Ritüel, tekrarlanabilir kalıplaşmış davranış niteliğiyle topluluğun ortak bilincini yansıtan birer simgeler dizinidir. Başka bir değişle ritüel, sembollerin eyleme geçmiş halidir. İnsanın toplumsal yaşamda karşılaştığı hemen hemen her şey sembollerle açıklanır ve karşılık bulur.
Sembol ise duyu organlarımızla algılayamadığımız, görünen ve bilinen anlamından daha geniş ve derin bir gerçeği ifade etmeye yarayan, daha çok sezilerle ve kollektif hafızadan gelen, gerçeği tasvir etmemize yardımcı bir eylem, nesne ya da insanlar tarafından yaratılmış bir işarettir. Prof. Carl G. Jung’a göre semboller, insan tarafından bilinçsiz ve kendiliğinden üretilmişlerdir. Semboller evrenseldir ve zamansızdır.
Hemen hemen tüm kültürlerde ya da sosyal-kültürel yaşamın belirli dönemlerinde çeşitli kutlamalara bağlı olarak ortaya çıkan ritüellere rastlamak mümkündür. Ritüeller topluluklara mal olmuş değerlerin sembolleştirilerek kuşaklar boyunca aktarılmasını sağlarlar. Ritüeller genellikle kutsal bir mekânda vuku bulur.
Örneğin hepimizin en çok aşina olduğu Nevruz Bayramı başta Türk toplumları olmak üzere birçok kültür tarafından kutlanır. Çeşitli ritüellerle pekiştirilerek sembolize edilir, kutsallık atfedilir ve aynı zamanda ona dini ve milli bir bayram kimliği kazandırılır.
Antropolog Clifford Geertz, kültürü, anlamlar ve değerler sistemi olarak tanımlayarak kültürün gelişimini ve sürekliliğini sembollerle açıklamaya çalışmıştır. Antropolog Victor Turner ise ritüel ve simgelerin topluluğu bütünleştirici gücü olduğunu ve bunun da kültürel devamlılığa katkı sağladığını belirtmiştir.
Eski Türklerin inanç dünyasında ve sosyal yaşamında ateş, ağaç, atalar kültü, ateş, hava ve yaşamın kaynağını sembolize eden su kutsal olarak kabul edilir ve törenlerin vazgeçilmez unsuru olmuştur. Suyun kötülükleri temizlediğine, yaşamı yenilediğine, uğur getirdiğine, şifa kaynağı olduğuna, kısmet açtığına ve dileklerin kabul edileceğine olan inanışları Nevruz ritüellerinde ve daha birçok ritüelde görülür.
Kırgız Türkleri, bir aileye çocuk geldiği zaman kutlama yaparlar. Bir çocuğun dünyaya gelmesini kutlayan Kırgızlar bu sevincin ifadesi olarak Centek Toyu adında bir tören düzenlerler. Aile bireyleri en iyi yemekleri hazırlayarak, yakın akrabalarını komşularını çağırır. Bu uygulama bebeğe saygı ve onun dünyaya gelişini kutlamadır. Eve çağrılanlar bebeğe çeşitli hediyeler getirirler. Bu hediyelere de “göründük” denir. Adete göre daha önce çocuk doğduğunda ağzına sürülmek üzere hazırlanan çocuğun ve orada bulunanların ağzına sürülür. Bu uygulamaya “oozandıruu” denilmektedir. Bu ritüel çocuğun uzun ömürlü, bereketli olması için milli bir dileği ifade eder.
