Genelde her sabah 11.00’den önce dükkanıma gitmeme rağmen uzun zamandır ilk defa bugün sabah Side’deki evimdeydim. Evde olduğum ve yardımcımın gelmediği günlerde, ev hanımı rolümü oynayarak, yemek yapmak, toz almak, yeri süpürmek gibi işleri yapmaktan muhteşem keyif alırım. Bugün de günlerden aynen böyle bir gün idi.
Zeytinyağlı taze fasulyemi ocağa koyduktan sonra bir üst kata çıktım. Ütü odasına girdiğimde ütülenmek için sepetin içinde bekleyen giysilere takıldı gözüm. 30 yıldır bana destek ve yoldaş olan yardımcımın gelmesine iki gün kalmış olmasına rağmen canım öğlesine istedi ki ütü yapmayı, dayanamadım başladım ütüye.
Bir yandan ütü yapıyor, bir yandan da Spotify’dan Deva Premal’i dinliyordum. Aynı zamanda aktif bir şekilde ve hiç durmaksızın konuşan geveze zihnimin hızına yetişmeye ve düşüncelerimi farkına varmaya çalışıyordum. Bir anda, aniden gelen bir uyanma ve muhteşem bir huzur ve coşku duyguları ile dolduğumu hissettim. Ve o anda evrene binlerce kere şükrettim.
Her duygunun arkasında o duyguyu yaratan bir düşünce var ise, o anda bana huzur, coşku, heyecan, şükran duyguları veren düşünce hangi düşünce idi acaba? Yaşamın farkına varmam ve kıymetini bilmemdi. Yaradan’ın bana verdiği yaşamın ve canımın kıymetini bilmem idi ve teşekkür ve şükran hissi yarattı. Yaşam bana verilmiş çok değerli bir hediye idi.
“Aldığınız hediye verdiğiniz kişinin hoşuna giderse siz de bir hediye almış olursunuz. Bir başka insanı mutlu etme hediyesi.”
Yeni ev almış bir yakınınıza veya doğum günü olan bir arkadaşınıza veya herhangi bir tanıdığınıza hediye aldığınızda, aldığınız hediyenin minnete geçmesini ve o kişinin hediyeyi beğenmesini istemez misiniz? Elbette ki istersiniz. Hatta hediye paketi açılsın, içindeki görülsün ve o anı sizde yaşayın ve hissedin istersiniz belki de. O anda aldığınız hediye verdiğiniz kişinin hoşuna giderse siz de bir hediye almış olursunuz. Bir başka insanı mutlu etme hediyesi. Onun memnuniyeti doğal olarak sizde de memnuniyet yaratır.
Rahmetli kayınvalideme anneler günlerinde veya yurt dışından Türkiye’ye dönüşlerimde hediye alırdım. Gönlüm paketi açsın, içindeki hediyeyi görsün ve memnun kalıp kalmadığına dair geri bildirim versin isterdi. Kayınvalidem de tam aksine paketi açmaz ve ‘’teşekkür’ diyerek bir köşeye koyuverirdi ve ben gittikten sonra açardı. Bu durum sıklıkla tekrar ettikçe benim de ona hediye alma arzum azalmaya başladı. Elbette ki en makbul hediye verme karşılığında hiçbir şey hatta bir teşekkür bile beklemeden vermek. Gene de teşekkür bekleyen egoma söz geçiremezdim.
Ütümü yaparken evrenin bana verdiği hediyeleri düşündüm. Ne kadar da bonkör davranmıştı bana. Aslında hepimize bonkör değil mi? Farkına varıp kıymetini biliyor muyuz acaba?
Geçen haftaki seminerim sırasında katılımcılarımdan biriyle Byron Katie’nin düşünce sorgulama yöntemi olan The Work yapıyorduk. Katılımcım yaşamında şanslı olmadığına inanıyordu ve ‘’Ben şansızım’’ diyordu. ‘’Ben şanssızım’’ düşüncesini sorgulamaya aldığımızda bu düşüncenin doğru olmadığını ve düşünceyi tersine çevirdiğimizde aslında şanslı bile olduğunu keşfetti. O anda bile kendisini destekleyen sağlıklı bir bedeni vardı. Nefes alabiliyor, konuşabiliyordu. Oturması için bedenini destekleyen sandalyesi, evinde yanan elektriği, bilgisayarı, internet bağlantısı ve karşısında onu dinleyen katılımcı arkadaşları ile ben vardım. The Work yapıyordu ve yalan hikayelerini geride bırakıyordu. Evet şanslı idi. Gerçekte olan o kişinin şanslı olduğu idi. Yaşıyordu. Farkında idi. Sadece şanslı olmadığına inanan düşünceleri vardı hepsi bu.
“Evren her zaman içinde baklava veya çikolata dolu olan hediye paketleri göndermez. İhtiyacım ne ise onu gönderir ve her biri çok kıymetli hediyelerdir.”
Benim deneyimime göre evrenin bana sunduğu her anı ne kadar değerli görür, kıymetini bilir ve hakkını vererek doya doya yaşarsam, evrenin verdiklerinin her seferinde biraz daha farkına varıyor ve kıymetini biliyorum. Her kıymet bilişimde yaşamın tadı biraz daha artıyor. Yaşamın verdiği hediye paketlerini açıyor ve her seferinde şükredip, teşekkür ediyorum. Ve hediyeler ardı arkası kesilmeden geliyor. Aslında hediyeler hep ve her an zaten var. Sadece benim kör gözlerim açılıyor ve hediyeleri görmeye başlıyorum ve tadını alıyorum.
Evren her zaman içinde baklava veya çikolata dolu olan hediye paketleri göndermez. İhtiyacım ne ise onu gönderir ve her biri çok kıymetli hediyelerdir. Bazen hediye paketimin içinde hastalık, bazen tatsız diyebileceğim bir deneyim, bazen kayıp, şiddet, öfkeli insanlar, hırsızlar, yalancılar, para kaybetmek, arkadaşlıkların bitmesi, yenilerinin başlaması da çıkabilir.
Evren bana gül bahçesi vaat etmedi sadece ruhsal büyümem ve bu bedende iken ruhumun yüceliğine ulaşmam ve huzuru bulmam için ihtiyacım her ne ise onu göndereceğini vaat etti. İşte bu yüzden ki benim için her bir şey hediyedir. Her hediye benim için çok kıymetli bir deneyim ve büyümek için fırsattır. Şükürler olsun sana kıymetini bildiğim yaşam. Binlerce kere şükürler olsun. Yaşamaktır en büyük hediyem. Teşekkürler evren sana, Yaradan’a.
Feza Karakaş
1 Ağustos 2022
Side, Manavgat
©mümkün dergi
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Yuka Ajans Yay. ve Org. Tic. Ltd. Şti.’ye aittir. Köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir kısmı kaynak gösterilmesi ve/veya habere aktif link verilmesi halinde dahi kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.