Sanat

“Aşka itibarını sanatla iade etmek istedik”

Bu yıl 14’üncüsü gerçekleşen Uluslararası 360 Dereceden Aşk Festivali’nin Kurucu Küratörü Işık Gençoğlu’na aşkı, sanatı ve düzenlediği festivalin ana teması olan “Evin Nerede?” sorularını sordum. Sahi sizinki nerede, hiç düşündünüz mü?

14 Şubat’ı kutlamayan ama “Aşk her yerde” düsturuyla yola çıkan bir festival bu. Madem öyle ben de bu röportajı yapmak için 14 Şubat’ın geçmesini beklerim dedim ve de gördüğünüz üzere bekledim. Beyoğlu’nu, İstanbul’u, evimizi, dünyamızı korumak ve sahip çıkmak için her yere, her şeye aşkla bakmaya başlamamız gerek artık. İşte Uluslararası 360 Dereceden Aşk Festivali bu amaçla şubat ayımızı şenlendiriyor. “Evin nerede?” sorusunu soran festivale ev sahipliği yapan mekanlar ise başta Pera Palace Hotel olmak üzere, Soho House, Istanbul, Roma Kulübü Derneği ve Tomtom Mahallesi’nde Nur-u Ziya Sokak’ta yer alan Istanbul Concept Gallery… Sergiler, konferanslar, sinema gösterimleri ile aşkı kutsayan bu festival kalp sembolü kullanmıyor ve aşkı pazarlama unsuru olmaktan kurtarmak istiyor. Aşka hak ettiği anlamı yeniden kazandırmayı amaçlıyor. 

Festivali, ana temayı, aşkı ve sanatı Istanbul Concept’in Kurucusu ve Istanbul Concept Gallery’nin Direktörü, İstanbul Yaratıcı Endüstriler Derneği Kurucusu ve Yönetim Kurulu Başkanı ve Uluslararası 360 Dereceden Aşk Festivali’nin Kurucu Küratörü Işık Gençoğlu ile konuştum. Sadece Işık Gençoğlu’na değil, festivale katılanlara da “Evin nerede?” sorusunu sordum. İşte festivalde yer alanların evin nerede sorusuna verdiği yanıtlar… Bu arada sanırım benim evim de kalbimde…

Danışma Kurulu üyelerinden Pınar Kartal Timer: “70 milyonu mecburen, toplamda 280 milyon insan göçmen, 50 milyar kuş göçmen, bazıları ev denen yerden kaçarak sığındıkları yerde göçmen… Ya dünyamız, büyük evimiz, daha ne kadar evimiz olarak kalacak? Benim için; huzur bulduğum, iyi hissettiğim ve iyi hissettirildiğim, sevdiğim sevildiğim, güven içinde olduğum her yer evim…”

İlahi Aşk Sohbetleri özel konuğu Çağrı Dörter: “Ev, en derin anlamıyla, insanın kendini huzurlu hissettiği varoluş halidir. Fiziksel evler, bu hissin fiziksel bedende oluşturulması üzere açığa çıkmıştır. Fiziksel evlerde arzulanan tüm nitelikler, aslında insanın ruhsal ihtiyaçlarına işaret eder. Evini içinde bulana dek, daimî olarak gurbette kalmaya devam eder, insan…”

Sanatçı Nihal Gündüz: “Maviler evimdir benim!”

Sanatçı Esra Ural: “Bu Dünya benim Memleket!”

Sanatçı Burak Karavit: “Özgür ve mutlu hissettiğim her yer evimdir!”

Festivalin Kurucu Küratörü Işık Gençoğlu

14 Şubat’ı kutlamayan bir aşk festivali yapmak fikri nasıl oluştu?

Başlarken biz de bir festival yapmak hedefinde değildik. Önce sevgililer gününde dağıtılan tek kullanımlık promosyon malzemelerine dökülen paralara bir tepki olarak, ülkemizin sanatçı ve tasarımcılarını öne çıkaracak bir sergi olarak başladık. Zaman içinde izleyiciler ve sanatçılar tarafından öyle güzel sahiplenildi ki, her yıl kat be kat artarak mekanlarımız, imkanlarımız, destekçilerimizle birlikte çoğaldık. Bir etkinliğin festival olarak anılabilmesi için beş, uluslararası olabilmesi için 10 yıl kesintisiz devam etmesi gerekir.

Ki bu sene bu festivalin 14’üncüsü gerçekleşiyor aynı zamanda değil mi?

Evet, biz de 2009 senesinden beri kesintisiz sürdürüyor ve bu yıl 14’üncüsünü gerçekleştiriyoruz. Her yıl artan bir içerik zenginliği ve hep aynı aşkla, aynı heyecanla. 2000’lerin başında “Aşk” kavramının anlamının altının boşaltıldığını, Sevgililer Günü diye bir başlığın aşırı parlatılarak tamamen bir tüketim çılgınlığına dönüştürüldüğünü gözlemliyorduk. Gerçi bugün de durum pek farklı değil. Biz “Aşk”a, elinden alınmaya çalışılan itibarını iade etmek, bunu da sanat ve hatta ilham aracılığı ile yapmak istedik. Söz konusu bu tüketim çılgınlığına bir tepki idi bu. Ayrıca “Aşk tek bir gün kutlanamaz!” savımızın kitlelere ulaşmasını ve İstanbul’umuzun 1 ay boyunca aşk konuşmasını -hatta bunun 365 güne yayılmasını- hedeflemiştik. Başarılı da olduk sanırım.