Nitekim bu törenin Manas destanında da yapıldığı, törene her taraftan misafirlerin çağrılıp, millî oyunlar oynandığı, kutlamalar yapıldığı belirtilmektedir.30 Türk boylarında yaygın olarak çocuğun doğumundan sonra ninni türü icra edilmektedir. Bütün Türk boylarında olduğu gibi Tatar Türkleri de ninniler söyleyerek çocuğu büyütürler. Tatarlar, bütün Türk boyları gibi bebeği beşiğinde sallarken sevgi yüklü ninniler söylerler. Bu ninnilerde genelde çocuğun geleceğinden söz ederler. Tatar ninnilerinde annesi, yavrusunun mutlaka bir âlim olacağını umar. Bazı ninnilerde anne, çocuğuna zor kaderinden şikâyet eder, yavrusunun kendisinden daha şanslı, daha mutlu olmasını diler. Aynı zamanda bebeğine etraftaki hayatı, insanları ve doğayı da tanıtır. Beşikte yatan çocuğa söylenilen ninniler, Tatar Türklerinde Bişek Cırları olarak adlandırılır. (Alıntı: Türk Dünyası’nda Geçiş Dönemi Ritüelleri Üzerine Tespitler, Dr. Yılmaz YEŞİL)
Hitit dininin özü ise “tanrıları memnun etmek, onları kızdırmamak” ilkesine dayanır. Bu ilke, Hitit dinine bir “ritüeller/ayinler dini” olma özelliği kazandırır.
Bayram kutlamalarının amacı öncelikle, Tanrılara saygı göstermek, onları memnun etmek, onlarla iyi ilişkiler kurmak ve bu sayede de onların lütuflarından faydalanmaktı. Bol yağmur, bereketli tarlalar, besili hayvanlar, güçlü ordular, başarılı seferler, refah içinde bir ülke, devamlılığı garanti edilmiş bir krallık, düşmanlarına karşı güçlü bir devlet tanrılardan elde edilecek lütuflardan bazılarıdır.
Yazar Anette İnselberg’den evinizde kolayca yapacağınız ritüel örnekleri ve Tarot ve sembol eğitmeni Ayça Turan’dan ise daha mitolojik ve astrolojik bilgiler ışığında Sirius günleri ve o günlerde yapılan ritüelleri sizler için derledik.
ANETTE INSELBERG: RİTÜEL YAPMAK RUHA İYİ GELİYOR
Ritüel yapmak dünya tarihinin başından beri vardır. Aşk, ev, araba, bebek, iş gibi her konuda ve her zaman ritüel yapılabilir. Ritüeller yüksek enerji alanı oluşturup dileklerimizin kolaylıkla (eğer nasipte varsa) olmasına aracılık ederler. Ayrıca ritüel yapılırken renkler, sayılar, bitkiler, sevdiğimiz objeler, olumlamalar ve bilinçaltı dönüştürmeler gibi birçok bilimsel yöntem de kullanılır.
RİTÜELİNİ YAP, HAREKETE GEÇ
Ritüelleri yaparken hem eğlenmek hem konuya odaklanmak, arkasından da konuyla ilgili harekete geçmek önemlidir. Ritüelleri özellikle gökyüzünün daha yüksek enerji alanı yarattığı yeni aylar, dolunaylar, ekinokslar gibi özel durumlarda yapmamız çok daha iyi sonuçlar almamıza vesile olurlar.
İŞTE SİZİ NEŞELENDİRECEK İKİ RİTÜEL ÖRNEĞİ
“21 HAZİRAN GÜN DÖNÜMÜ RİTÜELİ”
Ritüel Malzemeleri:
- Beyaz Karton
- Beyaz Mum
- Bir Tutam Adaçayı
- Sevdiğiniz Bir Takı
- Yuvarlak kesilmiş lale, lavanta, dört yapraklı yonca, gül ve kasımpatı fotoğrafları
- Kırmızı Yazan Kalem
Ritüelin Yapılışı:
Malzemeleri fotoğraftaki gibi yerleştiriyorsunuz. Akşam 9’dan sonra mumu yakarak ritüeli başlatıyorsunuz. Adaçaylarını mumum ateşinde tütsü gibi yakarak şunları söylüyorsunuz:
“Gece gibi üzerime çöken iç sıkıntılar, kararsızlıklar, pişmanlıklar, kötü anılar hepinizi temizliyorum, arındırıyorum ve şifalandırıyım, şifalandırıyorum, şifalandırıyorum.”
Ardından adaçaylarını ritüelin sonunda pencereden dışarı bırakmak üzere söndürüyorsunuz.
Mor lavanta kağıdının arkasına “bollukla ilgili” dileğinizi
Kırmızı gülün arkasına “aşkla ilgili” dileğinizi
Sarı kasımpatının arkasına “sağlıkla ilgili” dileğinizi
Yeşil dört yapraklı yoncanın arkasına “şansla ilgili” dileğinizi
Pembe lalenin arkasına ise “en çok istediğiniz” dileğinizi yazıyorsunuz.
