İçinde sanatın olmadığı bir dünya düşünebilir misiniz? Resimsiz, müziksiz, tiyatrosuz, sinemasız, heykelsiz, balesiz… Elbette sanatsız renksiz olurdu bu mavi gezegenimiz. En neşeli anlarımızı coşkun bir müzikle ya da bağıra bağıra şarkı söyleyerek içimizden taşırmaz mıyız? En aristokrat düğünlerin bile sonu misket havasıyla bitmez mi? Sanat her şekilde bizim tüm duygularımızın dışavurumsal tercümanı olmuştur en eski yüzyıllardan beri. Bir de sanatın, psikoloji ile birleştiği bir alan var: Sanat Terapisi. Sanatın farklı dalları ile terapi yapılıyor, sanat aracılığı ile danışanın ihtiyacı olan dönüşüm sağlanıyor.
Klinik psikolog ve dışavurumcu sanat terapisti Suzi Amado ile sanat terapisini ve sanatın neşe üzerindeki etkilerini konuştuk.
Sanat terapisi nedir? Hangi araçlar kullanılır? Hangi sanat dalları kullanılır?
Terapi sürecinin olmazsa olmazı yargılamamak ve empati göstermektir. Terapi aslında empati ve kabul servisi satın almak olarak da görülebilir. Bunun yanında terapistler çalıştıkları yaklaşıma göre farklı araçlar kullanırlar. Sanat terapisinde bu araçlar farklı sanat dallarıdır. Terapist iyileşmeyi desteklemek için sanatı kullanır. Sanat ilişki kurmak için, kişinin farkındalığını arttırmak için, kişinin iç görü kazanmasını desteklemek için ya da ihtiyacı olan dönüşümü yaşamasını kolaylaştırmak için kullanılabilir.
Dışavurumcu sanat terapistleri resim, görsel sanatlar, müzik, tiyatro, yazı, şiir ve hareketi yoğun olarak kullanırlar. Bunları tek tek kullanabildikleri gibi birlikte de kullanabilirler. Örneğin kaygı sorunu yaşayan birisi ile çalışırken ona boş bir vücut resmi verilebilir ve kaygının vücudundaki hareketini çiz denilebilir. Daha sonra o çizimle yani kaygının resmedilmiş haliyle bir diyalog başlatılabilir: Kaç yaşındasın? Ne zaman X (terapi alan kişinin adı)’in hayatına girdin? X’in bünyesinde nasıl hareket ediyorsun? Ne işe yarıyorsun? Daha sonra terapist kişinin anlattığı deneyimin bir kısmını geri yansıtmak için hareket tekniklerini kullanabilir ve kişiden geribildirim alır.
Müzik de sık kullanılan etkin bir araçtır. Kişi kendini ifade etmekte zorlanıyorsa o anki ruh halini yansıtan bir şarkı bulması istenebilir. Terapist ve kişi birlikte şarkıyı dinlerler ve şarkı sözleri üzerinden kişinin deneyimini daha iyi anlamaya çalışırlar.
Sıklıkla kullanılan başka bir sanat terapisi tekniği kum oyunu terapisidir. Kişi yüzlerce minyatür oyuncağın içinden oyuncaklar seçer ve kum tepsisinin içine yerleştirir. Eğer belli bir sorun üzerinde çalışılıyorsa terapist başlamadan “Şu temalara dair oyuncak seç!” diyebilir ya da tamamen akışa bırakabilir. Daha sonra oluşan tepsi üzerine terapist ve kişi konuşurlar.
Sanatın neşe ve mutluluk üzerine nasıl bir etkisi var?
Bazı sanat işlerine bakmak, belli müzikleri –ki bu müzikler kişiye özel- dinlemek, vücudumuza iyi gelecek kadar hareket etmek, bizi mutlu eden sanat aktivitelerini izlemek, mutluluğumuzu ve neşemizi arttırıyor.
Deneyimlediğin bir örnek var mı?
Evet var. Hastane ortamlarında çalışırken mutlu müzikler, resimler, serum şişesinin üzerine dream catcher (rüya kapanı) asmıştık. Oradaki hastalara bu çok iyi gelmişti. Mutlu olmuşlardı. Zor bir dönem yaşadığımızda etrafımızı güzelliklerle donatmanın bizi iyileştiren bizi iyi gelen bir tarafı var. Kendimizi sevgi, güzellikle ve estetikle kuşattığımızda beynimizdeki bir şeyleri uyandırıyor. Güzel ferah iç açıcı hareketli eserlerde içimiz kıpır kıpır oluyor. Mutluluk ve neşe veriyor.