Belit Sak-Evim Yok

Festival kapsamında “Evin Nerede?” sorusunu soruyorsunuz. Aynı zamanda da festivalin ana teması. Aşk ve ev kavramları birbirinin içinde mi? 

Festivalin her sene bir teması oluyor. O yıl kalbimize dokunan, içimizi titreten konulardan seçmeye özen gösteriyoruz bu temaları. Her zaman ana şemsiyemiz 360 dereceden aşk… Senelik temalar onun altında toplanıyor. Geçen sene de özellikle tüm dünyada bitmek bilmeyen yangınlar, önü kesilemeyen göç konuları ve önümüze düşen yürek burkan kareler bizi çok etkilemişti. Buradan esinlenerek bu senenin temasını “Evin Nerede? / Where is (your) Home?” olarak belirledik. Yangınlardan sonra evsiz kalan canlılardan, kendi şehrine yabancılaşanlara, en kıymetli evimiz olan bedenimize, aidiyet meselesine, göçe mecbur bırakılıp evlerini terk etmek zorunda kalanlara kadar yaşamın tüm aktörlerine ve tüm olgularına projeksiyon tutan bir soru bu. 

“BİZİM İÇİN FESTİVAL HİÇ BİTMİYOR”

Festivalde bu etkinliğe ev sahipliği yapan 4 farklı mekânda 4 farklı sergi açtınız. Bu sergilerin konseptlerini belirlerken neleri dikkate alıyorsunuz?

360 Dereceden Aşk Festivali yılın 365 günü aşk konuşuyor. Yaptığım her sanatçı atölye ziyaretinde, gezdiğim her sergide, web’de sörf yapar ya da sergi katalogları karıştırırken aklım hep davet edebileceğimiz sanatçılarda/işlerde. Bizim için festival hiç bitmiyor. Sadece sahneden iniyoruz ama kuliste yaşam devam ediyor. Sadece sergiler yok biliyorsunuz festivalde. Bu da başka sanat inisiyatiflerini de projenin içine çekip, sesimizi gürleştirmek için sürekli araştırmayı ve iletişimde olmayı gerektiriyor. Konseptleri belirlerken elbette ana tema ile bağlantı kurabileceğimiz hissiyata bağlı kalıyorum. Sanatçı ve eserleri belirlerken ise önceliğim çeşitlilik. Ne kadar farklı görüş ve ifade varsa o kadar çok kişiye ulaşmış ve de başarmışız demektir.

Festival kapsamındaki 4 sergiden biri Pera Palace Hotel’de yer alan, festivalin ana temasını sahiplenen “Evin Nerede?” sergisi… Bu serginin manifestosunda Beyoğlu’nun değişen yüzünün geçici olduğunu, hiçbir yere gitmeyeceğinizi de ekliyorsunuz. Ana temadaki sorunuzun yanıtı Beyoğlu’na sahip çıkmak mı biraz da?

Beyoğlu ya da İstanbul… Evden kasıt sadece dört duvar olmadığı için; inancından, bildiğinden, gördüğünden, yaşadığından tutun da aşka kadar tüm değerlerimize sahip çıkıp değişmiyoruz, diyoruz. Biz aşka inananlar olarak gitmiyoruz, aşkın etrafında toplanmaya devam ediyoruz, diyoruz.

Roma Kulübü Derneği-Unutmama sergisi

“Unutamama Sergisi”nin amacı, hedefi, içeriği nedir? İsmi çok etkileyici, “Evin Nerede?” sorusu kadar etkileyici…

Bu sergi; tarihin ağır sayfalarında yerini almış bazı konuları tekrar gündeme çağırarak vicdani bir tercihle “unutmamamızı” sağlıyor. Gerek iyi yaşamlar sürmek uğruna yuvalarını terk edenleri, gerek bizim tamamen karşı olduğumuz ancak dünyada sıkça gördüğümüz üzere, din-dil-ırk gibi sınıflandırmalar yüzünden evlerini terk etmeye mecbur bırakılanları, gerekse ötekileştirme hastalığı ile aidiyet buhranı yaratanları hatırlamak, unutmamak toplumsal olarak sorumluluğumuz olmalı. Bu Dünya -nerede ve kim olursak olalım- bize gerçek bir ev olmalı.

Festival ana teması, konsepti ile hem çok hüzünlü hem de çok umutlu tınlıyor bende. “Evin Nerede?” sorusu köklenme, sahip çıkma, iyi manada sahip olma duygumuza dokunmak amacıyla mı soruluyor? 

