GÜLMENİN ANATOMİSİ: NEDEN VE NASIL GÜLERİZ?
Farkındalık Mümkünat

Gülmenin anatomisi: Neden ve nasıl güleriz?

Bir tavşanla bir köpeğin birbirine sarılma videosu ya da iş arkadaşımızın patlattığı bir espri; gün içinde yüzümüzü güldüren hatta bize kahkaha attıran ne çok şey var değil mi? Peki biz gülerken vücudumuzda neler oluyor? Hatta bu kadim durumu en başından ele alalım: Neden gülüyoruz? Şaşırmaya hazır mısınız?

Gülmenin stres hormonunu ve ağrıları azaltıp enfeksiyonları önlediğini, kalp hastalığına yakalanma riskini düşürdüğünü biliyor muydunuz? Peki ya günde 15 dakika gülerek kilo verebileceğinizi? Dünya üzerindeki tüm kültürlerde aynı anlamlara gelen ve insanlar arasında anında bir bağlantı kurulmasını sağlayan “gülme” basitçe, “komik bir şey duyduğumuzda verdiğimiz tepki” olarak açıklansa da gülmenin anatomisi yani gülmenin altında yatan fiziksel ve sosyal sebepler son derece karmaşık ve ilgi çekici.

BİZ GÜLERKEN VÜCUDUMUZDA NELER OLUYOR?

Yüzümüzde gülme ifadesinin oluşabilmesi için aynı anda 15 kas devreye girer; gözler kısılır, dudak kenarları yukarı kıvrılır, yanaklar şişer. Gülme esnasında en önemli görevi mimik kaslarımız üstlenirken gülerken küçük dilimizin, gırtlağın bir bölümünü kapatması nefes almamızı zorlaştırır. Bu sebeple beyinden akciğere, gülmenin başladığı; akciğerin zorlu koşullarda nefes alması gerekeceği mesajı iletilir. Özellikle kahkaha atarken yüz ve karın kasları kasılıp vücudun diğer tüm kasları gevşer ve kahkahanın vücuda pompaladığı enerjinin etkilerinin geçmesi beklenir. Bu esnada stres hormonu kortizol, kısa bir tatile çıkar. Endorfin yani mutluluk hormonu salgılanır. Tüm bunların kontrolü ise beynimizin “subkorteks” olarak adlandırılan bölümü tarafından yapılır. Söz konusu bölümün, beynin en eski bölümü olması; nefes alma ve temel refleksleri kontrol etme gibi çok önemli ve insan yaşamını doğrudan etkileyen işlevlerin yanı sıra gülmeyi de denetlemesi oldukça ilginç değil mi? Beynimizin çok sonradan geliştirdiği hafıza ve konuşma gibi nispeten “yeni” yeteneklere karşın, gülmek çok daha eski ve görünüşe göre nefes almak kadar önemli bir eylem; bizi biz yapan en önemli yapı taşlarından biri.

GÜLMEK BİR SOSYALLEŞME ARACI

Nasıl güldüğümüze kısa da olsa bir göz attık. Ancak fizyolojik açıklamalar yani gülerken vücudumuzda neler olup bittiğini anlamak, neden güldüğümüz sorusunun yanıtını vermiyor. Psikoloji ve sinir bilimi profesörü Robert Provine önderliğindeki bir grup araştırmacı tam 10 yıl boyunca 2 bin gönüllüyle birlikte insanların nasıl ve neden güldüğünü incelemiş. Çalışma sonucunda insanların yapılan şakalardan ziyade, gündelik konuşmalar sırasında yaşanan duraksamalarda ve rahatça nefes alıp verebilecekleri durumlarda gülmeye eğilimli oldukları ortaya çıkmış. Yani beynimiz birisiyle konuşurken yaşanan bir sessizlikte bize gülmemizi söylüyormuş. Hatta öyle ki incelenen gülmelerin sadece yüzde 10’u gerçekten komik bir şey ya da şaka nedeniyle gerçekleşmiş. Bu da demek oluyor ki sadece “komik” bulduğumuz şeylere gülmüyoruz; gülmemizi sağlayan pek çok sebep var. Gülme eylemlerinin yüzde 90’a yakını ise bir grup içinde diğer insanlarla yakınlık kurmak amacıyla gerçekleşiyormuş. Aynı araştırmada insanların komik durum ve sözlere sosyal bir ortamda iken, tek başına olduklarından 30 kat daha fazla güldüğü de ortaya çıkmış. Komik bir şeye neden tek başımızayken gülmeyip başkalarının yanında gülüyoruz? İşte bu noktada gülmenin anatomisi karmaşıklaşıyor ve evrimsel açıklamalar gerekli hale geliyor.