Neden bazı sanat eserleri bizi neşelendiriyor ve bunlar hangileri?
Benim gözlemim daha ferah renklerin, iç açan manzaraların, müzikte daha ritmik tempolar, tiyatroda ve sinemada da komedi.
Renklerin de duygular üzerine etkisi olduğu biliniyor. Hangi renkler bize neşe veriyor?
Ben sanat terapisti olduğum için her rengin herkese ayrı etkisi olduğuna inanıyorum. O yüzden şu renk neşe verir diyemem. Herkesin kendini tanıması mümkün. Ve kendine hangi renk iyi geliyorsa o renk onun için onu neşelendiren renktir. Ve o renkleri daha çok kullanabilir.
Benim gözlemim hareketli formlar ve parlak renler daha çok neşe uyandırıyor. Yaşadığımız deneyimlere eşlik eden renkler bize deneyimi hatırlattığı için farklı etkileri olabiliyor. Mesela çok üzgün olduğumuz bir anımızda sarı bir odadaydıysak sarı gördüğümüzde hüzünlenme olasılığımız daha yüksek. Ama sarının bize çağrışımı güneşse bize neşe verme olasılığı daha yüksektir.
Fotoğraf: Anastasia Shuraeva- Pexels
İnsanlar sanatla ilgilendiklerinde duygularına daha mı yakın oluyorlar?
Hayır, duygusal farkındalığı yüksek insanlar sanatla ilgilendiklerinde sanat onların içinde daha derin bir yere dokunuyor.
İlham dediğimiz şey bize neşe veriyor mu?
Bazen neşe bazen hüzün… Bazen sıkışmışlık, dileriz ki yaratıcılık veriyor.
Sanatla nasıl neşeye varılır?
Aslında her duygu hepimiz için. Hepimiz kaygılanıyoruz, hepimiz üzülüyoruz, hepimiz mutlu oluyoruz. Ve duygularımızı oldukları gibi kabul ettiğimizde neşeye varıyoruz. Sanat işleri de ya da bize keyif veren hobi olarak yaptığımız sanat da bizim neşeye varmamızı hızlandırıyor.
Sanat terapisine gelen bir kişi hangi içsel aşamalardan geçiyor?
Herkesin geçirdiği süreç birbirinden farklı. Biz sanat terapistleri, kişinin geçirdiği sürece tanık ve destek oluyoruz. Elbette her süreç kendine has oluyor. Kişiyle beraber sanat yapıyoruz ilk aşmada. Saf sanat terapisi yapacaksak, sanatla empati kuruyoruz, sanatla terapist ve destek alan kişi arasındaki ilişkiyi güçlendiriyoruz. Sanatta kişinin iç görü kazanmasını ve ihtiyacı olan dönüşümü kazanmasını destekliyoruz. Ve birçok zaman kişi aslında sözel anlattığından daha derin bir iyileşme yaşıyor. Çünkü sanat sözün söyleyemediğini ya da ifade edemediğini tutuyor. Zaman içinde kişi her duygusuyla olduğu gibi neşesiyle de temas kurabiliyor.
Hep merak ettiğim bir şey var. Sanatla nasıl oluyor da bütün psikolojik durumumuzu kendimiz bile fark etmeden ifade edebiliyoruz?
Konuşurken yavaş yavaş derinleşiyoruz. Bir soru soruyoruz, bir soru daha soruyoruz. Ve yavaş yavaş bir derinleşme oluyor. Sanatta kişi içindekini ifade ettiğinde kendisi farkında olmadan genelde çok daha derin bir yerle zaten temas ediyor. O da ifade ettiği şeyin ne olduğunu bilmiyor ama sanat ruhumuzun daha derinine serum gibi girip onu oradan çekiyor. O anda ulaşamadığımız verilere ulaşıyoruz.
İç neşemize kavuşabilmek için sanattan nasıl faydalanabiliriz?
Mutlu müzikler dinleyerek, bizi mutlu eden içimizde neşe uyandıran resimlere bakarak, komedi filmleri ve tiyatro oyunları izleyerek faydalanabiliriz.