Bir nevi. Diğer yandan evim yok diyen sanatçı da tam tersi sahip olmamayı, köklenmemeyi sahipleniyor. İzleyici görmek istediğini görüyor, sanatçı söylemek istediğini… Bir yönlendirme, dikte edilen bir durum söz konusu değil. Çeşitliliği vurgulamak, doğrunun bakılan yere göre nasıl değişebileceğini göstermek de önemli bir hediye.

“EVİM KEDİMİN OLDUĞU YERDE”

“Evin Nerede?” sorusuna herkesin farklı bir yanıtı var. Bu festivalin kurucusu olarak sizin eviniz nerede? 

(Gülüşmeler)

Kedimin olduğu yerde…

Sanatın ve sanatçının evi neresidir sizce? Sanat ve aşk birbirinin içinde kavramlar mı?

Sanatçı ürettiğinde huzura kavuşuyor. Evi de yeteneğini görünür kıldığı yer olsa gerek. Sanatçılar adına konuşamam. Ama şunu söyleyebilirim sanatçı herkesten daha cesur gelir bana. Aşkta da öyle. 

Biz; kendi aşkımızı tanımladığımız en etkili, en güzel iletişim dilinin sanat olduğunu düşünüyoruz. Sanatla uğraşanların da kendi işlerine en çok aşkla sahip çıkanlar olduğunu görüyoruz. Söylemek istediklerimizi onların dilinden söylemeyi seçme nedenimiz de bu en başta… Ve sorunuzun ilk kısmına gelince; bana göre, sanatın olduğu her alan arzu ettiğimiz yaşama açılan evlerdir… 

İlahi aşk kavramı da festivalin konularından değil mi? 

Evet, o olmadan olmazdı elbette. Festivalin bu bacağını 2016 yılından bu yana, belgesel yapımcısı, yönetmen ve yazar İsmet Yazıcı moderatörlüğünde yürütüyoruz. Bu sene Çağrı Dörter, İzzet Erş, Mehmet Genç ve Metin Bobaroğlu gibi değerli isimlerin konuşmacı olacağı sohbetler festivalin teması olan “Evin Nerede?” sorusuna karşılık; “Cevabı arayanlar ve bulabilme ihtimali olanlar, yolda olanlardır” felsefesine odaklanıyor. İsmet Hanım’ın “Yolcu” adlı belgeseli üzerinden, şubat ayında her cumartesi “Yolcu”nun konukları, dört elementin; “ateş”in, “su”yun, “hava”nın ve “toprak”ın dolayımında bize “insan”ı hatırlatıyorlar… 

Burak Karavit-Euphoria-BıraktığınYerde Miyim? sergisi

“AŞK HEM HER YERDE HEM DE HERKES İÇİN VAR”

Siz aşkı damakta kalan tat, sanat, ilahi aşk, sergiler, filmler, söyleşiler kapsamında gerçekten de festivalin adı gibi 360 dereceden ele alıyorsunuz. Sloganınız gibi “Aşk her yerde” o zaman? 

Elbette. Tüm dünyayı döndüren aşk ve iyilik değil mi zaten? Biz, aşka inananlar, sanata, tasarıma inananlar, güzeli görenler olarak aşkın etrafında toplanmayı seçiyoruz. Bunun için de “şubat ayı”nı bilinçli olarak tercih ediyoruz. Mesela biz 14 Şubat’ı Çorbada Tuzun Olsun Derneği ile birlikte Taksim’de aş dağıtarak geçirmeyi seviyoruz. Mesela aşk ile yaşamanın, üretmenin her yerde kalp sembolü kullanmaktan daha derin bir şey olduğunun bilinci ile ne logolarımızda ne de seçtiğim eserlerde kalp sembolü kullanmıyor, bulundurmuyoruz. Aşk hem her yerde hem de herkes için var. Suçlusu, masumu, alimi, cahili… Her dönem.

Aşka inananlar iyiliğe inananlar, barışa inananlar, hayvana, doğaya sahip çıkanlar mıdır aslında? Bu dünyada evini bulanlar için mi #iyilerkazanacak ?

Öz’ümüzü hatırlayıp, yeniden “düşünür” olduğumuzda, okula giden çocuklara marka yarışı yaptırmak yerine “Arkadaşların alamayabilir, markasız ama temiz giyin okulda çocuğum” denildiğinde, “Kokmuştur komşuya da bir kap götürelim” geleneği geri geldiğinde, hep söylediğimiz gibi bu toprakların kaderini iyilikle değiştirdiğimiz, insanlar din, din, ırk, tercih farklılıkları sebebiyle ötekileştirilmediğinde kazanacağız. Az kaldı!

Açılış görselindeki eser: Candan Arıcı-Soho House

©mümkün dergi

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Yuka Ajans Yay. ve Org. Tic. Ltd. Şti.’ye aittir. Köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir kısmı kaynak gösterilmesi ve/veya habere aktif link verilmesi halinde dahi kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.

Sinem Gündem
İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik bölümünden mezun oldu. 22 yıldan bu yana televizyonların haber merkezlerinde çalıştı, haber programları çekti. En büyük tutkusu yazmak ve soru sormak.