Uygulamalar

Bir biyoloğun şamanik şifa yolculuğu

“Unutmayın ki genlerinizde sadece fizyolojik özelliklerinizi taşımazsınız.”

3500 yıllık tarihe sahip Halikarnassos ya da Bodrum Yarımadası elbette bağrından şifacıları, şamanları, kahinleri, ruhsal rehberleri çıkarmaya devam edecekti. Ne zaman Bodrum’a ve tarihi Myndos yani Gümüşlük’e yolum düşse mutlaka yeni bir ruhsal şifacı ile karşılaşırım. Bu yıl da bu gelenek bozulmadı ve bu kez de karşıma AktuShaman (Aktuğşaman) yani Serkan Doğan çıktı. Dolunay ritüellerinde sahilde bolluk, bereket, dünya barışı için yaptığımız yolculuklar bir yana kendisinin ilginç bir hikâyesi vardı. Tamamen pozitivist bilim adamı kimliğinden bir şamana dönüşmesinin hikayesini elbette Mümkün Dergi’ye anlattı.

Gazetecilikten tanıdığım, yılların Bodrumlusu arkadaşım Nazlı İlter, nam-ı diğer Bodrum Limonu bir gün sahilde otururken, “Artık bir başka, farklı bir şifacıyla tanışmak istiyorum” dedi. Zaten çevremiz Gümüşlük’te ruhsal şifacılarla çok şükür ki çevrelenmişken, Nazlı’nın neden böyle dediğini tam anlamasam da “mümkün imiş ki olacak diye içimden geçmişti. Aradan çok da gün geçmeden Serkan Doğan yani AktuShaman ile tanıştık. Sonra olaylar hızla gelişti.

1976 yılında tipik bir Anadolu ailesinde doğan Serkan Doğan, doğayı hep merak eden, aradığı cevapları doğada bulmaya çalışan bir çocukmuş. Çocukken ansiklopedi okumayı çok sever, Denizler Altında Yirmi Bin Fersah, Aya Yolculuk gibi eserleri okuyup dururmuş. Doğaya, canlılara aşık bir babanın da sevgisiyle, okumak için biyoloji bölümünü seçmiş ve 19 Mayıs Üniversitesi Biyoloji bölümünden mezun olmuş. Üniversite eğitiminden sonra Biyoloji Öğretmenliği yapmış ve akabinde kendisini ilaç sektöründe bulmuş. O yıllarda bilimsel olmayan tüm bilgiler onun için yok hükmündeymiş, kafasını karıştıran Plasebo etkisi hariç.  2007 yılında babasını kaybettikten sonra ailesi dağılmış, çocukluğundan beri yaşadığı paranormal olaylar, rüyalar ve farklı boyutlara yaptığı yolculuklar zaman içinde onu yormaya başlamış. Kendince yaşadığı travmalardan ötürü bozulmuş psikolojisine şifa ararken, uzun yıllar ilaç sektöründe olmanın verdiği bilgi ve birikimle çarenin ilaç olmadığını, ilaç sektörünün yanıltıcı ve manipülatif olduğunu fark etmiş. Eşinin ısrarlı biçimde şifacılık gücünün olduğunu söylemesi ve reddettiği süreçlerin ardından usta şaman rehberiyle tanışmış ve mürşidini bulmuş. Tüm yaşadıklarının aslında bir “Sırra Erme” safhası olduğunu anlamasıyla birlikte şifacı şaman yolculuğuna çıkmış.

2015 yılından beri dünyanın ilk ve tek genetik kayıt performans sistemi olan Genetic Trainer sisteminin hem kurucu ortaklarından hem de eğitim direktörü. Ayrıca fitness ve basketbol antrenörlüğü yapmış olan Serkan Doğan, spor genetiği alanında uzman. Dünyanın birçok ülkesinde bu alandaki çalışmalarına devam ediyor.

AktuShaman ismiyle yıllardır şifa çalışmaları yapan Serkan Doğan, özellikle bağımlılıklar üzerine çalışıyor. Hayat amacını bulduğunu düşünen şamanik şifacı, kadim bilgilerle dünyaya gelen insanların kendisini ve varoluş amaçlarını bulabilmesi için hem rehberlik yapıyor hem de iyiliğin galip gelme mücadelesine şifa taşıyor.

Aktuğşaman
AktuShaman

Biyoloji okumuşsunuz, biyolojiyi seçerken hangi motivasyon sizi etkiledi? 