HAYVANLAR DA GÜLÜYOR

Bilim insanları gülmenin, primat atalarımızın hızlı hızlı nefes alıp verme hareketinden evrildiğini ve sonunda bugünkü formunu aldığını düşünüyor. Zira şempanze ve goriller gıdıklandıklarında bilindik kahkaha sesini çıkarmak yerine hızla nefes alıp veriyorlar. Maymunlar ise tıpkı biz insanlar gibi gıdıklandıklarında ya da oyun oynarken gülebiliyorlar. Diğer yandan fareler gıdıklandığında, insan kahkahasından çok farklı olarak, neredeyse çığlık diyebileceğimiz türden sesler çıkarıyor. Bu gözlemler sonucunda gülmenin bize belki de milyonlarca yıl öncesinden kalan bir miras olduğu düşünülüyor.

Gülme üzerine yapılan araştırmalar ve hayvanlar aleminde yapılan gözlemler ışığında bilim insanları, gülmeyi iletişim kurmak amacıyla, oyuncu bir niyetle kullandığımızı düşünüyor. Diğer yandan gülmenin hem pozitif hem de negatif iletişim kurmada kullanılabildiği de ekleniyor. Yani birine onunla olumlu bağ kurmak için de onu rahatsız etmek için de gülebiliriz. Sosyal ortamlarda çevresine gerektiğinden fazla gülen kişilerin; insanları yanına çekmek, kendine uydurmak ya da gruptan dışlamak gibi amaçlar taşıyor olabileceği belirtiliyor. Yeni bir ortama ısınmak, yaptığımız gergin bir konuşmanın sessizliğinde ortamı rahatlatmak, tehlikede hissettiğimizde karşımızdaki insanı savuşturmak ya da sinirlendiğimizde kendimizi tutabilmek için beynimiz bize gülmemizi emredebiliyor. Nefes almak kadar temel bir hareket olan bu yeteneğimizi binlerce farklı durumda, kendimizi rahatlatmak ve iletişim kurmak için kullanabiliyoruz. Yani gülmek çok çeşitli amaçlarla kullanabildiğimiz, üstelik doğuştan gelen çok özel bir yetenek.

GÜLME GAZI GRUP İÇİNDE 30 KAT ETKİLİ

Gülmenin basit bir refleksten ziyade sosyal bir canlı olan insanın diğer canlılarla bağ ve iletişim kurma yöntemi olduğunu söyleyebiliriz. Bu konudaki bir diğer ilginç çalışma ise halk arasında gülme ya da narkoz gazı olarak da bilinen azot protoksit gazına odaklanıyor. Solunduğu anda insanda istemsizce gülmeye yol açan bu gazı bir grupla birlikte içerseniz yalnız içtiğinizden 30 kat fazla etkileniyorsunuz. Yani gülme gazı bir grupla solunursa çok daha etkili oluyor. Bu da bizlere gülmenin sosyalliğimiz ve geçmişimizle ne kadar ciddi bir bağı olduğunu gösteriyor.

PRİMATLAR NEDEN GÜLÜYORDU?

Peki gülmek bize milyonlarca yıl önceki atalarımızdan miras kaldıysa onlar nelerle karşılaşmıştı ki olumlu ya da olumsuz pek çok etkileşim için gülme refleksini geliştirmişlerdi? Bilim insanları buna da bir açıklama getirmiş. Teoriye göre o dönemde besin zincirinin başında değil ortasında yer alan, avcılık ve toplayıcılıkla hayatını idame ettiren atalarımız yiyecek bulma kaygısı ve başkalarının avı olma korkusu nedeniyle sürekli stres altındaydı. Av olma tehlikesiyle karşı karşıya kaldıklarında stres seviyeleri yükseliyor, tehlikenin atlatılmasıyla da büyük bir rahatlama hissi yaşıyorlardı. Bilim insanları, bu gerilme-rahatlama süreçleri neticesinde atalarımızın gevşeme duygusunu dışa yansıtmak ve diğer primatları da rahatlatmak amacıyla bu refleksi yani gülmeyi geliştirdiğini düşünüyor.