Sonra çiçek resimlerinin hepsini sol avucunuzun içine takınızı da sağ avucunuzun içine alıp avuçlarınızı birleştiriyorsunuz ve şu sözleri söylüyorsunuz:
“Güllerin, lavantaların, kasımpatıların, lalelerin, dört yapraklı yoncaların olduğu bir bahçede yürüyorum. Hepsinin kokusunu alıyorum. Hepsinin rüzgarla, güneşle, toprakla iç içe geçip nasıl mutlu olduklarını hissediyorum. İşte ben de böyle mutlu olmayı seçiyorum. Hayat yolunda tatlılıkla, kolaylıkla, müzikle, dansla, aşkla var olmayı seçiyorum. Her anımı ışıl ışıl yaşamayı seçiyorum. Tüm dileklerimin hayra dönerek kabul olmasını seçiyorum ve 21 Haziran gündönümü enerjisini onurlandırıyorum.”
Sonra dileklerinizi yazdığınız kağıtları ilk fırsatta toprağa gömmek üzere cüzdanınıza koyuyorsunuz ve mumu söndürerek ritüeli bitiriyorsunuz. Takınızı da 7 gün boyunca hiç çıkarmadan takıyorsunuz.
Not: Mumu, takıyı ve kartonu başka ritüellerde kullanmak için saklayabilirsiniz
“23 EYLÜL EKİNOKS RİTÜELİ”
Ritüel Malzemeleri:
- Yeşil Karton
- Beyaz Mum
- Kırmızı Yazan Kalem
- Ekinoks Sembolü (basımı ya da çizimi)
- Kişniş Tohumu
- Kağıt
Ritüelin Yapılışı:
Gün içinde istediğiniz bir zaman ritüel alanını hazırlayın. Mumu yakarak ritüeli başlatın ve şu sözleri söyleyin:
“Ekinoks frekansını yayıyorum, değişim, dönüşüm ve mucizeler benimle.”
Sonra kâğıda kırmızı kalemle dileklerinizi yazın. Ekinoks sembolünü, kişniş tohumlarını ve dileklerinizi beraber katlayıp yatak odanızdaki çekmeceye koyun ve mumu söndürerek ritüeli bitirin.
Katladığınız kağıtları ertesi gün müsait olduğunuzda dışarda toprağa veya evdeki bir saksıya “oldu, oldu, oldu” diyerek gömün.
Not: Yeşil karton ve beyaz mumu başka ritüelde kullanabilirsiniz
NEŞE RİTÜELİ
Ritüelleri her konu için yapabiliriz. Özellikle gergin ve sıkıntılı dönemlerden sonra neşe ritüeli yapmanızı öneririm. Göreceksiniz ki ruhunuza çok iyi gelecek.
Ritüel Malzemeleri:
- Beyaz Mum
- Sarı Karton
- Neşe Sembolü (çizimi ya da basımı)
- Bir Bardak Su
- 4-5 adet gülümseyen surat etiketi
Ritüelin Yapılışı:
Gün içinde istediğiniz bir zaman ritüel alanını hazırlayın ve mumu yakarak ritüelinizi başlatın. Sonra şu sözleri söyleyin:
“Neşe sembolünün frekansını yayıyorum ve hayatımın her alanında neşeli ve mutlu olmayı seçiyorum. Ben neşeli ve hayat dolu biriyim”.
Ardından bardağa dört beş adet gülen surat etiketi yapıştın ya da çizin ve suya dileklerinizi söyleyin ve suyu sonuna kadar için. Mumu söndürerek ritüeli bitirin.
Not: Sarı kartonu, beyaz mumu ve neşe sembolünü başka ritüelde kullanabilirsiniz.
AYÇA ŞAHİN: İNSAN DOĞAYA NE KADAR YAKIN OLURSA O KADAR NEŞELENİR
Tarot ve Sembol eğitmeni, Instagram’da bilinen adıyla “Tudor Kızı” Ayça Şahin de Sirius günlerinin önemini ve bu zamanlarda yapılan ritüelleri anlattı.
