Gündem ağır. Her gün başka bir adaletsizlik, başka bir yara. Politik belirsizlikler, toplumsal gerginlikler, savaş haberleri, doğal afetler… Ve bir yandan da kendi küçük hayatlarımız: işler, üretimler, hayaller. Sosyal medyaya bir şey yazacak oluyorsun, içinden “şimdi sırası mı?” demek geçiyor. Paylaşıyorsun, bu sefer de “duyarsız mıyım?” kaygısı baş gösteriyor.
Peki ama gerçekten bu iki uç arasında sıkışmak zorunda mıyız?
Paylaşmanın da Bir Adabı Var: Niyetini Kontrol Et
Sosyal medya bir sahne değil, bir iletişim alanı. Dolayısıyla kendimize şu soruları sormak, paylaşımın adabını belirler:
- Bu içerik neye hizmet ediyor?
- Şu an bunu paylaşma amacım ne?
- Benim içimden gelen ne, dışarıya göstermek istediğim ne?
Cevaplar netleşirse, paylaşım da netleşir. Duyarsızlık, sessizlikten değil, gösterişten doğar. Empati içeren, gerçek bir niyetle yapılan her paylaşım yerini bulur.

Zamanlama ve Zemin: Ne Zaman Geri Çekilmeliyiz?
Her şeyin bir zamanı var. Toplumsal yas anlarında, felaketlerde veya kitlesel travmalarda geri çekilmek, durmak; sadece hassasiyet değil, şefkattir de. Ama bu sonsuza dek susmak anlamına gelmez. Hayatın devamı da bir direniş biçimidir. Özellikle üretici, iyileştirici ya da ilham verici işler yapıyorsan… Sustukça değil, paylaştıkça dönüşüm başlar.
Köprü Kur: İçeriğini Gündemle Bağla
İçeriklerini tamamen gündemden ayırmak zorunda değilsin. Tam tersine, küçük cümlelerle empati kuran geçişler yaratabilirsin.
Örnekler:
- “Bu kadar ağır haberin arasında küçük de olsa bir nefeslik alan açmak istedim.”
- “Kelimeler bazen suskunluğun içinden doğar. Bugün bir şey yazmak kolay değil, ama deniyorum.”
- “Kalbimiz bir yanda gündemde, bir yanda bu masa. İki yükü birlikte taşıyoruz.”
Bu tür ifadeler, seni “duyarsız” değil “duyarlı ve dirençli” gösterir.
Kendini Suçlama, Kendine Alan Aç
Bazen paylaşmak isteyeceksin. Bazen de hiçbir şey yazmak istemeyeceksin. Bu da normal. Kolektif travmalar karşısında herkesin tepki süresi, baş etme şekli farklıdır. Kimseye açıklama borcun yok. Ama kendine karşı nazik olma sorumluluğun var.
Sosyal Medya Bir Kimlik Değil, Araçtır
Görünür olma çabasıyla kendimizi kaybetmek kolay. Ama hatırlayalım: Sosyal medya, hakikatimizin değil, seçilmiş yansımalarımızın alanı. Denge, bu gerçeği unutmadan var olabilmekte.

Mümkün Okurlarına Not:
Bazı günler sadece bir şeyler üretmek bile içimizde bir taş gibi durur. Bazı günler ise bir cümle bile başkalarının kalbine nefes olur. Hangi gündeysen orada ol.
Paylaşmak bazen iyileştirir, bazen de sadece hatırlatır: Sen varsın. Hisseden, düşünen ve yine de yazmaya devam eden biri olarak.
Mümkün olanı seç. Geri kalan her şey dönüşür zaten.
©mümkün dergi
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Yuka Ajans Yay. ve Org. Tic. Ltd. Şti.’ye aittir. Köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir kısmı kaynak gösterilmesi ve/veya habere aktif link verilmesi halinde dahi kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.