KURTARICI İLLÜZYONU: GÜCÜN ZEHRİ VE DENGE ARAYIŞI
Farkındalık

Kurtarıcı illüzyonu: Gücün zehri ve denge arayışı

Bazen kendimizi birinin hayatında vazgeçilmez bir figür olarak konumlandırırız. Sürekli ulaşılabilir olmanın verdiği mağduriyet hissi ile, bunun sunduğu güç arasında sıkışıp kalırız. Bir yandan tükeniriz, ama bir yandan da elimizde tuttuğumuz “sihirli değnek” ile kendimizi özel hissederiz. Peki bu gerçekten bir güç mü, yoksa fark edilmesi zor bir illüzyon mu?

Kurtarıcı Olmanın Yanıltıcı Gücü

Birinin her an sana ihtiyacı olduğunu bilmek, zamanla zehirleyici bir tatmin duygusu yaratır. İlk başta yardım etmek, yol göstermek, destek olmak güzel gelir. Ama bir süre sonra, senin varlığın olmadan karşı tarafın eksik kalacağına dair bir inanç inşa edilir.

Bu inanç, sadece karşı tarafta değil, sende de güç yanılgısı yaratır. Çünkü birini kurtarıyor olmak, bazen bir Tanrısal güç hissi verebilir. Vazgeçilmez olduğun düşüncesi seni besler ama aynı zamanda fark etmeden kendi içindeki toksik döngüyü de büyütür.

Gücün Zehre Dönüştüğü An

Zamanla fark edersin ki bu durum yalnızca seni değil, karşındaki insanı da tüketmeye başlar. Birinin sürekli kurtarıcısı olmak, onun da sürekli kurban rolünü üstlenmesine neden olur. Ama kimse ömür boyu bir kurtarıcıya ihtiyaç duymaz. Çünkü sürekli kurtarılmak, insana kendi zayıflıklarını hatırlatır.

Ve işte burada tehlikeli bir nokta devreye girer:
Kurtarılan kişi, bir gün kendiyle yüzleştiğinde büyük bir öfke hisseder. Çünkü bu döngünün içinde kaybolduğunu, bireysel gücünü teslim ettiğini fark eder. O öfke hem kendisine hem de seni ona bağımlı kılan düzene yönelir. İşte o noktada, kurtarıcı olarak rol alan kişi de gerçekle yüzleşmek zorundadır.

Dengeyi Bulmak: Vazgeçilmezlik Yanılgısından Çıkış

Gerçek güç, sürekli erişilebilir olmak ya da başkalarının hayatında vazgeçilmez bir figür haline gelmek değildir. Gerçek güç, dengede kalabilmektir. Çünkü sahip olduğun yetkinlikler, ayrıcalıklar ve güç, farkında olmadığın bir şekilde seni de zayıflatabilir. Güçlü olduğunu sandığın yer, aslında komplekslerinin beslendiği nokta olabilir.

Bu yüzden, kurtarıcı rolünü sorgulamak önemlidir:

  • Gerçekten yardım mı ediyorum, yoksa bu benim egomu mu besliyor?
  • Beni vazgeçilmez kılan şeyin, karşı tarafın bana olan bağımlılığı olduğunu fark ediyor muyum?
  • Kurtarıcı olma isteğim, benim hangi eksikliğimi örtüyor?

Bunları fark ettiğinde, yaşamın içinde kendi yerini ve dengenin kıymetini anlamaya başlarsın. Çünkü her çıkışın bir inişi, her güçlü arketipin bir kör noktası vardır. Ve bazen en güçlü yanlarımız, bizi en büyük tuzağa çeken yanlarımızdır.

Kurtarıcı Değil, Yol Arkadaşı Olmak

Gerçekçi olalım: Birini sürekli kurtarmaya hevesliysen, yaşamında farklı farklı hikâyelerle daima bir kurban yaratabilirsin. Bilinç, yaratma gücüyle çalışır ve evren, senin frekansına uygun paketler sunar. Eğer bir kurtarıcı gibi hissediyorsan, hayatın sana hep bir kurtarılması gereken kişi getirmesi tesadüf değildir.

Bu yüzden en sağlıklı yaklaşım, “kurtarıcı” olmak değil, “yol arkadaşı” olmaktır. Çünkü bir insana verebileceğin en büyük hediye, ona kendi gücünü hatırlatmak, kendi ayakları üzerinde durmasını sağlamaktır. Ve belki de asıl farkındalık burada başlar:

Kendi hayatının kurtarıcısı olabildiğinde başkalarının da bunu yapmasına izin vermeye başlarsın. İşte o zaman gerçekten özgürsün.


©mümkün dergi

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Yuka Ajans Yay. ve Org. Tic. Ltd. Şti.’ye aittir. Köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir kısmı kaynak gösterilmesi ve/veya habere aktif link verilmesi halinde dahi kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.

sebnem-toker
Bournemouth College Büro Yönetimi mezunu. Yaklaşık 30 yıldır üst düzey yönetici asistanlığı yapıyor. 2002 yılından beri kendini kaşif olarak adlandırdığı yolun yolcusu… Yaşamın Direksiyonunda atölyesinin kurucusu ve Profesyonel Jungian Koç. Koçlukta Sanat Terapisi, NLP, metafizik, hipnoz ve Seraphim Blueprint uluslararası uygulayıcı eğitmeni.