Beni biyoloji bölümünü seçmeye iten en önemli motivasyon, çocukluktan beri içimden gelen “merak” duygusuydu. Doğanın işlevini anlama isteği en büyük dürtüm olmuştur. Örneğin bir balık nasıl suda nefes alır ve karada alamaz, neden? Aynı şekilde, biz neden suda nefes alamayız? İlk bilimsel deneyimi bu konu üzerine yapmıştım. Hatırlamadığım bir yaşımda, akvaryumdaki balıkları izlerken ağızlarını ritmik olarak açarak nefes aldıklarını gördüm ve hemen bunu bir kova suya kafamı daldırarak denedim. Tabii ki boğulmaktan zor kurtuldum.  O yaşlardaki gözlemlerime göre bir balık bu şekilde nefes alıyorsa, ben de alabilmeliydim. Doğal olarak bu ilk deneyden çok şey öğrendim. Beni biyoloji okumaya iten en önemli motivasyon doğayı ve canlılığı anlayabilmekti.

“Şaman şifacı bir biyolog olarak ise evrende, bambaşka şeyler görüyorum. Ana akım bilimin bize göstermediği ya da gösteremediği, anlatmadığı, belki de hiç bilmediği çok farklı kadim bilgilerin de olduğunu söyleyebilirim.”

Biyolojik açıdan baktığınızda evrende ne görüyorsunuz? 

Sadece bir biyolog iken doğada tamamen bilimsel yasalara dayanan kaos sonucu oluşan bir düzen görüyordum. Yani milyonlarca yıllık evrimin sonucunda meydana gelen kaotik durumlar sonucunda oluşmuş bir denge durumu olarak ifade edebilirim bunu. Elbette ki bu kaos-denge durumu günümüzde de devam ediyor ve gelecekte de devam edecek.

Şaman şifacı bir biyolog olarak ise evrende, bambaşka şeyler görüyorum. Ana akım bilimin bize göstermediği ya da gösteremediği, anlatmadığı, belki de hiç bilmediği çok farklı kadim bilgilerin de olduğunu söyleyebilirim.

Doğaya merakınız nasıl başladı? Bu konuyu biraz açabilir misiniz? Çocukluğunuzda neydi sizi çeken? 

Ben İstanbul’da büyüdüm. Ben ve benden sonraki birkaç nesil İstanbul’un güzel olduğu, sokaklarda oynayabildiğimiz birçok hayvanı ve bitkiyi görebildiğimiz zamanlarını yaşadık. Evden dışarı adımınızı attığınızda, onlarca farklı bitki ve hayvan türünü görebiliyordunuz. Çocukluğumda sokaklarda oynarken baykuş, sansar, tilki gibi birçok canlıyı görebiliyordum. Yine birçok farklı renkte bitki ve ağaçlar da vardı. Bu ortamda onları izlemek yavrulama dönemlerini, yavrularını nasıl beslediğini görmek, kışın yapraklarını döken bir bitkinin baharla birlikte yeniden doğuşuna şahit olmak, zaten içimde olan merak duygusunu iyice tetikledi. Günden güne kendimi, doğayı ve yaşamı daha da çok merak eden biri olarak buldum. Babamın doğa ve hayvan sevgisi de beni doğrudan etkilemiş olabilir. Bu arada 46 yaşındayım ve bu merakımdan hiçbir şey kaybetmediğim gibi, çok daha fazla bilgi açlığı çekiyorum.  İnanın bana eskisinden çok daha fazla.

Bilimsel olmayan hiçbir şeye inanmadığınız bir dönemden geçmişsiniz. Bu dönemdeki bakış açınızı biraz anlatır mısınız? 

Evet Şaman olduğumu keşfedene kadar benim için bilimsel ispatı olmayan her şey “yok hükmünde” idi. Yani bilimsel deney ve gözlemlerle kanıtlanmamış hiçbir şeye inanmazdım. Çocuk yaşlardan itibaren beni romanlar değil ansiklopediler cezbetmiştir. Gazetelerden kupon biriktirerek aldığım ansiklopedileri okurdum. Bunun en büyük sebebi bilgiye olan açlığımdı. Bu rasyonel düşünce biçimi ile şekillenmenin üzerine biyoloji bölümü okumak, yüzlerce deney yapmak, sayısını bile bilmediğim bilimsel makaleler okumak sanırım beni bu duruma itti. Herhangi bir konu aklıma takıldığında hemen o konu ile ilgili tüm bilgileri en ince ayrıntısına kadar inceler, araştırır ve bir karara varırdım. Eğer konu ile ilgili yeterli bilgiye ulaşamazsam kendi kişisel değerlendirmemi yapardım. Elbette ki bu bilimsel bir sonuç değil, kendi kişisel tecrübem olurdu. Yani son kararı yine bilimsel yasalar içerisinde kendi bildiğim kadarıyla vermeye çalışırdım.

Ancak rüyalarınız çok eskiden beri varmış, çok detaya girmeden bu rüyalar size ne anlatıyordu? 

