Farkındalık

Sevgi üzerine

Bu hafta 14 Şubat Sevgililer Gününü kutladı tüm dünya. Seven sevdiğine sevdiğini söyledi, birileri çiçeklere boğuldu, birileri derin kederlere gömüldü. Kimileri bugünü kapitalizmin bir oyunu olarak gördü, kimileri 24 saat kutladı. Siz hangi taraftasınız bilmem ama bildiğim bir şey var ki sevmek ve sevilmek güzel şey, sevgili okur.

Ben de bir haftadır sürekli olarak sevgi üzerine yazıyorum, çiziyorum, siliyorum. Çünkü konunun derinine daldıkça bir kez daha fark ettim ki sevgi, çok derin ve kökleri olan bir kavram. Ve sevgi kavramını sadece romantik sevgi üzerinden irdelemek benim işim değil. Yine de izninizle ben de kendi durduğum yerden, kendi köklerimden sizlere sevgi üzerine bir şeyler söylemek isterim.

Yaşamın odaları ve yaratım gücümüz

Sevginin önemi üzerine düşünürken dün gece rüyamda 90’ların sonunda, 2000’lerin başında okuduğum Kryon kitabındaki bir meseli gördüm. Wo ve Ders Odaları isimli bu meselde, Wo öldükten sonra rehberleri onu Onur Salonu’na götürmeden önce yaşam evindeki mecazi odaları gösteriyorlar. Rehberleriyle birlikte 32 odadan oluşan bir koridora giriyor Wo ve çok şaşırıyor. Rehberlerine nerede olduklarını soruyor ve rehberleri ona, “Eğer isteseydin, dünyada kullanabileceğin odalardı bunlar.” diyor. İlerleyip odalardan birinin kapısını açıyor Wo. İçeride gördüğü hazinelere inanamıyor. Mecazi zenginlikleri gösteren hazineler bunlar. Rehberleri, bu odanın bolluk ve zenginlik odası olduğunu ve isteseydi o kapıyı açmış olabileceğini söylüyorlar.

Wo ilerleyip başka bir odanın kapısını açıyor. Bu oda, muazzam bir beyaz ışıkla dolu. Wo yine soruyor, “Burası neresi?” Rehberleri o odanın içsel huzur odası olduğunu söylüyorlar. “İsteseydin, bu odaya girip endişe ve kaygıdan arınabilir, tanrısal huzuru deneyimleyebilirdin. Yapman gereken tek şey niyet etmekti. Tüm bu odalar senin yaşamına aitti.”

Rehberler Wo’yu tüm odaların kapısına götürüyorlar ancak onunla içeri giremiyorlar çünkü yüksek benlik yasası ve kendi öz irademizle ilerlediğimiz yaşam yolculuğumuz bize özeldir. Daha bu dünyaya gelmeden evrensel boyutta bir karar veririz. Yaradan’la ruhsal planlarımız üzerinde el sıkışırız. Pek çok plan vardır hayatlarımızda. Bunların yaratım gücü ise bizim elimizdedir. Bizlerin yaratamayacağı gerçeklik yoktur aslında. Çokça muhteşem güce sahip varlıklarız. Tek kusurumuz, bu yaratım gücümüzü hatırlayamamak.

Hikâyeye dönecek olursak Wo’nun yanındaki rehberlerin giremediği odalardan biri de altın odasıdır. Bu oda Wo’nun saf özünü içerir. İşte bu oda, sevgi odasıdır. Bu oda o kadar kutsal, tanrı enerjisiyle mesh edilmiş öyle özel bir odadır ki orada sadece Wo oturabilir. Meselin devamında Wo, tüm kapıları gezer. Bazı kapılarda onun doğmamış çocuklarının isimleri vardır. Bir kapının üzerinde, Dünya Lideri yazıyordur ama Wo bu kapılardan hiçbirini açmamıştır. Ve sonunda Wo anlar ki tekrar dünyaya geldiğinde bu odalar onun için tekrar edilecektir.

İnsan her şeyi yaratabilir

Hiçbirimiz bu evrene tesadüfen gelmedik, sevgili okur. Dünya önemli bir gezegen ve bu dünyada hepimiz çok önemliyiz. Kendinizi bu odalarda bir hayal etsenize. Başarabileceğiniz ne çok şey, gidebileceğiniz ne çok yol var. Kendi altın odalarımızda hak ettiğimiz muhteşem ilişkileri yaşamaya layığız ve bunu hayatımızda deneyimlemek için elimizde müthiş bir yaratım gücü var. Romantik ilişkilerimizde, aile ilişkilerimizde, arkadaşlıklarımızda ve hatta sokaktaki hiç tanımadığımız bir insanla olan ilişkimizde bile yaratım yapmak bizim elimizde. Altın odalarımızda bizim için saklanmış bir şey vardır. Bu hayallerimizin bile ötesinde, Yaradan’ın içimizdeki parçasıdır. Allah’ın insana kendi ruhundan üflemesi işte budur. Hepimiz tarif edilmeyecek kadar kutsal varlıklarız.

