Neo Nostalgia diye yeni bir kavram türemiş son zamanlarda. Duyar duymaz her zamanki gibi ilk olarak kelime köküne bakmak istedim. Bakalım ki içimizde bir anlayış oluşsun. Sonra da yavaş yavaş benim neden ilgimi çektiğine birlikte bakarız dedim içimden. İşte buyrunuz: Neo nostalgia” terimini Türkçeleştirirsek “Neo = yeni, Nostalgia = geçmişe özlem” Dolayısıyla “yeni nostalji” ya da “çağdaş nostalji” olarak çevrilebilir. Tamam çevirdik de ne anladık acaba?
GEÇMİŞİN BUGÜNLE BULUŞTUĞU ANLAR
Biz önce klasik nostaljiyle biraz ilerleyelim. Zira ben nostaljiyi geçmişe özlem olarak bilen, günün belli bölümünde de zaman zaman bu özlemle dolan biriyim. Yoksa nasıl açıklanabilir ki kendimi en mutsuz hissettiğim zamanlarda siyah beyaz bir Türk filmi açıp seyretmem…İstanbul’un henüz istila edilmediği, harika bir boğaz manzarasına sahip olduğu zamanlar…İnsanların çok şık ve düzgün giyindiği, eşyaların birer sanat harikası olduğu günler ve her şeyden önemlisi herkesin herkesle nezaketle konuştuğu -bana göre- pek mutlu bir dönem.
Yeşilçam’ın Rönesans Dönemi, ellili ve altmışlı yıllar…Nostalji duygumun baş köşesinde taht kurmuş oturuyorlar. “Ah keşke o zamanlarda yaşasaydım” dedirtiyorlar bana. Sanki o filmlerdeki kötü karakterler bile tam olarak kötü değiller. Günümüzde olan birçok korkunç olay beni günün belli bölümlerinde o filmlerde yaratılan evrene çekiyor ve ben herhangi bir siyah beyaz salon komedisinin kahramanlarını evimin salonuna davet ederken çok sevdiğim ölmüş aile yakınlarımla bir aradaymışım gibi hissediyorum. Onlarca defa seyrettiğim aynı filmlerin, salonumda çınlaması beni bambaşka işlerle uğraşırken dahi sonsuz mutlu ediyor.

Belki de gerçekte sandığım kadar mutlu zamanlar değildi bilemeyiz. Sonuçta bir buçuk iki saate sığdırılan genelde de benzer konulu filmlerde ne bulduğumu soranlar için yaptım bu girizgahı. Şimdi gönül rahatlığıyla söyleyebilirim ki; bu filmleri nostalji tutkum dolayısıyla seviyorum. Yeşilçam emektarlarının birçoğu aramızdan ayrıldı. İki elin parmaklarını geçmeyecek sayıdaki hayatta kalan efsaneler ise inanın bazı akrabalarımdan çok daha yakınlar bana. Sıklıkla filmlerine bakıp, günümüzdeki röportajlarını takip eder, koskoca şaşalı dönemlerine ait anılarını dinlerim. Onlardan bana akan bilgelik ve deneyim çoğu insanda bulamadığım bir derinlik sunar. Tıpkı nostaljinin kendisi gibi. İnsan geçmişiyle yüzleşemedikçe belki de geleceğini de inşa edemez. Kim bilir?
GEÇMİŞİ YENİDEN KUCAKLAMAK
Şimdi gelelim bu çağdaş nostalji duygusuna. Yaptığım araştırmalarda “neo nostalji” nin geçmişe duyulan özlemin günümüzün kültürü, teknolojisi ve estetik anlayışıyla yeniden üretilmesi anlamına geldiğini fark ettim. Yani geçmişi olduğu gibi hatırlamak değil, onu bugünün gözüyle yeniden kurgulamak. Neo nostalgia, geçmişin hatıralarını bugünün ihtiyacıyla karıştıran hem tanıdık hem de yeni gelen bir duygu ve estetik yaratıyor. Anlayışımızı artırmak için teknolojiden aldığım destekle birkaç örnek paylaşmak istiyorum:

Müzik
- Mabel Matiz’in 80’ler-90’lar esintili şarkıları: Eski Türk popunun ritimlerini ve synth sound’unu alıyor, ama bugünün diliyle ve görselliğiyle yeniden sunuyor.
- Disco Kraliçesi Sezen Aksu etkisi: 80’lerin melodik, dans ettiren havası son yıllarda pek çok genç müzisyenin ilham kaynağı oldu.
Dizi ve Sinema
- Bergen filmi (2022): Arabesk kültürüne, 80’lerin sahne estetiğine ve o dönemin duygusuna nostaljik bir yolculuk yaptırıyor ama bugünün bakışıyla yeniden kurguluyor.
- Seksenler dizisi: 80’ler Türkiye’sini birebir yeniden yaşatıyor gibi görünse de aslında bugünün gözünden geçmişi “idealize” ederek sunuyor.
- Yakında sıkça göreceğimiz trend: 90’lar gençlik dizilerinin bugünkü versiyonları.

