Aktüalite

Kurban mı fail mi: Canavarlar dizisi

Kafamda deli sorularla izlediğim ve üstüne daha da düşüneceğim nur topu gibi bir dizim oldu. Netflix’in “Canavarlar” dizisi, Erik ve Lyle Menendez kardeşlerin işledikleri şok edici cinayetleri ve sonrasında yaşananları konu alıyor. Kardeşler, zengin bir ailenin üyeleri olarak babaları ve annelerini vahşice öldürmekle suçlandıklarında bu olay hem medyanın hem de halkın gözünde büyük yankı uyandırmış. Dizinin psikolojik çözümlemeleri ve izleyiciye sorduğu derin sorular, sadece suçun işlenişine değil, bu suçun arkasındaki karmaşık aile dinamiklerine de odaklanıyor. Diziyi incelemeye başlamadan önce dizinin kardeşlerin zihinsel durumlarını ve aile içi şiddeti merkeze alarak karakterleri derinlemesine ele aldığını söylemek önemli.

Travma, suçu ne kadar haklı gösterebilir?

Menendez kardeşlerin hayat hikayesi, suça sürüklenmelerinin altında yatan travmalarla bağlantılı. Dizinin işlediği temel sorulardan biri, bu cinayetlerin sadece açgözlülük ve soğukkanlılıkla mı işlendiği, yoksa yıllar boyunca süregelen istismar ve duygusal baskının bir sonucu olup olmadığıdır. Erik ve Lyle, sürekli bir aile içi şiddete ve duygusal manipülasyona maruz kalmış iki genç olarak karşımıza çıkıyor. Dizinin sunduğu sahnelerde, kardeşlerin çocukluk dönemlerinde yaşadıkları şiddetli baskılar ve istismarlar, bu cinayetlerin birer savunma mekanizması olup olmadığını düşündürüyor.

DizideBaba Jose Menendez, baskıcı, manipülatif ve duygusal olarak zorlayıcı bir figür olarak resmediliyor. Psikolojik olarak bu manipülasyonların kardeşlerin davranışları üzerinde nasıl bir etkiye sahip olduğu dizide oldukça derinlemesine işleniyor. Bu durum, izleyiciye, manipülasyonun insan psikolojisi üzerindeki kalıcı etkilerini düşündürüyor. Menendez kardeşlerin gözünden bakıldığında onları suç işlemeye iten asıl etkenin ne olduğunu analiz etmek zorlaşıyor. Burada sorulması gereken bir başka soru şu olabilir: Uzun süreli manipülasyon, bir insanı mantıklı düşünme yetisinden uzaklaştırarak, kendini kurtarmak için aşırı tepkiler vermesine neden olabilir mi?

Duygusal İhmal, Hem Kurban Hem Fail

Aile içindeki rollerin belirleyici olduğu bir hikâye görüyoruz. Anne Kitty Menendez’in pasif ve gözlemci duruşu, baba Jose’nin kontrol edici ve dominant karakteriyle birleştiğinde, kardeşlerin kimlik gelişimlerinde nasıl bir boşluk yarattığını gözlemliyoruz. Dizide sıkça gösterilen anne-baba ilişkisi, aslında iki kardeşin birer birey olarak kendi kimliklerini bulmalarının önüne geçen bir engel olarak karşımıza çıkıyor. Bir ailedeki duygusal ihmalin, çocukların gelecekteki kararlarını ve davranışlarını ne kadar derinden etkilediğini izliyoruz.

Erik ve Lyle’ın dava sürecindeki ifadeleri, izleyiciye empati kurmayı zorlaştıran unsurlar içeriyor. Dizinin sunduğu en önemli psikolojik çatışmalardan biri, kardeşlerin suçluluğuna dair hissettikleri karmaşıklık. İzleyici olarak onların yaşadıkları duygusal kargaşaya empati kurarken, aynı zamanda işledikleri suçun dehşetini göz ardı etmek mümkün değil. Bu noktada dizi şu soruyu sormamıza neden oluyor: Bir insan hem kurban hem de fail olabilir mi? İzleyici, bu iki zıt kimliğin nasıl aynı kişi içinde var olabileceğini sorguluyor.

İzledikten ve bu yazıyı yazmaya karar verdikten sonra kendime sorduğum sorular şunlar oldu:

  • Erik ve Lyle’ın suçu, yaşadıkları travmaların bir sonucu olarak görülebilir mi? Yoksa travmanın kişiyi suç işlemeye itmesi kabul edilemez mi?
  • Bir ailedeki baskıcı ve manipülatif bir figür, diğer aile üyelerinin ahlaki sınırlarını ne kadar zorlayabilir?
  • Menendez kardeşlerin işledikleri suç, yıllar süren istismar ve duygusal baskıdan dolayı mazur görülebilir mi?
  • Uzun süreli psikolojik baskı, bir kişinin mantıklı düşünme yetisini tamamen kaybetmesine neden olabilir mi?
  • Kardeşlerin yaşadıkları duygusal acılara rağmen işledikleri suçlar, onlara duyduğumuz empatiyi nasıl etkiliyor? Bu suçları adalet terazisinde nasıl tartarız?

“Canavarlar” dizisi, sadece Menendez kardeşlerin işledikleri suçun arkasındaki nedenleri araştırmakla kalmıyor, aynı zamanda izleyiciye suç, travma ve aile içi dinamikler hakkında derin sorular sorması için bir alan yaratıyor. Erik ve Lyle Menendez’in zihinsel durumlarını keşfetmek, izleyiciyi empati ve suçluluk arasında zorlayıcı bir ikileme sürüklüyor.

