Korkak bir adama âşık olmak da nereden çıkmıştı? Şövalyeler değil miydi âşık olunan? Prenses olmadığını hatırladı ardından.
“Bazen tek kurtuluşun ölümdür işte öyle seviyorum seni.”
İrkildi ölüm lafını duyan sevgilisi. Mırıldandığı şarkıyı da elindeki gitarı da bir kenara bıraktı. “Sana sevdanın yolları bana kurşunlar…” Bir gece kulübünde gözlerinin içine bakarak söylemişti hem de herkesin içinde. İnanmıştı, başka birini sevse gerçekten öleceğine. Saf mı ne!
Korkak bir adama âşık olmak da nereden çıkmıştı? Şövalyeler değil miydi âşık olunan? Prenses olmadığını hatırladı ardından. Geçmiş yaşantısında soyluydu gerçi. Ajda Pekkan geçmiş yaşamlarından birinde prenses olduğunu söylemişti bir söyleşisinde. O günden beri peşindeydi doğmadan önceki geçmişinin. “Demek şövalye sevmekten usandım” dedi, gülümseyerek sevdiği adama. En azından çingene gibi olmasaydı. Bunu içinden söyledi.
“Herkes fazlasıyla sevmiş
Ben eksikleriyle de sevdim oysa” bilir misin Cemal Süreya’yı?
“Şairdi değil mi?”
“Şairdi evet. Ruhuna el Fatiha. Ama şairin değil, benim ruhuma.”
Gözlerinin içine baktı, yataktaydılar. Yarım yamalak bir sevişmenin sonrasıydı yine de mutluydu. Kendi tutkusu sevgilisinin yavanlığını bastırıyordu. Tek kişilik bir aşktı ne de olsa. Alışmıştı, coşkusunun kursağında kalmasına.
“Perdeyi açık bırakmışız” diye bağırdı birden. Serkan irkildi kadının çığlığına. Kalktı perdeyi kapattı. Yatağın kenarına gelen adamın durup saçlarını okşamasına sevindi içinden, yüzünü bedenine yapıştırdı sevgilisi.
“Küçük tırtılım kelebek mi olacak?”
“Tırtıl ne ya?”
“Ağzında ya sevgilim.” Başından aşağı kaynar sular döküldü kadının. Kahkahalarla gülmeye başladı.
“Karına mı uçacak kelebek olup?” diye parladı birden. Aslında derdi ne karısı ne de sevgilisinin tırtılıydı. “Yasak aşk prensim” benim diye ellerinden tutup yatağa çekti adamı. Neden karısının lafını açtığını o da bilmiyordu.
“Keşke ikinizle birden evli olabilseydim.”
“Çok beklersin!”
“Evlenmez miydin benimle dünyanın düzeni farklı olsa, erkekler iki evlilik birden yapsa?”
Evlenirdim galiba diye düşündü çok kısa bir an, öpüşmeye başladılar sonra. Evlenmezdi günün sonunda ama böyle bir fikrin kafasına bir an bile yatması ürpermesine yetti de arttı.
“Beni delirtme, bana karından bahsetme, bana onu da sevdiğini söyleme! Hem de yeni evlendin! Seviyorsun madem o zaman neden benimlesin?
“Mecburdum.” Erkekler ve mecburiyetleri…
“Beni ne kadar seviyorsun?” diye yeniden sordu Serkan sevgilisinin acısından zevk alıyordu.
Seni o kadar çok seviyorum ki öldürecek kadar ama evlenecek kadar değil, hele ki ikinci eşin olacak kadar hiç değil! Yatakta dönüp durdular…
Yıllardır kopamadığı sevgilisinin yüzünü avuçladı, tenini kokladı, boynuna ıslak öpücükler kondurdu.
“Bir Fransız filmi var çok eski izledin mi acaba? Kadının adını hatırlamıyorum ama Gerard Depardieu başrolündeydi. Evli bir çift bir kasabaya taşınıyor, evler o kadar güzel ki şato gibi. Komşu evde eskiden âşık olduğu adamın oturduğunu fark ediyor kadın. Sonrası delilik zaten. Başta komşuluk ediyorlar. Ama aşk bu; 3 senenin ardından ben nasıl yeniden kollarındaysam, kadın da otel odalarında Gerard Depardieu ile sevişmeye başlıyor. Tutku ne kadar acı. Adam kadını terk etmişti öyle hatırlıyorum. Evlenmişti. Kadın da evlenmiş ama kader dalga geçmeyi, kanırtmayı sever biliyorsun. Komşu yaptı bunları. Kadın hamile kaldı. Adam karısını bırakacak, kadın da kocasını diye beklersin ama işte Gerard korkak. Terk edemedi karısını bir türlü. Yeniden terk edilen kadın sonunda kocasıyla beraber taşınmaya karar verdi kasabadan. Gerard sadece izledi. Ama tutku devam etti. Son bir kez sevişmek istediğini söyledi Gerard’a sevgilisi, gecenin bir yarısı onu boş eve çağırdı. Hemen sevişmeye başladılar evin girişinde. Adam üstündeydi kadının, tıpkı senin şu an bulunduğun yer gibi. En zevkli yerindeydiler sevişmenin. Tutkudan ölürsün izlerken o derece. Kadın çantasına uzandı, adam fark etmedi bile, devam etti. Zirvedeyken ölmek mi dersin buna, ne dersin sevgilim? Gerard’ın kafasına sıktı kadın. Sonra da kendine…
Yıllar oldu ben bu filmi izleyeli, sen aklıma geldikçe o sahne de bir köşede hayalet gibi bekliyor. Sen içimdeyken ölmek istiyorum. Seni de içimdeyken öldürmek.
Durdu Serkan, yatak da durdu, zaman da tırtıl da. Kelebekler saçıldı etrafa, rüzgâr esti, perde savruldu. Kadın memesini tuttu. Bacaklarını göbeğine çekti. Yeşil çarşafa sarılıp banyoya koştu ve seslendi sevgilisine “Küveti dolduruyorum gel hadi.”
©mümkün dergi
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Yuka Ajans Yay. ve Org. Tic. Ltd. Şti.’ye aittir. Köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir kısmı kaynak gösterilmesi ve/veya habere aktif link verilmesi halinde dahi kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.