk yapmalarını sağlayan bir sistem değil mi? Bu tarz yolculukların uzun zamana yayılması gerekmez mi? Bu durumda koçluk sürekli mi olmalı?

Koçluk eğer kişilerin kendilerine kavuşmaları yolculuğu ise bir süreçtir, zamana yayılması uygundur diyebilirim. Ama her şeyi koçluk alan kişinin deneyimleri belirler. Mesela koçluk alan kişiler o seanstan öğrendiklerini hayata geçirirler, bir sonraki seans bunun üzerine olur; getiriler, hissettirdikleri. Bu durum koçluk alan kişi tamam diyene kadar sürer.

Çok nadir de olsa bir karar almak için koça başvurup tek seans koçluk alan kişiler de vardır. Başta da dediğim gibi belirleyici, koçluk alan kişidir.

BAHAR ZENGİNGÖNÜL KİMDİR?

Bahar Zengingönül Türkiye’nin ilk koçlarından biri ve aynı zamanda mesleğin ülkemizdeki önde gelen temsilcilerinden. Koçlukla ilgili eğitim alırken bir yandan bu mesleğin ülkemizde doğru kişiler tarafından doğru yapılması için 2006’da ICF’e (Uluslararası Koçluk Derneği) üye olmuş. Daha sonra ICF’in Türkiye’de dernekleşmesi sırasında kurucu üyeler arasında yer almış. 2013 yılında da EMCC’ye (Avrupa Koçluk Yönderlik Derneği) üye olmuş. Şu an koçluk yapmanın yanı sıra, ICF Global’de Mentör, Assessor olarak EMCC‘de Akredite Süpervizör olarak meslektaşlarını mesleki gelişimleri için destek veriyor.

©mümkün dergi

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Yuka Ajans Yay. ve Org. Tic. Ltd. Şti.’ye aittir. Köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir kısmı kaynak gösterilmesi ve/veya habere aktif link verilmesi halinde dahi kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.

sebnem-toker
Bournemouth College Büro Yönetimi mezunu. Yaklaşık 30 yıldır üst düzey yönetici asistanlığı yapıyor. 2002 yılından beri kendini kaşif olarak adlandırdığı yolun yolcusu… Yaşamın Direksiyonunda atölyesinin kurucusu ve Profesyonel Jungian Koç. Koçlukta Sanat Terapisi, NLP, metafizik, hipnoz ve Seraphim Blueprint uluslararası uygulayıcı eğitmeni.