BİR TRİPODA, BİR SELF HELP KONUŞMASINA MI YENİLDİK YANİ?
Farkındalık

Bir tripoda, bir self-help konuşmasına mı yenildik yani?

Geçenlerde kişisel gelişim alanında hizmet veren profesyonel bir arkadaşım sohbet ederken şöyle dedi: “Son zamanlarda kendimi yorgun hissediyorum. Ama öyle fiziksel bir yorgunluk değil; içsel, ruhsal, hatta varoluşsal bir yorgunluk… Hepimiz bir şeyleri “daha iyi” yapmaya çalışırken gerçekten iyi olmayı unutur hale geldik sanki.”

Bazen gelişim, daha fazla şey eklemek değil, fazlalıkları bırakabilmekte. Yani bence…Yoksa öyle değil mi? Sakın kimse bana şu anda “Kendini sabote ediyorsun, kendinden kaçıyorsun.” demesin. Bunu duymaya tahammülüm kalmadı. Vallahi de kalmadı billahi de kalmadı.

Kendini geliştirmek, daha bilinçli olmak, potansiyelini keşfetmek… Bunlar kulağa harika geliyor tabii ama bir noktadan sonra şu soruyu sormak gerekiyor: Bu gelişim çabası gerçekten bana mı ait, yoksa dayatılmış bir tüketim çarkının içinde miyim? Bu soruya iki dakika bakınca kendini self-help endüstrisinin bir kitleyi nasıl “ele geçirdiğini” fark ederken buluyorsun. Adeta Amerika’nın bir oyunu yani.

KENDİNİ GELİŞTİRMEKTE BAŞARISIZ OLAMAZSIN ÇÜNKÜ SORUN SENSİN!

Baygınlık geçireceğim keşfetime düşen, “yap şunu” diye direten postlardan. Kendini geliştirmek artık bir ihtiyaçtan çok bir zorunluluk gibi hissettiriliyor. Yorgun musun? Daha çok odaklanmalısın! Üzgün müsün? Yeterince olumlamaya inanmadın!  Sürekli bir eksiklik hissiyle yaşamak… Self-help tükenmişliği tam olarak burada başlıyor. Kendi en iyi versiyonumuza ulaşmaya çalışırken olduğumuz kişiyle aramıza set çekiyoruz. Birkaç motivasyon kitabı ve YouTube videosu, hayatını kökten değiştireceği vaadiyle sunuluyor ama çoğu zaman değişen tek şey, bir sonraki “daha iyi olma” arayışına girmemiz oluyor. Çünkü bu endüstri, senin kendini tam hissetmeni istemiyor. Tam aksine, hep biraz daha yetersiz hissettirmesi gerekiyor ki, yeni bir çözüm için yine aynı döngüye giresin.

Bana kızmayın alandakiler, ben de aynı alandayım, benim de “kişisel gelişimci arkadaşlarım var.” 😄 Fakat ticarethaneye dönüşen de bir yırtık var bu alanda.

“Kendini bir proje gibi görmekten vazgeçtiğinde kişisel gelişebileceksin.”

Aksi takdirde “Artık sen de herkes gibisin” sevgili okur. Bazen kötü hissetmek doğaldır. Hayal kırıklığı yaşamak, üzüntü duymak, öfkelenmek, hayatta her şey yolunda gitmediğinde durup sorgulamak… Bunlar bastırılacak değil, yaşanacak duygular. Ama self-help dünyası, pardon bu dünyanın ticarethane kısmı bunları bir sorun gibi göstererek seni hep “çözüm” arayışına itiyor. İnsan olmanın doğal akışına izin vermekten nasıl da korkuyorlar değil mi? Self-help kitapları, podcast’ler, motivasyon içerikleri… Bunların hiçbiri kötü değil. Ama önemli olan şu: Onları hangi niyetle tüketiyorsun? Kendini gerçekten anlamak için mi, yoksa eksik hissettiğin bir yanını kapatmak için mi? Başkalarının onaylayacağı bir “gelişim” sürecine girmek için mi, yoksa kendi ritmini bulmak için mi? Bir şeyleri tüketmek için mi, yoksa gerçekten içselleştirmek için mi?

BEN HABİRE YENİ VERSİYON YARATMAK ZORUNDA MIYIM?