Evet rüyalar çocukluğumdan beri vardı. Sadece rüya değil uyanık ve bilincim açık halde yaşadığım birçok durum da vardı. O zamanlar rüyalarımın bana ne anlattığı ile ilgili hiçbir fikrim yoktu. Rüyalarımda gördüğüm birçok şeyin gerçekleşmesi (tamamen şifa üzerine) beni biraz düşünmeye itti ancak bilimsel düşünce yapısıyla baktığımda bu durumu anlamlandıramadığım için üzerinde hiç durmamıştım. O dönemki bilgilerimle baktığımda rüyalarımın benim için bilimsel hiçbir önemi yoktu. Daha çok etrafımdaki insanların sağlık durumları ile ilgili rüyalar oluyordu. Ölüm-iyileşme, hamilelik gibi durumları görürdüm ve içime doğdu diye düşünürdüm.

SIRRA ERME DÖNEMİ

Babanızı kaybettikten sonra paranormal olayların artığını söylüyorsunuz? Örnek verebilir misiniz? Babanızın ölümüyle eş zamanlı olmasının bir anlamı var mı? 

Yaşadığım tüm paranormal olayların -ki bana göre bunlar paranormal değil gayet normal olaylar- babamın kaybı ile bağlantılı olduğunu düşünüyorum. Çünkü şifacı şamanların büyük bir kısmının hayatında doğuştan gelen şifacılık özelliklerinin açığa çıkmasını sağlayan bazı zor ve acı verici dönemler olduğunu görebilirsiniz. Ben ve benim gibi kişilerin hayat hikayelerinde mutlaka böyle bir döneme denk gelirsiniz. Bu durum “Sırra erme” veya “Ölmeden evvel ölmek” gibi tanımlarla açıklanır. Şifacılar bazen ağır sağlık sorunlarıyla bazen de maddi veya manevi sorunlar yaşayarak şifacı özelliklerini ortaya çıkartır. Benim için de babamın kaybı hayatımda maddi-manevi olarak çok sıkıntılı bir döneme girmeme sebep oldu. Biyolojik ailemi bir arada tutan en önemli şey babammış. Onun yokluğunda sevgiyi ve her şeyi paylaştığımı sandığım ailemle, paylaştığım tek şeyin ortak bir DNA olduğunu anladım. Bu uzun süreçte yaşadığım tüm acılar ve yüzleşmeler, turnusol etkisiyle hayatımda neyin ve kimlerin önemli olduğunu görmemi sağladı. Yaşadığım yorucu zamanların sonunda, daha önce rüyalarda gördüğüm veya hissettiğim durumlar daha da artmaya ve çeşitlenmeye başladı. Uyanık ve bilincim açık halde bazı görseller görmeye başladım. Elbette ki yaşadıklarımın büyük bir çoğunluğunu anlatmam mümkün değil. Bazı insanların ölümünü bazı insanların çok ağır hasta olmalarına rağmen iyileşeceklerini gördüm. Ancak gördüğüm her şey tek bir konu ile ilgiliydi: İnsanların sağlığı!

Uzun yıllar ilaç sektöründe çalışmışsınız? İlaç nedir sizce? Hem bir biyolog hem de bir Şaman olarak soruyorum. 

Biyolog olarak cevaplamak gerekirse ilaç, canlı hücrede bazı reaksiyonlar sonucu bir hastalığın iyileştirilmesi, kontrol altında tutulması veya belirtilerinin azaltılması için uygulanan sentetik veya doğal kimyasallardır. Şaman olarak bu soruyu cevaplamak çok daha zor olacak: Bana göre ilaç bir insanı fiziksel ve ruhsal olarak bütünsel şekilde şifalandırmaya çalışırken başvurulan her şeydir. Bazen bir gülümseme ilaç olabilirken bazen de iyi bir uyku ya da bir şifalı bitki ilaç olur. Örneğin dental apsesi olan bir kişiye verilen antibiyotik de bir ilaçtır bana göre. İnsanı şifaya götüren her şey ilaçtır: Dua, müzik, meditasyon, davul, su…

Plasebo etkisi sizi etkilemiş, nasıl bir etkiydi bu? 

