Farkındalık

Evrensel yasa der ki: Verdiğin kadar alırsın

Herhangi bir araçla çok güzel doğası olan bir yerden geçtiğini hayal et. Renkleri, kokuları, gökyüzünün köpük köpük bulutları… Doğa sana elindekini, tüm zenginliğini açmış. Gözlerine değsin, teninde hissi dolaşsın, kulakların cıvıltıları kaydetsin, kalbin bu anı depolasın istemiş. Doğa kendisini sana en doğal haliyle açmış ve farkında olup içinden geçip gitmeni dilemiş. Tüm bunları senin için yapmış. Sen de bu anda dün akşam pek de derinliği olmayan bir yazışmayı zihninde tartarken boş gözlerle bakmış, belki de doğanın sunumuna kalp vermektense telefona can vermiş olabilirsin. Doğanın umurunda mı? Belki! Kalbinin umurunda mı? Tüm hücreleriyle evet! O bilir evrenin nasıl işlediğini.

Birçok insan diğerine elindekini açar, görünmeyen bağların gücünü kavramış olanlar bunu biraz da güzel yapar. Zamanı varsa zamanını, malzemesi varsa sofrasını, bilgisi varsa sesini, sevgisi varsa kalbini… Neyi varsa açar, gelip alanı tebessümüyle kucaklar, gelmeyenin ruhuna şad olması dileğini gönderir. Sonra yine yapar. Uslanmaz bu kalpler, beklemeyi de bilir lakin zamanı geldiğinde kapıyı kapatmayı da.

Biz Mevlâna bilmiş, okumuş, hissetmiş bedenleriz. Peygamberlere, erenlere mekân olmuş toprakların ürünüyüz. Gel demeyi bildiğimiz gibi sessiz kalmayı da biliriz. Gördüklerimize 45 derecelik “Eyvallah” bakışı vererek dozunda empatinin kudretini de göğsümüzde besleriz. Bu bizim hamurumuzda var.

Kıymet nam-ı diğer değer, kendine has kişiliği olan bir kavramdır. Evrensel yasa der ki: “Verdiğin kadar alırsın”. Yani değer veriyorsan alırsın. Kıymet biliyorsan kıymetin bilinir. Sana kalbini açmış doğadan şükürsüz geçtiğinde yavaş yavaş kuraklaşır manzaran. Bu ceza değildir. Görmediğin, duymadığın senden uzaklaşır. Frekansın o manzarayı görecek, duyacak seviyede değildir ve artık eşleşemezsin.

Kıymet bilmek insanî hücreleri aktive eder ve frekansın temiz titreşmesine şahitlik eder. Şükür, teşekkür, hamd halinde olmak nezaketten ötedir. Varoluşla empati bağı kurduğunu gösterir. İşte tam da burada “Olanın, olmayanın, olamayanın şükrünü” kavramak gerekir.

İLAHİ DÜZENİN DİLEK SAATİ

Bazı olaylar, tanışmalar, karşılaşmalar olduğu için, kimisi olmadığı için, bazısı da olamadığı için şükür boyutundadır. Tüm bunları sonucundan anlarız. Hatta biraz da zamanın şefkatine ihtiyaç vardır anlayabilmek için. Yine de her davet, çaba, iyi niyet teşekkür ve şükürle, hamd haliyle taçlanmalıdır ki kişi sonraki adımlarını sadece frekansı ile de yürütebilsin. Evrensel sistemden ne büyük destek!

Gördüğünüz gibi her şey insan için. Doğa, insan, tüm canlılık, evrensel sistem, ilahi düzen tüm yelpazesini insan için açar. Görene daha fazlasını gösterir. Duyana daha derinini verir. Hissedene hissetmenin zenginliğini açar. Ve frekans yükseldikçe “Dile benden ne dilersen” der, yankısı hayat boyu devam eder.

Yaşamınızın kıymet zemininde, değerliliği yaşayıp yaşattığınız sadelikte olması dileğiyle,

Sevgiyle kalın.


©mümkün dergi

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Yuka Ajans Yay. ve Org. Tic. Ltd. Şti.’ye aittir. Köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir kısmı kaynak gösterilmesi ve/veya habere aktif link verilmesi halinde dahi kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.

ebru_demirhan_0104
Çalışma ekonomisi ve endüstri ilişkileri, ilkokul öğretmenliği, sosyoloji, çocuk gelişimi lisansları ve psikoloji yüksek lisansı bilgileri ile kurumsal kariyer rotasını kişisel gelişim dünyasına çevirdi. Bilinçaltı konusunda uzmanlaşmış, uluslararası geçerliliği olan çalışmalarla eğitimler verirken bireysel seanslarla da bireye ve bütüne hizmet ediyor.