Fotoğraf: Xiaole Tao-Unsplash
Bilim

Ölümsüzlüğün sırrı üç boyutlu yazıcılarda olabilir

Westworld dizisini izlemiş olanlar hatırlar; jenerikte ucu iğneli bir makina yavaş yavaş, tane tane yaratır insan ve hayvan bedenlerini. Sıvımsı beyaz bir iplikle her bir detayı ince ince işler ve sonunda yana açık kollarıyla Michelangelo resmi gibi karşımızda durur insan anatomisi. Görünen o ki, tıpkı bu şekilde insan bedeni yaratmamız gerçek hayatta da mümkün hale geliyor. Hem de evlerimizdeki yazıcıların gelişmiş hali olan 3D yazıcılar sayesinde.

TANRISAL BİR TEKNOLOJİNİN DOĞUŞU VE GELDİĞİ YER

19.yüzyılda Fransız bir sanatçı, bir nesneyi aynı anda farklı açılardan fotoğraflamak için 24 kamera kullandığında dünyanın ilk 3D tarama teknolojisini de sergilemiş oldu. Ardından 20. yüzyılda kızları için oyuncak kurbağa yapmak isteyen mucit çift Lisa Crump ve S. Scott Crump, balmumu ve polietilenle dolu sıcak tutkal tabancasıyla yaptıkları işlemi otomatik hale getirmek istediler ve üç boyutlu bir nesneyi ince katmanları üst üste yerleştirerek inşa eden “Fused Deposition Modeling” tekniğini geliştirdiler. Sıvımsı maddeyi kartuş olarak kullanan ve ince ince işleyerek cisimleri yaratan 3D yazıcıların ana metodu da böylece oluşmuş oldu. Bundan on yıl sonraya yani 1999’a geldiğimizdeyse bu teknolojiyi sağlık alanında kullanmaya başladık ve Wake Forest Yenileyici Tıp Enstitüsü, laboratuvarda geliştirdikleri idrar torbasını bir hastaya başarılı şekilde nakletti; 2008’de de kullanılabilir ilk protez bacak oluşturuldu ve artık günümüzde hastanın kafatasının yüzde 75’ini onarmayı sağlayan kafatası protezleri bile üretiliyor.

Yazıcıdan çıkan bir cismin insan bedeninde bir organın yerine geçmesi inanılması zor bir teknoloji olsa da bio-yazıcılar özellikle nakil bekleyen birçok insanın hayat kurtarıcısı olmaya aday. Çalışma prensibi ise temelde şu şekilde; ilk olarak basılacak malzemenin şekli bilgisayarda çiziliyor. Gerçek insan hücrelerini yazıcının kartuşu olarak kullanan 3D yazıcılar daha sonra bu şablona uygun olarak hareket ediyor ve jel içindeki hücreleri katman katman yayarak dokuyu oluşturuyor. Hücre katmanları yayıldıktan sonra hücrelerin büyümesi ve dokuları oluşturması bekleniyor. Yazıcının bıraktığı boşluklar doluyor ve ortaya gerçek bir doku çıkıyor. Artık üretilen organ hastaya nakledilebilir.

Kişiye özel cerrahi ve medikal araçlar; işitme cihazları, ağız ve diş sağlığında dental ve implant uygulamaları, bozuk diş anatomisinde kullanılan diş hizalayıcıları, ayak sağlığı, uzuv protezleri ve ortopedi gibi uygulamalar bu teknolojinin en sık kullanıldığı alanlar. Bilim insanları çalışmalarını ilerletip kalp bile üretti ancak henüz kan pompalamayan bu kalbin insanlara nakli üzerine çalışılıyor.

İNSAN CİLDİ ÜRETİLEBİLİR Mİ?