Burada çocukken severek yaptığımız sanat faaliyetlerini tekrarlasak, mesela suluboyalar, patates baskıları yine mutlu olur muyuz o günlerdeki gibi?
Evet, 10 yaşında yapmaktan keyif aldığımız şeyleri şimdi yapmak da genelde mutluluk veriyor.
İçsel neşemizi bulmamızda 0-7 yaş arasında yapılan sanatsal faaliyetlerin önemi nedir?
Buralar çok hassas yerler. Mutlu geçen bir çocukluksa sana o zamanlarda mutluluk vermiş sanatsal aktiviteleri daha sonradan yapmak mutluluk veriyor. O zamanlar içinde neşe uyandıran şeyleri yapmak sana yine neşe verebiliyor. Ama bazen de olumsuz bir duyguyla eşleştiyse neşe vereceğini saydığımız sanat bile bizim içimizde hüzün uyandırabiliyor.
Herkesin yaparken neşeleneceği bir çalışma önerebilir misin?
Neşeli müzikler dinlemek. Müzik çok etkili bir araç. Ben şu an bir müzik açsam buranın ortamını belirleyebilirim. Herkesin modunu yükselten müzikler de yine kişiye göre farklılık gösteriyor. Genel olarak Reggae müzik diyebilirim. Bu tür mutluluk ve neşe yaratmak için yapılan bir müzik. Bir tane de ben tavsiye edeyim: Komik Günler. Beni de neşelendiren bir grup.
Peki kimler sanat terapisi uygulayabilir?
Klinik psikologlar, uzman psikolojik danışmanlar, psikiyatrlar, sanat terapisi alanında yüksek lisans yapmış olanlar sanat terapisi uygulayabilirler.
Senin okuyucularımıza Mümkün mesajın ne olur ? Senin için ne mümkün?
Keep calm and make art. (Sakin kal, sanat yap). Sanatın iyileştirici gücü benim için mümkün.
SUZİ AMADO KİMDİR?
Klinik psikolog ve dışavurumcu sanat terapistiyim. 1999 yılında Alman Lisesi’nden mezun oldum. 2003 yılında Koç Üniversitesi Psikoloji Bölümünden mezun olup Orta Doğu Teknik Üniversitesi’ne klinik Psikoloji alanında yüksek lisans yapmaya gittim. 2005 yılında yüksek lisansımı tamamlayıp İstanbul’a döndüm. Çeşitli kurumlarda çalışırken sanatla iç içe olma isteğimi fark ettim. 2009 yılında Dışavurumcu sanat terapisi odaklı aile ve evlilik terapisi alanında yüksek lisans yapmak için San Francisco’daki California Institute of Integral Studies’e gittim. Shamash Alidina’nın verdiği mindfulness öğretmenliği eğitimini tamamladım.
Ağırlıklı olarak yetişkinlerle çalışıyorum. Travma, kaygı, depresyon, zorlayıcı hayat olaylarıyla baş etmek, kronik hastalıkla yaşamak ve yaratıcılık süreçleri uzmanlık alanlarım. MEF Üniversitesi’nde yarı zamanlı öğretim görevlisiyim. “Ruhuna Pansuman” isimli duygusal ilk yardım, mindfulness ve sanat terapisi uygulamaları içeren bir kitabım var. Bireysel çalışmalarımda dışavurumcu sanat terapisi, yönlendirilmiş imgeleme, kum oyunu, mindfulness ve insan merkezli terapi uyguluyorum. İnsan insana kurulan ilişkinin değerli ve iyileştirici olduğuna inanıyorum. Empati, mindfulness ve sanatın iyileştirici gücüne inanıyorum. Kırılganlıklarımıza sahip çıkmanın çok değerli ve iyileştirici olduğunu düşünüyorum. Üniversitelerde, okullarda, kurumlarda ve çeşitli atölyelerde duygusal ilk yardım, mindfulness, sanat terapisi, zaman ve dikkat yönetimi atölyeleri yapıyorum. Bu konularda konuşmalar da yapıyorum.
Açılış fotoğrafı: Myriams-Fotos-Pixabay
©mümkün dergi
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Yuka Ajans Yay. ve Org. Tic. Ltd. Şti.’ye aittir. Köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir kısmı kaynak gösterilmesi ve/veya habere aktif link verilmesi halinde dahi kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.