Bence kişisel gelişim dediğimiz şey, daha fazla okumak, daha çok çalışmak, daha fazla teknik öğrenmek değil. Asıl mesele, kendini bir proje gibi görmekten vazgeçmek ve “Ben şu an neredeyim? Ne hissediyorum? Bu gerçekten bana göre mi?” diye sormaya cesaret edebilmek. Bize yıllardır “gelişmelisin, daha iyisini yapmalısın, hep bir adım öteye geçmelisin” dendi. Peki ya durmak? Olduğun yerden dünyaya bakmak? Mevcut halinle barışmak?

Birçok kişi, kişisel gelişimi bir yarış, bir üst seviye, bir başarı merdiveni gibi görüyor. Daha fazla kitap okumak, daha fazla teknik öğrenmek, daha çok çalışmak… Sürekli yeni bir versiyon yaratma çabası. Ama insan bir proje değil. Güncellenmesi gereken bir yazılım da değil. Daha fazla bilgi edinmek, daha çok podcast dinlemek, yeni bir meditasyon tekniği öğrenmek… Bunların hiçbiri kötü şeyler değil. Ama bunları kendini daha fazla tamamlamak için yapıyorsan, bir noktada tükenmişlik kaçınılmaz oluyor. Çünkü sen zaten tam bir bütünsün. Eksik değilsin.

Kendimizi bir konuda geliştirmeye çalışmadan önce o konuda anlamaya çalışmakla mı başlasak acaba? Her şeyi yapmak, yaptığı her şeyde kişiye başarılı olma zorunluluğu hissettiren zehirli tarafa bulaşmadan devam edebiliriz reels izlemeye gibi geliyor. Her eğitimi almaya çalışmak, her alanda kendini kanıtlamayı kendine dikte etmek yerine iyi olduklarımıza odaklanıp kendimizi bir adım öne taşıyabiliriz. Her moda olan trend her popüler olan akıma tuz alıp koşmak yerine önce bir durup bir dakika ya ben bunu yapıyorum da niye yapıyorum diye sorabiliriz.

BEN SANA GELİŞEMEZSİN DEMEDİM, BEN SANA GÖZÜNÜ AÇ DEDİM

Sen hobi olarak yine geliş, gelişelim, dönüşelim, ben buna gönülden varım. Ama şu soruyu sormuyorsan bomboş bir döngünün içine girmişsin demektir: Neyi başarabilirim? Ve neden başarmalıyım? Eline tripodla telefon alan herkes, derin yaraları ve çocukluk travmaları eşliğinde motivasyonları sunuyor sosyal medya tabağında. Biraz dramatik bir ışık, etkileyici bir fon müziği ve derin derin bakan gözlerle “Sen başarabilirsin!” diye sesleniyorlar. Belki de mesele başarabilmek değil, bazen başarısız olabilmek. Sürekli daha iyi olmaya çalışırken kendini kaybetmek yerine, olduğun yerde nefes alabilmek. “Gelişmelisin” baskısının altında ezilmek yerine, gelişmenin ne demek olduğunu gerçekten anlayabilmek. Ve sonunda “gerçekten gelişmek!”

Self-help dünyası, kendini bulacağını iddia ederken seni aslında kaybolmaya itiyorsa o gelişim değil, tüketimdir. Ve sevgili okur, sen tüketici değil, özne olmayı hak ediyorsun.


©mümkün dergi

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Yuka Ajans Yay. ve Org. Tic. Ltd. Şti.’ye aittir. Köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir kısmı kaynak gösterilmesi ve/veya habere aktif link verilmesi halinde dahi kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.

Avatar photo
Üniversitede aldığı iletişim ve edebiyata dair kuramsal alt yapı ve tekniklerle fikirlerini çeşitli sitelerde yazarak herkesle paylaşmaya çalışıyor. Aldığı psikoloji ve koçluk eğitimleriyle iletişim tekniklerini referans alarak yol arkadaşlığı yaptığı sistemiyle yetişkinlerin ve öğrencilerin hayatına dokunuyor. Düzenlediği eğitimler ve atölyelerle de evrendeki iyi yaşam çemberinde yeni nesil rehber ve öğrenci olma görevine devam ediyor. Kurduğu içerik ve sosyal medya ajansında mentorluk vermeye devam ederken aynı zamanda Mümkün Dergi bünyesinde editörlük yapıyor.