Gerçeklik ve İddialar Üzerine Tartışma

Dizide işlenen en çarpıcı şey şüphesiz Erik ve Lyle Menendez kardeşlerin, ebeveynlerine yönelik işledikleri cinayetleri istismar iddialarıyla gerekçelendirmeleri. İnternetteki verileri incelediğim kadarıyla asıl davada kardeşler, babaları Jose Menendez’in kendilerine hem fiziksel hem de cinsel istismarda bulunduğunu, anneleri Kitty Menendez’in ise bu duruma göz yumduğunu iddia etmişler. Bu iddialar, dava sürecinde ve medya tarafından yoğun şekilde tartışılmış ancak istismar iddialarının gerçekliği hâlâ net bir şekilde doğrulanamamış bir mesele olarak karşımızda duruyor.

İstismar İddialarının Savunmadaki Rolü ve Kanıtlanabilirliği

Dizide Erik Menendez, dava sırasında babası tarafından küçük yaşlardan itibaren cinsel istismara uğradığını ayrıntılarıyla anlatırken, Lyle da aynı kaderi paylaştığını dile getirdi. Ancak bu iddiaların, suçlarını mazur göstermek için ortaya atılmış olabileceği tartışma konusu oldu. Duruşma boyunca sunulan delillerin büyük bir kısmı, kardeşlerin bu istismar hikayesine dayandı. İddiaların doğruluğu hakkında kesin bir kanıt olmasa da, savunma tarafı, bu istismarların cinayetlerin arkasındaki gerçek neden olduğunu ileri sürdü. Burada sorulması gereken kritik bir soru şudur: Bu tür istismar iddiaları, sadece cinayet sonrası yaratılan bir savunma taktiği mi, yoksa gerçekten yaşanmış olaylar mı?

Bence istismar iddialarının en büyük problemi, kesin delillerle desteklenememiş olmaları. O dönemde kardeşlerin bu tür istismara uğradığına dair fiziksel ya da tıbbi kayıtlar sunulmamış. Ayrıca, ne yakın aile çevresinden ne de okul arkadaşlarından bu tür olaylara tanıklık edenler çıktı. İddiaların kanıtlanamaması, izleyiciyi şu soruyu sormaya itiyor: Eğer bu tür istismar olayları gerçekten yaşandıysa, neden kimse bunu fark etmedi? Öte yandan, bu tür travmatik olaylar genellikle mağdurlar tarafından yıllarca gizli tutulabilir, çünkü duygusal ve psikolojik baskılar, mağdurların sessiz kalmalarına neden olabilir.

Bir ebeveynin uyguladığı psikolojik şiddet, çocuklarını cinayet gibi uç bir suça yönlendirebilir mi?

Her ne kadar cinsel istismar iddiaları kanıtlanmamış olsa da Jose Menendez’in manipülatif ve baskıcı bir baba olduğu çok sayıda tanık ifadesiyle desteklendi. Aile üyeleri ve yakın çevredeki kişiler, Jose’nin çocuklarına karşı katı ve zorlayıcı bir tutum sergilediğini, onları sürekli kontrol ettiğini ve duygusal olarak manipüle ettiğini anlattılar. Bu da şunu gösteriyor: Cinsel istismar iddiaları netleşmemiş olsa bile, kardeşlerin maruz kaldıkları psikolojik baskılar suç işlemelerinde rol oynamış olabilir. Burada dikkate alınması gereken nokta, duygusal manipülasyonun uzun vadede ne kadar yıkıcı etkileri olabileceğidir.

İstismar iddiaları tartışılırken, dizinin izleyicilere bıraktığı önemli bir psikolojik ve etik soru da şu: Kurban kimdir? Menendez kardeşler, kendilerini istismar kurbanı olarak tanıttıkları halde, sonunda kendi ebeveynlerini öldürdüler. Bu cinayetlerin ardındaki temel motivasyonun gerçekten istismar mı olduğu, yoksa maddi kazanç ve özgürlük arayışı mı olduğu konusu belirsiz. Dizi, izleyicilere bu iki zıt anlatıyı sunarak, kurban ve fail kavramlarını sorgulatıyor. Bu noktada, gerçek kurbanların kim olduğuna dair ahlaki bir değerlendirme yapmaya zorluyoruz: Kardeşler mi gerçek kurban, yoksa öldürdükleri ebeveynler mi? Halkın algısını şekillendiren medya, gerçekleri ne kadar doğru yansıtabiliyor? İzleyiciler bu olaylara kendi etik değerleri ve medya etkisi altında nasıl yaklaşmalı?

Dizi hakkında yorumlarınız varsa benimle paylaşmanızı çok isterim.

Not: Dizi, psikolojik açıdan tetikleyici ve rahatsız edici görseller ile ifadeler içeriyor.


©mümkün dergi

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Yuka Ajans Yay. ve Org. Tic. Ltd. Şti.’ye aittir. Köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir kısmı kaynak gösterilmesi ve/veya habere aktif link verilmesi halinde dahi kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.

ASLI ŞENGÜN
Üniversitede aldığı iletişim ve edebiyata dair kuramsal alt yapı ve tekniklerle fikirlerini çeşitli sitelerde yazarak pekiştirmeye ve herkesle paylaşmaya çalışıyor. Bir yandan içerik üretirken bir yandan aldığı eğitimlerle iletişim tekniklerini referans alarak yol arkadaşlığı yaptığı koçluk sistemiyle yetişkinlerin ve öğrencilerin hayatına dokunuyor. Düzenlediği eğitimler ve atölyelerle de evrendeki iyi yaşam çemberinde yeni nesil rehber ve öğrenci olma görevine devam ediyor. Sosyal medya hesabında içerik üretip yazmaya devam ederken aynı zamanda Mümkün Dergi bünyesinde yazı işleri müdürlüğü ve editörlük yapıyor.