Meditasyonlarda, hikayelerde, vizyon çalışmalarında gördüğümüz o altınlar, yakutlar hepsi mecazi aslında. Bunlar bizim ailemizi, sevdiklerimizi, ilişkilerimizi simgeleyen metaforlar. İhtiyacımız olan tek şey, günlük yaşantımızda odalarımızın farkında olup bu odaları kullanmak.

Altın odalarımızda oturup öz saygıyı deneyimlemeye başladıkça huzur ve denge odamız da şifalanıyor.”

 Huzur ve denge odamız da bizi hazine odamıza götürüyor. Gördüğünüz gibi bunların hepsi önce kendini sevip kendine güvenmekle başlıyor.

Kendi sevgi olma halimi tanımladığımda ise sessiz, şefkatli ve yoğunluğunu belirleyemediğim bir yerde olduğumu biliyorum. Hesapsız gündemsiz sevmelerimi seviyorum, sevgi üzerine şişinmeleri gerçek bulmuyorum. Sevginin, her sabah güneşin doğuşu, günün ışığa uyanması gibi yaratıcı kaynaktan akan sınırsız hazinelerin en güçlüsü olduğunu biliyorum. Bana verilen sevgi potansiyeli ile sevebildiklerimin varlığına bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da şükrederek yaşamımı sürdürmeye niyetliyim.

Eğer sizler de sevgi olma halinizi daha yakından tanımak isterseniz aşağıdaki egzersiz tam size göre. Bu egzersizde, tohumları ayıklamak suretiyle tahılın kabuklarını ayıracak ve kalbinizdeki sevgiye ulaşacaksınız.

Tohumları Ayıklama Egzersizi

Yanınıza bolca gazete kâğıdı, boş kâğıt, kalem, iyi bir silgi ve ayna alın. Kendinize kesintiye uğramayacağınız bir zaman ayırın. Yakınınızda bir bardak su ve mendil bulundurun. Samimi içsel bir yolculuğa çıkıyoruz, size ayıklanacak ayrık otları vereceğim.

İlk olarak bu tohum ayıklama işlemini bir şeyleri değiştirmek için kullanacağınıza dair kendinize söz verin. Hislerimizi yerli yerine koyacağız.

Mutlak bir biçimde sevdiğiniz insanların ve şeylerin listesini yapın. Kendi kendinizi yargılamayın. Bu çalışmayla bedeniniz ve beyninize derin bir saygı duyarak kalbinizin odalarına doğru ciddi bir yolculuğa çıkacaksınız. Hem düşüncelerinizin hem de hislerinizin katkı sunmasına ihtiyacınız var. Listeye yazdığınız maddeler arasına boşluk bırakın. Böylece gerçekten ne hissettiğinizi ayıklamaya başlayabilirsiniz. Niyetlerinizi boğmamak için listenizi 20 maddeyle sınırlayın. Daha sonra ilave edebilirsiniz.

Şimdi aynanıza bakın ve kendinize karşı dürüst davranmaya hazır olup olmadığınızı gözlerinize sorun. “Evet” yanıtını alabiliyorsanız devam edin. Yanıtlarınız sadece sizin dürüst olduğunuz kadar dürüst olacaktır.

Sevgi kategorisine karışmış olacak bazı eğilimlerinizi sıralayacağım. Listenizdeki her maddeyi tek tek değerlendirin ve aşağıdaki eğilimlerden hangisini hissettiğinizi tespit edin.

* Şefkat: karşılıklı doyum sıcaklık

* ⁠Sadakat: kişisel bağlılık

* ⁠Kara sevda: sığ ve gelecek düşüncesi olmaksızın duyulan sevgi

* ⁠Cinsel cazibe: cinsel organlar

* ⁠Narsisizm: sevilmeyi sevmek

* ⁠Minnettarlık: karşılıklı paylaşım ve empati

Dürüst olun, ne kadar farklı şekillerde sevebildiğinizi günlüğünüze yazın. Bunların içinde sizi korkutan, şaşırtan veya sevindiren oldu mu? Kendinizi daha yakından tanımanın nasıl bir his olduğunu da yazın.

Duygularınızın derinliğini kabul edin ve bunların zayıflık değil güç olmasına izin verin. Dünyanın size kendiniz hakkındaki eşsiz bilgileri öğretmesini beklemeyin.

Yaşamınızın direksiyonuna geçin gerçekçi olun, kendi kalp merkezli işinizi kendiniz yapın.

Şifa olsun!


©mümkün dergi

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Yuka Ajans Yay. ve Org. Tic. Ltd. Şti.’ye aittir. Köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir kısmı kaynak gösterilmesi ve/veya habere aktif link verilmesi halinde dahi kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.

sebnem-toker
Bournemouth College Büro Yönetimi mezunu. Yaklaşık 30 yıldır üst düzey yönetici asistanlığı yapıyor. 2002 yılından beri kendini kaşif olarak adlandırdığı yolun yolcusu… Yaşamın Direksiyonunda atölyesinin kurucusu ve Profesyonel Jungian Koç. Koçlukta Sanat Terapisi, NLP, metafizik, hipnoz ve Seraphim Blueprint uluslararası uygulayıcı eğitmeni.