Organovo adlı bir bio-mühendislik şirketi 2015’te 3D baskı tekniğiyle insan karaciğeri yapabileceği iddialarıyla adını duyurmuştu. 2016’da kozmetik firması L’Oreal de Organovo ile iş birliği yaparak 3D bio-yazıcıyla insan cildi üretmek üzere bir araya geldi ve bu cildin ürün testlerinde kullanacağını bildirdi. Hayvanlardan elini çekeceğine sevindiğimiz Fransız firma, şu anda plastik cerrahi geçirmiş hastalar tarafından bağışlanan dokulardan her yaşa ve etnik kökene göre cilt numuneleri üretiyor. Aynı zamanda sadece kozmetik amaçlarla değil, bu yazıcılar sayesinde ameliyatlarda derinin üzerine yapıştırarak da bozulan cilt dokusunu iyileştirmek mümkün.

MALİYETİ DÜŞÜK, ULAŞIMI KOLAY

Dünyada nakil bekleyen birçok hasta için organ bağışı ve uygun donör sayısı hiçbir zaman yeterli olmuyor ve 3D yazıcılar bu sebeple yaşanılan kayıpları azaltırken vücudun organı reddetme ve uyumsuzluk ihtimalini de minimuma indiriyor. Çünkü, bio-yazıcılarda üretilen doku ve organlar kişinin kendi vücut hücreleri kullanılarak oluşturuluyor.

Haberimizde sağlık alanındaki kullanımlarına yoğunlaşmış olsak da 3D yazıcılar kolay ulaşılması ve maliyetinin düşük olması sebebiyle mimarlar, tasarımcılar, mühendisler, eğitimciler ve yaratıcılığını kullanmak isteyen herkes için kullanım alanı sağlıyor. Örneğin, şu anda California’da; pahalı kiralarla baş edemeyen daha az gelirli aileler için üç boyutlu yazıcılarla yapılmış evlerden oluşan bir mahalle inşa ediliyor. Türkiye’de de meraklılarının evlerine girmeye başlayan 3D yazıcılarla isteyenler kendi zevklerine uygun ve kullanabilecekleri sabunluk, askı, ölçüm kaşığı gibi küçük aletler ya da takı veya hediyelik eşya üretebiliyor.

PEKİ SONSUZLUK NEREYE KADAR?

Hayalimizdeki soyut fikirleri üç boyutlu fiziksel nesnelere dönüştüren bu ilginç teknolojiyi gelecekte de görmeye devam edeceğimiz kesin. Peki, nereye kadar?

Teknoloji geliştikçe bilim de insan bilinci gibi sürekli yenilik ve dönüşüm içinde. Vücudumuzda hasar gören organları bozuldukça yenisiyle değiştirmek, hücreleri makina yapımı bir bedende ölümsüzlük arayışı hatta belki de buluşu demek. İnsanoğlunun en temel içgüdüsü olan hayatta kalma dürtüsünün elde ettiği bu zaferin sonsuzluğa büründüğü “ölümsüzlük” fikri psikolojik, ekonomik, çevresel ve felsefi birçok soru işaretini de beraberinde getiriyor. Ve bu zafer, bilincimiz gelişmedikçe, içgüdümüzün el verdiği sürece dünya üzerinde cehennemi deneyimlememiz demek. Dolayısıyla gün geçtikçe gelişen teknolojinin bizi bir ütopyaya mı yoksa distopyaya mı götürdüğü sorusunun yanıtı da yine bizlerin elinde. Pusula ise tek bir yönde; yüksek bilinç ve birlik bilincinde çünkü yalnızca orada iyileşme de gelişme de sonsuzluk da mümkün.

Fotoğraf: Xiaole Tao-Unsplash

©mümkün dergi

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Yuka Ajans Yay. ve Org. Tic. Ltd. Şti.’ye aittir. Köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir kısmı kaynak gösterilmesi ve/veya habere aktif link verilmesi halinde dahi kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.

ozge-ureyen
Lisans ve yüksek lisans eğitimlerini psikoloji alanında, kurumsal kariyerini danışmanlık ve Getir şirketlerinde tamamladı. Psikolog ve yazar kimliklerini ruhsallıkla birleştirerek yazılarını kaleme alıyor.