Benden bana bir zaman yolculuğu
Farkındalık

Benden bana bir zaman yolculuğu

Büyük Aslıhan: Hey! İyi misin?

Küçük Aslıhan: Sen de nereden çıktın?

B.A: Gelecekten ☺

K.A: Yani sen…

B.A: Evet, ben senim!

K.A: Hımmm…

B.A: Ne oldu beğenemedin mi?

K.A: Yoo, sadece… Hiii memelerim ne kadar büyümüş!

B.A: Ben de çok büyük hayranı değilim bu durumun merak etme.

K.A: Neden ki?

B.A: Omuzlarım ağrıyor. Spor derslerinde, hoplayıp zıplarken hiç konforlu değil.Aman neyse buraya memelerimizi konuşmaya gelmedim.

K.A:  Neden geldin?

B.A: Özellikle bu anıyı seçtim gelmek için öncelikle bunu söylemek isterim. Buraya seni uyandırmaya geldim.

K.A: Ne ki bu anının özelliği?

B.A: Şu haline baksana. O salak dergilerdeki tamamen rötuşlanmış ve böyle görünmek için kim bilir ne gibi çileler çekmiş modellerin fotoğraflarına bakıp kendini onlarla karşılaştırıyorsun. Kendine acıyorsun ve yarın hangi diyete başlasam diye çoktan düşünmeye başladın bile. Ama içinde bir parça hiçbir zaman öyle görünmeyeceğini biliyor ve bu yüzden kendini çok değersiz hissediyorsun. Bu demek oluyor ki hiçbir zaman okulun en populer kızı olamayacaksın, hiçbir zaman erkekler peşinden koşturmayacak ve belki hiçbir zaman filmlerdeki gibi bir aşk hikayesi yaşayamayacaksın. İstenmeyeceksin, beğenilmeyeceksin!

K.A: Sus tamam yeter artık! Bütün bunları söylemek için mi geldin gelecekten gerçekten? Sağ ol, sayende şu anda çok daha iyi hissediyorum.

B.A: Ah Aslıhan çok özür dilerim, benim amacım…

K.A: Aslıhan mı? Aslı’yı seviyorum ben, bilmiyor musun?

B.A: Pardon, unutmuşum. Ama ileride Aslıhan’ı çok daha fazla seveceksin. Daha anlamlı olduğunu ve numerolojik olarak seni daha çok yansıttığını anlayacaksın. Çok fazla kafanı karıştırmak istemem. Ayrıca sevgilin de Aslıhan’ı daha çok sevecek. Arkadaşların da üniversitede sana Aslıhan demeye başlayacak bir anda.

K.A: Bir dakika bir dakika! Sevgilim mi? Benim bir sevgilim mi var?

B.A: Yani, uzun bir süre sevgilin, daha sonra ise kocan.

K.A: Neee! Kocam mı? Ben asla evlenmeyeceğim saçmalama. Hem sen kaç yaşındasın ki böyle? Ne kocası?

B.A: 35 yaşımdayım tatlım ve söylediğin o büyük lafları çok erken yutuyorsun onu da söyleyeyim. 24’ümüzde evleniyoruz. Çok da doğru bir karar veriyoruz bu arada. Çünkü biliyorsun, bu ev biraz…

K.A: Tımarhane mi?

B.A: Ahahaha evet! Ben toksik diyecektim ama tımarhane de olur. Aslıhan, bunun için üzgünüm ve şunu bilmeni istiyorum: Olanların hiçbiri senin sorumluluğunda değil. Düzeltmek senin görevin değil.

K.A: Biliyorum ama keşke …

B.A: Keşke kavga etmeseler, keşke sürekli birbirlerini tehdit etmeseler, keşke sürekli bir problem olmasa ama en önemlisi keşke bu yaptıklarının sana nasıl etki ettiğini görseler. Seni görseler. Ama görmeyecekler güzelim çünkü onlar yaralı ve anlaşılamamış çocuklar. Kendilerini iyileştirmekle ilgilenmedikleri için etraflarındaki her şeyi de kendileri gibi yaralıyorlar. Biz de onların yaralarının sorumluluğunu almayı çok iyi becerdik. Sen gerçekten çok özel ve anlayışlı bir çocuksun hatta bir şifacısın. Ama Aslıhan bu sorumluluk sana ait değil. Bütün bu yaşananların sende yarattığı hisleri ifade etmeyi seçmen gerekiyor. İfade edersem ayrılırlar, onlara bir şey olur korkusu 30’larında bile peşini bırakmadı ama 35’imde bu konuda çok daha iyisin. Ben bu nedenle bugün buradayım. Kendini seçmenin zamanı geldi diyorum. Çünkü tatlım, onlar hep kendilerini seçti. Ve en önemlisi hala ayrılmadılar. O yüzden merak etme!

K.A: Tamam.

B.A: Vov! Beklediğimden hızlı oldu.

K.A: Tamam dedik, uzatmayalım.  Anladım ben seni.

B.A: Doğru. Anladın tabii, unutmuşum ne kadar akıllı olabileceğini.

K.A: Teşekkürler.

B.A: Her zaman. Şimdi diğer önemli konunun zamanı geldi.