SİRİUS GÜNLERİ RİTÜELİ
Temmuz ayının ortalama 2.haftasına gelindiğinde güneş 13-14 dereceye geldiğinde Sirius günleri başlar. Sirius günleri en sıcak günler olarak bilinir. Bu İngilizcede “Dog days” yani “Köpek günleri” olarak anılır. Ve bu köpek günleri geldiğinde aşırı sıcaklar gözlemlenir. Sirius o kadar kadim ve sabit bir yıldızdır ki eski medeniyetler Güneşin Sirius’tan kopup geldiğine inanırlar. Bu bizim Orta Asya Türk mitolojilerimizde, Avrupa mitolojilerinde ve Mısır mitlerinde de görülür. Avrupa’daki ismi Sirius, eski Mısır mitolojisinde de ismi Sotisa’dır. Sotisa’ya baktığımız zaman da aslında şöyle bir şey görürüz. Sotisa’nın kavramı aslında eski Mısır’da Nil nehrinin taşmasından gelir. Eskiden Nil nehri taştığında bütün ekinler, hasatlar mahvolurdu ve insanlar bu mahsulleri kullanamadıklarında kıtlık boy gösterirdi. Sonrasında Sirius sabit yıldızını keşfettiklerinde Sirius’un gökyüzünde belirir belirmez Güneşle kavuşacağını ve ardından Nil nehrinin taşmasını önlemek için etrafına çitler sererek ve Sotisa’ya yani bolluk bereket tanrıçasına güzel, bereketli, üreyebildikleri neşeli bir yıl olması için adaklarda bulunurlardı. Topraklarına kuraklık, kıtlık, hastalık gelmesin diye böyle bir ritüel yaparlardı. Ve bütün yaptıkları putları, heykelleri, çizdikleri resimleri Sotisa’ya adarlardı.
Sirius Sabit yıldzı, Orta Asya Şamanlarında da dişi kurt Asena olarak bilinir. Dişi kurt da Sirius’tan gelir çünkü Sirius bir köpek yıldızıdır. Kurtları ve köpekleri doğrudan etkiler. Köpek yıldızı olduğu için, köpeklik, kurtluk, bozkurtluğun yüceliğini de Sirius’tan aldığını düşünürler bizim Türk toplumları. Bu yıldızın köklerimize, atalarımıza bolluk bereket getirdiğine inanırlar. Çünkü Sirius direkt olarak bolluk bereket ve doymakla alakalıdır. Yengeç burcu doğasından bir sabit yıldız. Yengecin doğasında beslenmek ve doymak var. Eskiden de insanların neşeli ve mutlu olması o yıl hasatlarının, ekinlerinin bol ve bereketli olmasına, hastalık, bela, kıtlık gelmemesine ve üreyebilmelerine bağlıydı. Sirius’a da bu minvalde adaklarda bulunulurdu.
Köpek günleri diye geçmesinin nedeni de o dönemde köpekler çok fazla saldırganlaşırlardı. Sirius günleri yaklaştıkça da uyanmaya başlarlardı. Bu nedenle Sirius günleri geldiğinde insanlar özellikle üremek doğurmak doymakla ilgili ritüeller yaparlar. Denizleri ve suları taşırdığı için suyun yanına gidip akan suya dertlerini anlatırlar neşe ve mutluluk elde etmek için nehirleri temizlerler çünkü Sirius doğrudan suları kabartan ve suyla alakalı değişimleri yapan bir sabit yıldız. O yüzden kirli bir nehri temizlemek akan bir suya derdini anlatmak ya da bir dolunay gecesi suyun yanında uyumak bolluk ve bereket getireceğine inanırlardı. Günümüzde de insanlar dolunay gecelerinde ya da Sirius günlerinde nehir kenarlarına deniz kenarlarına kamp kuruyorlar. Temmuz ayının 2. haftası bu ritüeller yapmaya başlanır.
Harry Potter’da da Sirius Black var hatırlarsanız. O da siyah bir köpeğe dönüşüyor. O da bir sembolik aslında.
NEDEN İNSANLAR RİTÜELLERE İHTİYAÇ DUYUYORLARDI?
