Son bir aydır tanıdıklarımdan beş kişi vefat etti ve bedenini bıraktı. İki kişiye kanser tanısı kondu. Altı kişi Covid-19 oldu. Bunlar daha benim duyduklarım. Ya duymadıklarım? Dünya çapında belki her bir dakika milyonlarca insanın başına geliyor bunlar.
Kimsenin dokunulmazlığı yoktur
Yaşamımızda her şey yolunda giderken olacağı hiç aklımıza bile gelmeyen şeyler bir anda kapımızı çalabiliyor. Bir kere o kapı çalındığında içeriye almamak gibi bir şansımız da yok, o kapıyı açmak zorundayız. Dünyadaki her insanın kapısı yaşamak istemediği bir deneyimin ile çalınacaktır. Bundan kaçmak, saklanmak, uzlaşmak, kafa tutmak, rüşvet verip gitmesini sağlamak, uzlaşmaya çalışmak ya da pazarlık etmek, satın almak mümkün değildir. Bu açıdan aslında ister zengin ister kral ister fakir olsun hiç kimsenin ayrıcalığı ve dokunulmazlığı yoktur. Her insan yaşamının bir döneminde hastalık, kayıp gibi acı verecek deneyimleri yaşayacaktır. Ölüm ve hastalığın girmediği ev yoktur.
Acı ile ıstırap aynı şey değildir
Acı çekmek her insana mahsustur ve bundan kimse kaçamayabilir. Bir yakınımızı kaybettiğimizde veya ciddi bir hastalık başımıza veya yakınımızın başına geldiğinde kokmamız ve acı çekmemiz çok doğal ve insanı bir tepkidir. Eşimiz, çocuğumuz, annemiz, babamız ölür ve biz acı çekeriz. Kanser teşhisi konur ve acı çekeriz. Istırap ise acıdan farklıdır. Istırap gerçekte olana direnmek ve tartışmak ile yaratılır. Olanı olduğu gibi kabul edememek ve “Olmasaydı, neden oldu, keşke başka türkü olsaydı, şimdi ben ne yapacağım, çok yazık oldu” gibi zihnin korku ile yarattığı hikayeler sonucu deneyimlenen bir duygudur. Örneğin ben çok sevdiğim ablamı kanser hastalığına yenik düşmesi sonucu kaybettim. Çok acı çektim ve ağladım. Ama ıstırap çekmedim. Acımı çektim ve onun vefatını kabul ettim. Neden, niçin, keşke gibi hikayeler yazmadım. Olan olmuştu bir kere ve artık değişmesi mümkün değildi. “Keşke olmasaydı” veya “Yazık oldu” gibi olanda hata bulan yargılar yerine “Olan oldu ve şimdi ben ne yapabilirim” yaşam görüşüne odaklandım. Duygusal duvarlarım vardı ve ıstırabın sınırlarımdan içeri girmesine izin vermedim. Dokunulmazlığımı içimden kendim yarattım. Istırap benim zihin yuvama giremedi ve yaşamıma olumsuz enerjisi ile dokunamadı. Ben buna izin vermedim ve kendi dokunulmazlığımı içimden farkındalığım ve bilinçli seçimimin ile yarattım.
Bizim kontrolümüz dışında olan hiçbir şeyden kaçabilmemiz, ayrıcalık ve dokunulmazlık elde etmemiz mümkün değildir. Mümkün olan tek şey duygusal sınırlarımızın içine ıstırabı sokmayarak kendi dokunulmazlığımızı kendimizin yaratmamız ve duygularımızdan sorumlu olmamızdır.
©mümkün dergi
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Yuka Ajans Yay. ve Org. Tic. Ltd. Şti.’ye aittir. Köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir kısmı kaynak gösterilmesi ve/veya habere aktif link verilmesi halinde dahi kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.