K.A: Daha fazlası mı var? Offf…

B.A: Sen de amma sıkılgansın! Daha kaç dakikadır konuşuyoruz şurada! Bahsedeceğim şey çok önemli çünkü 30’lu yaşlarını bu konuya adadın ve hala çok emek veriyorsun. Veriyoruz. Bunları bilmen gerekir diye düşünüyorum.

K.A: Üff peki, neymiş o?

B.A: Bu konu senin için oldukça hassas biliyorum ama  ben senim unutma tamam mı? Hemen alınma da. Duygusal birisin, bunu da biliyorum. Bu arada konusu açılmışken… Duygusallığın, her şeyi fazla fazla hissediyor olman da bir süper güç. Annen başta olmak üzere aksini söyleyenler çok olacak, sakın onlara inanma. Sadece bir süre bununla ne yapacağını bilemeyeceksin. Sonradan bunun gerçek bir güç olduğunu anlayacaksın. Yani hala anlıyoruz. Lütfen hislerini, yeteneklerini kapatmayı seçme olur mu? Sonra ben çok uğraşıyorum açmak için.

K.A: Sen… Biraz tuhaf biri misin?

B.A: Ahahaha! Teşekkür ederim. Şimdilerde tuhaflık moda bu arada. Cool olmak eskisi gibi pek dikkat çekici değil. Otantiklik önemli olan ya da en azından benim için öyle ve çevremdeki birtakım insanlar için de.

K.A: Konuyu sürekli saptırıyorsun. Anlatacağın şeyi bir türlü anlatmadın.

B.A: Ah pardon! Güzel yakaladın. Dediğim gibi, sen çok akıllı bir genç kadınsın.

K.A: Kadın mı? Iıyggh…Neyse, devam et.

B.A: Şimdi güzelim, asıl konu, bedenimiz. “Bedenimizle olan ilişkimiz.” Bu ilişkide çok bocaladığını biliyorum. Diğerlerinden farklı buluyorsun kendini. Küçüklüğünden beri annenin yaklaşımları da bu durumu iyice körükledi. Daha uzunsun, daha irisin, ayakların daha büyük, daha kıllısın…

K.A: Yeter tamam! Bunları zaten biliyorum ben! Ne yapmaya çalışıyorsun?

B.A: Canım benim, lütfen yanlış anlama. Bunların hiçbirini seni kötülemek, sana kötü hissettirmek için söylemiyorum. Evet böylesin ama bu neden daha kötü olduğun anlamına gelsin ki? Aslıhan, şu an öyle bir zamanda yaşıyorum ki ‘‘şişman’’ kelimesi dahi bir hakaret değil. Şişmanlık sadece fiziksel bir durum, bir gerçek. Dünyanın dört bir yanında insanlar var. Aktivistler… Bu insanlar bedenlerimizle ilişkimizi iyileştirmek adına bazı hareketler başlattılar. Bütün bedenlerin güzel olduğunu, hepsinin eşit muameleyi hak ettiğini, bedenlerin özgür olması gerektiğini ve özgür olduğunu savunuyorlar. Bu insanlar dayatılmış güzellik algısına karşı resmen savaş açtı!

K.A: Vay canına! Ne demek peki dayatılmış güzellik algısı?

B.A: Yani dünyada birileri sana, bana, biz kadınlara neyin nasıl olması, görünmesi gerektiğini, neyin güzel varsayıldığını dikte ediyor. Bu algı da erkeklerin bakış açısına göre belirleniyor. Yani biz kadınlar kendi güzelliğimizi birtakım erkeklerin bizi beğenip beğenmeyeceği üzerinden değerlendiriyoruz. En kötüsü de ne biliyor musun Aslıhan?

K.A: Ne?

B.A: Güzellik, dünyada sanki her şeyden önemli bir noktaya geldi. Sanki tek geçerli para birimi güzellikmiş gibi düşün. Sanki tüm kapıları açacak yegâne şey, o.

K.A: Ne? Çok saçma ama bu!

B.A: Eveet öyle ama şu anda henüz senin evine girmemiş olan bilgisayarlar o kadar ilerledi, telefonlar o kadar uçtu ki! Sosyal medya diye bir şey çıktı sonra. Buraya ilk geldiğim andaki halini hatırlıyor musun? O saçma dergiye bakıp kendine üzülüyordun ve yarın hangi diyete başlayacağını düşünüyordun. İçinden, keşke gözümü açıp kapasam yarın tamamen başka incecik bir bedende uyansam, diye geçiriyordun. İşte bunu sana hissettiren de medya. Benim zamanımda medya artık telefonumuzda. Bu arada telefonlarımız çok gelişti, onları 2 saniye bile elimizden düşüremiyoruz. Herkes fotoğraflar, videolar çekip paylaşıyor. Ünlüler falan da var. Yani kendini karşılatıracağın bir sürü hayat ve sana pazarlanan tonla ürün, algı da cabası. Yani Aslıhan, büyük s.çtık.

K.A: E ne yapacağız? Ne yapıyorsun yani?