Kollektif bilinç dışında biliyorlardı ki her şeyin çözümü doğa. Özellikle Türkler zaten Şamanizm’de panteist bir inanıştan geliyorlar. Yaradan’ın teninin doğa olduğuna; İnsanı mutlu ya da mutsuz eden her şeyin doğada olduğuna inanıyorlar.
Günümüz modern insanı da o kadar fazla uzaklaştı ki doğadan teknolojinin artışıyla birlikte insan bir arayışa meylediyor içgüdüsel olarak. Böylelikle ritüeller çok moda olmaya başladı. Aslında bunlar bilinen şeyler ve eskiye dönüş var. Bunlar zaten bizim kollektif bilinç dışımızda var. En basitinden örnek verirsek nazar değmesin diye kulağımızı çekip 3 kere tahtaya vururuz. Neden tahtaya vururuz? Orada bize mutluluğu getirecek ve kötülüğü hapsedecek doğanın kendisidir. Bir ağaç var orada ve ağaç hiçbir zaman unutmaz. O yüzden de tahtaya vurulur. Yine Orta Asya Türklerinden gelen nazar boncuğu kavramı vardır. Mavi rengin kötü enerjiyi emdiği düşünülür. Kurşun dökmek de negatif enerjileri gönderen temizleyen bir ritüeldir. Kurşun simyada Satürn’ün temsil ettiği bir semboliktir. Satürn de her türlü engelleri, gecikmeleri, blokajları sağlayan bir gezegen olduğu için, bunların hepsi astroloji ile bağlantılıdır. İslamiyet’le hiçbir bağlantısı yoktur. Bunlar bizim kendi atalarımızdan öğrendiğimiz ritüellerdir.
İnsanlar belli başlı elementlerden koptuklarında bir şeyin eksik olduğunu hissediyorlar. Ritüellerde o elementlerin kullanılması da eksik olanın kullanılması anlamına geliyor. Eğer bir insan hava elementinin dengesini kaybederse konuşamaz kendisini ifade edemez. Ya da insanlara zihinsel faaliyetlerini sunamaz. Hava elementi zihinsel faaliyetlerle ilgilidir. O yüzden tütsü olarak adaçayı yakılır. Mücadele yetisini yitirmiş insanlar, cesaretini yitirmiş insanlar ve savaşma yetisini kaybetmiş insanlar için de ateş elementi kullanılır. Çünkü ateş bizi dürten ve canlandıran en önemli elementtir. Mum yakarak bu elementi aktif hale getirebiliriz. Kiliselerde mum yakılır dilekler için. Mumun yanması aslında benim içimdeki yanan ışığın bu dileğin gerçekleştirilmesi için Tanrıya sunulması. Benim içimde de bu cevher var bu kıvılcım var; bu mumu yakarak Tanrı tarafından da onaylanmasını istiyorum diyerek o mumu yakarlar.
HERKES HER RİTÜELİ YAPABİLİR
Kendi astrolojik haritamızdaki elementlerin yapacağımız ritüellerle hiçbir alakası ve etkisi yoktur.
Astroloji haritalarındaki elementler bizim mizacımızı belirler, nasıl bir mizaçtayız, nasıl hareket ediyoruz, tavırlarımız nasıl gibi. Bizim kendi hayatımızdaki enerji kanalları olarak element dengemiz düşebilir. Bazen ateş elementimiz eksilir bazen de toprak elementimiz eksilebilir. O yüzden yogada ateş yogası, toprak yogası gibi element yogaları vardır. Bu ayrı bir şey. Horoskopumuzla ilgisi yok.
İnsanoğlu doğadan kopmaya başladıkça daha mutsuz bir canlı olmaya başlıyor çünkü bizim evrimsel sürecimize ters. Ne kadar doğa ile iç içe olursak doğadan ne kadar faydalanırsak o kadar neşeli ve mutlu oluruz. Doğadan koptukça mutsuzlaşıyoruz. Ritüeller doğanın bir parçası. Bu yüzden bu kadar ritüellere meraklıyız. Bilinçdışımız zaten biliyor. Kodlarımızda var atalarımızdan getirdiğimiz.
©mümkün dergi
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Yuka Ajans Yay. ve Org. Tic. Ltd. Şti.’ye aittir. Köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir kısmı kaynak gösterilmesi ve/veya habere aktif link verilmesi halinde dahi kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.