Moda ve Günlük Yaşam
- Vintage tişörtler, retro eşofmanlar, eski takım formaları: Orijinal dönemlerinden çok farklı bir bağlamda, “stil” için yeniden kullanılıyor.
- Kasetçalar, plak, filmli fotoğraf makineleri: Teknolojik olarak eskimiş olmalarına rağmen, “otantik his” için yeniden rağbet görüyor.
NEDEN BU KADAR POPÜLER?
Psikolojik sebepler: Bir yanıyla güven arayışıyla ilgili… Geçmiş, bugünün belirsizliğine kıyasla daha emniyetli bir his veriyor. Beynimiz de zaten geçmişi seçerek hatırlıyor; zorları unutup güzellikleri parlatıyor. İşte o yüzden eski bir şarkıyı duyduğumuzda içimiz birden aydınlanıyor. Bir de kaçış ihtiyacı var tabii. Günümüzün hızına, teknoloji bombardımanına, ekonomik sıkışmışlıklarına karşı, o “eski günler” bir sığınak oluyor sanırım.
Sosyolojik sebepler: Neo nostalgia aynı zamanda bir topluluk hissi yaratıyor. Mesela 90’lar Türkçe pop denince çoğumuz aynı anda aynı yere ışınlanıyoruz. Bu kolektif hafıza bizi birbirimize bağlıyor. Bir de kültürel döngü meselesi var; moda ve sanatın 20–30 yılda bir geri dönüş yapması çok olağan. 2020’lerde 90’ların ve 2000’lerin başının yeniden karşımıza çıkması tesadüf değil. Ayrıca global kültürün de etkisi büyük; Stranger Things’in 80’leri, Barbie’nin retro renkleri derken biz de bu rüzgârdan payımızı alıyoruz.
Kültürel ve teknolojik sebepler: Geçmişe erişim hiç bu kadar kolay olmamıştı. Birkaç tıkla eski diziler, şarkılar, reklamlara ulaşıyoruz. Sosyal medya da işin içine girince remix kültürü doğdu; 90’lar şarkıları TikTok’ta bambaşka bir bağlamda yeniden hayat buluyor. Üstüne retro estetiğin gençler için “cool” sayılması da eklenince neo nostalgia iyice parladı.

Neo nostalgia, bireye güven ve mutluluk sunuyor; topluma ortak hafıza veriyor, kültüre de yeni bir üretim alanı açıyor. Belki de en önemlisi şu: İnsanlar geleceğe umutla bakmakta zorlandığında, geçmişi bugüne uygun bir geleceğe dönüştürüyor. Yani aslında geçmişi “özlemekten” çok, onu “yeniden icat ediyoruz.” Tıpkı Yeşilçam’ın, belki hiç yaşamadığım ama ruhumun bir köşesinde “ev” bildiğim bir dönem olması gibi. O siyah beyaz filmler, zarif kıyafetler, nezaket dolu diyaloglar… Hepsi bugüne ışık tutan bir hatıra gibi. Neo nostalgia bana şunu düşündürüyor: Aslında özlediğimiz şey yalnızca geçmiş değil; insan olmanın inceliğini, birbirimize daha dikkatli ve saygılı bakabildiğimiz o duyguyu özlüyoruz.
Bugün yeniden yükselen retro şarkılar, modaya geri dönen eski stiller, hatta dizilerdeki o tanıdık atmosfer, belki de içimizdeki bu hasreti çağırıyor. Fakat işin güzel yanı, neo nostalgia geçmişi bugüne getirirken bize aynı zamanda geleceği nasıl kurabileceğimizi de hatırlatıyor. Çünkü geleceğin özlemini çektiğimiz şeyleri barındırmasını istiyorsak, onları yeniden bugüne taşımaktan başka yolumuz yok. Belki de bütün mesele, “Geçmişin bize öğrettiklerini yanımıza alarak bugünün içinde yeni bir gelecek kurmak zorunda” oluşumuzdur.
©mümkün dergi
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Yuka Ajans Yay. ve Org. Tic. Ltd. Şti.’ye aittir. Köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir kısmı kaynak gösterilmesi ve/veya habere aktif link verilmesi halinde dahi kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.