GÜLME GENETİK OLABİLİR Mİ?

Hiç ailecek neden güler yüzlü olduğunuzu düşündünüz mü? Ya da tanıdığınız bir ailenin tüm üyelerinin neden azıcık “mesafeli” olduğunu? Bilim insanları gülmenin genetik olduğunu da düşünüyor. Dolayısıyla kardeşlerin ya da yakın akrabaların karakteristik olarak “sık gülme” ya da “az gülme” konusunda benzerlik taşıdığı ifade ediliyor. Buna en büyük örnek ise Giggle Twins yani Kahkaha Kardeşler. Doğumdan hemen sonra ayrılmış olan ikiz kız kardeşler Daphne Goodship ve Barbara Herbert, 43 yıl sonra bir araya geldiklerinde ikisinin de diğer insanlara kıyasla daha fazla güldüğü ve gülerken kollarını aynı şekilde kavuşturduğu fark edilmişti. Bu ve buna benzer pek çok vakanın incelenmesi sonucu gülme refleksimiz ve gülerken yaptıklarımızın genetik olduğu düşünülüyor.

ŞİFA BULMANIN EN KEYİFLİ YOLU!

Bu arada bebeklerin günde 300 kez güldüğünü, yetişkinlerde ise bu sayının 20 ile sınırlı olduğunu biliyor muydunuz? Gülme sıklığı 5 yaş civarında zirveye ulaşırken takip eden yıllarda kademeli olarak düşüyor. Yani büyüdükçe gülmeyi unutuyoruz. Oysa gülmenin faydalarını düşündüğümüzde daha sık gülmemiz gerektiği bir gerçek. İçten bir kahkaha bağışıklık sistemini güçlendirip normalde nefes alırken çekemeyeceğimiz kadar fazla oksijeni ciğerlerimize doldurmamızı sağlıyor. Birlikte gülen ya da birbirini güldüren çiftlerin çok daha sağlıklı bir ilişki ve aile hayatları olduğu kanıtlanmış durumda. Günde 10-15 dakika gülerek 40 kalori yakmak mümkün. Gülmek sadece kalbi ve akciğerleri korumakla kalmıyor; kan şekerini düzenleyerek uyku kalitesini de artırıyor. Yani sevdiklerimizle attığımız sağlam bir kahkaha vücudumuzu şifalandırıyor. Ne derler bilirsiniz; gülmek bulaşıcıdır! Birbirimizi “iyi”leştirmek adına bundan böyle daha çok gülmeye ve gülümsemeye ne dersiniz?

Şengül Durucu

Marmara Üniversitesi Gazetecilik Bölümü ve Marmara Üniversitesi Satış Yönetimi Bölümü mezunu. Gazeteciliğe 2004 yılında Cumhuriyet Gazetesi, Kültür Servisi’nde başladı. İletişim alanındaki kariyerini sırasıyla editör, yayın yönetmeni, metin ve reklam yazarı olarak sürdürdü. Aynı zamanda rofesyonel bir fotoğrafçı. Felsefe ve şiirle yakından ilgilenen bir flaneur. Felsefe disiplinindeki ilgi ve çalışma alanları; Spinoza, Schopenhauer, Kierkegaard ve Kant. Halen markalar ve reklam ajansları için freelance olarak metin ve reklam yazarlığı yapıyor.


©mümkün dergi

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Yuka Ajans Yay. ve Org. Tic. Ltd. Şti.’ye aittir. Köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir kısmı kaynak gösterilmesi ve/veya habere aktif link verilmesi halinde dahi kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.

Gizliliğe genel bakış

Bu web sitesi, size mümkün olan en iyi kullanıcı deneyimini sunabilmek için çerezleri kullanır. Çerez bilgileri tarayıcınızda saklanır ve web sitemize döndüğünüzde sizi tanımak ve ekibimizin web sitesinin hangi bölümlerini en ilginç ve yararlı bulduğunuzu anlamasına yardımcı olmak gibi işlevleri yerine getirir.