B.A: Sen telaşlanma. Sadece şunu bilmen çok önemli: Sen yeterlisin ve olduğun halinle çok güzelsin. İnan bana yaşımız ilerledikçe geçmiş fotoğaflarımıza çok baktık ve üzüldük güzelliğimizi görünce. Ben şimdi bu güzelliği bugün onurlandırmanı istiyorum. Çünkü dünyadaki en çekici, en göz alıcı en güzel şey nedir biliyor musun?

K.A: Ne?

B.A: Kendi gücüyle var olan, kendini seven ve gizlenmeden içindeki ışığı dışarı yansıtan kişidir.

K.A: Bunu yapabildik mi?

B.A: Buna keşke net bir cevabım olabilseydi güzelim ama inan ki elimden gelenin en iyisini yapmaya çalışıyorum. Sadece şunu söyleyebilirim: Bunu yapabildiğimiz zamanlar oldu ve o zamanlar gerçekten çok büyüleyiciydi ve kimse gözünü bizden alamamıştı. Neşemiz bulaşıcıydı, çok güçlüydü. Bilmiyorum, belki de bugün yanına yalnızca sana yardım etmek için değil, aynı zamanda senden yardım almak için gelmişimdir. Ne dersin?

K.A: Sanırım anladım ama sadece çok zor… Yani yalnız hissediyorum ben. Bir de herkes her şeyi halletmiş gibi, benim kafam çok karışık. Hiçbir şey bilmiyorum, anlayamıyorum. Sadece uyum sağlıyorum. Hatta bazen o kadar bilmiyorum ki ne yapacağımı, taklit ediyorum. Ben sadece beğenilmek, sevilmek istiyorum.

B.A: Seni çok iyi anlıyorum. Öncelikle şunu bilmelisin: Hiç himse bir şeyi halletmiş değil. İnsanlar çok güzel rol yapıyorlar. Böyle zamanlarda hislerini kullan. Bir tuhaflık hissettiğinde, kafan karıştığında bil ki orada bir samimiyetsizlik dönüyor. Hiçbir şey bilmiyor olman çok normal çünkü sen daha bir çocuksun. Lütfen sadece çocuk ol. Büyümek zorunda değilsin. Erken büyüdüğün için 20’lerinin ortalarından sonra tekrar küçülmeyi seçeceksin hatta ama oraya girmeyeyim şimdi. Ve en önemlisi… “Yalnız kalmamak uğruna sakın ama sakın uyum sağlama.” Uyum sağlamak demek kendinden vazgeçmek demek. Bunu çok yaptık Aslıhan. Uzun yıllar hem de. Yalnız kalmaktan, sevilememekten, kabul görmemekten çok korktuğumuz için uyum sağladık, kendimizi yok saydık. Sen kendi isteklerine ve ihtiyaçlarına odaklan. Eğer onlarla uyuşan bir arkadaş bulamıyorsan bir süre yalnız kalmakta hiçbir sorun yok. İnan bana kendi insanlarını bulacaksın. Sana arkadaş olarak sahip olan kişiler çok şanslı, o yüzden beklemeye değersin, unutma.

K.A: Konu nasıl dolaşıp buraya geldi? Bedenimle ilişkimden bahsediyorduk?

B.A: Evet… İşte bu da en büyük keşiflerimizden biri. Bedeninle olan ilişkinin benzerini hayatla kurdun. Uzun yıllar saklandın, kendini hor gördün, yetersiz gördün. Ama merak etme, artık saklanmıyorsun. Çok manyak şeyler başardın. Seninle gurur duyuyorum. Bu arada, şakasız bugüne kadar tanıdığım en cesur insansın. Cesaretinle yola çıktığında yapamayacağın hiçbir şey yok. Sadece sen ol. Başkası olmana gerek yok. Sen çok güzelsin ve çok özelsin Aslıhan. Annem ve babam haklıydı. Sadece ebeveynlerimiz olduğu için söylemediler bunları. Onlar kötü insanlar değiller, sadece kendi bildikleri gibi ebeveynlik yaptılar. Sen, kendini korumayı öğrenmelisin.

K.A: Tamam.

B.A: Her şeye mi?

K.A: Her şeye tamam!


©mümkün dergi

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Yuka Ajans Yay. ve Org. Tic. Ltd. Şti.’ye aittir. Köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir kısmı kaynak gösterilmesi ve/veya habere aktif link verilmesi halinde dahi kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.

Aslıhan Aydoğan Büyükakgül
1988 yılında doğdu. 21 yaşında Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden mezun oldu. Çalışma hayatına özel sektörde başladıktan 5 sene sonra, istediğinin bu olmadığına karar verdi ve hayallerinin peşine düşmek için işinden ayrıldı. 27 yaşında oyunculuk dersleri almak adına çıktığı yol onu kendi özüne doğru olan yoluna da yönlendirdi. Bu süreçte birbirinden farklı birçok eğitim aldı. Bu eğitimler hem bilişsel bilgileri, hem mistik ilimleri içermekteydi. Şimdi ise oyunculuğun yanı sıra tüm bu deneyimleri esentezleyerek tasarladığı atölyeler, danışmanlıklar ile kişiler ile birebir çalışmalar yapıyor.