Evet Plasebo konusu beni çok etkileyen bir konuydu. Ana akım bilimin güvenilirliğini sorgulamamı sağlayan en önemli kavramlardan biri. Tanı olarak Plasebo etkisi, farmakolojik olarak etkisiz bir ilacın telkine dayalı bir etki ortaya çıkarma halidir. Latince kökenli bir kelime olup hoşnut etmek anlamına gelir. Yani ilaç içermeyen bir maddenin, vücutta bir ilaçmış gibi reaksiyon göstermesi anlamına gelir. Az evvel izah etmeye çalıştığım ilaç tanımıyla birlikte bu konu daha da netlik kazanıyor. Örneğin bir tansiyon ilacı ile ilgili bilimsel bir çalışma yürütülüyor. En temel nokta söz konusu ilacın ne kadar fazla kan basıncı düşüşünü sağlayacağıdır. Bunun yanında yüksek tansiyondan etkilenen organların da korunması ayrıca değerlendirilir. Çalışmada hastalar iki gruba ayrılıyor, bir gruba söz konusu ilaç diğer gruba da ilaç içermeyen plasebo veriliyor ve hastalara sizlere bir ilaç verdik bu sizin kan basıncınızı düşürecek şeklinde anlatılıyor. Çalışmanın sonucunda bakılıyor ki ilaç verilen grupta sağlanan etkiye benzer bir etki de Plasebo grubunda sağlanıyor. Bu nokta çok enteresan çünkü tansiyonun mekanizması ve ilaçların nasıl etki ettiği biliniyor. Peki, nasıl oluyor da ilaç içermeyen bir madde bilinen tüm etki mekanizmaları üzerinde böyle bir etki yaratıyor? İşte işin sırrı burada!

Aktuğşaman
AktuShaman

Şamanlığa nasıl yönlendiniz? Bu süreçte neler yaşadınız? 

Çocukluk ve gençlik döneminde tanık olduğum ve doğa üstü olarak tanımlanan çok sayıda olay yaşadım. Bana bir ziyaretimde kapıyı açan bir akrabamın cenazesini görmem ve gecesinde vefat etmesi, başka boyutlardan varlıklarının görüntülerini görmek, hissetmek ve bununla yüzleşmek, hasta dostlarımın teşhisiyle beraber tedavi sürecini daha olmadan görmek, ölmüş kişilerle ruhsal bağlantılar kurmak ve iletişime aracı olmak gibi pek çok başımı döndüren durumlarla karşılaştım. Daha çok doğum, sağlık ve ölüm alanlarında haberci rüyalar görmeye başladım. Bunu kabule geçmem ve bununla yaşamak başta benim için çok zor oldu ve değişik alternatifli çareler aradım. Yakın bir dostum sayesinde benim geçtiğim yollardan daha önce geçmiş Mediha Kınık ile tanıştım. İşte o benim hayatımın dönüm noktasıydı. Şaman bir mürşidim oldu ve bu yolculukta yaşama amacımı bulmuş oldum. Paranormal olarak adlandırılan hayattaki her şeyin bir aslı olduğunu anladığım an, bambaşka birine dönüşmeye başladım. Şifacılığımın ilk sürecinde, danışanlarımın şifalanmalarına aracılık ederken, aldığım olumlu ve dönüştürücü sonuçlara önce kendim bile inanamadım.  Hatta bunun psikolojik veya Plasebo etkisiyle olduğunu düşündüğüm ve kendimden şüphe ettiğim zamanlar bile oldu. Çok zorlu, med cezirli, sancılı bir dönüşüm olsa da elbette nihayetinde kabule geçtim. 

KORKU ŞİFANIN ÖNÜNDEKİ EN BÜYÜK ENGEL

Şifanın iki ayrı ucunu birleştiren biri olarak gerçek şifa nedir sizce? 

Dünya Sağlık Örgütü, sağlığı “Sadece hastalıkların ve rahatsızlıkların olmayışı değil, bir bütün olarak fiziki, ruhi ve sosyal açıdan iyi olma hali” olarak açıklar. Bu tanım oldukça kapsamlı bir tanım. Bana göre bu tanıma ek olarak gerçek şifa kişilerin korkularının ve bağımlılıklarının olmadığı halidir. İçerisinde korku barındıran veya bağımlılıkları olan bir kişi hiçbir zaman gerçekten şifalanamaz. Her zaman korkularını ve bağımlılıklarını bastırabilmek veya tatmin edebilmek için yaşar. Bu da kişiyi başka kişilere, nesnelere, olaylara veya maddelere bağlı kılar. Böyle bir durumda gerçek şifadan bahsetmek mümkün değildir. Ben danışanlarımda bu iki olguya çok büyük önem veririm. Tecrübelerime göre bunları aşmadan tekâmül seviyesinde ilerlemek pek de mümkün değildir.

Şifacı şaman yolculuğunuzda nelerle karşılaştınız? 

Şifacılık yolcuğumda oldukça fazla ve farklı durumlarla karşılaştım. Bunları anlatmak çok fazla zaman alır. Danışanlarımda birçok insanın hayal bile edemeyeceği hayat hikayelerine şahit oldum ve halen de oluyorum. Şifalanmasına aracılık etmeye çalıştığım herkes ayrı bir ders benim için. Şamanik yolum beni götürürse yaşadıklarımı bir kitap olarak detaylı bir şekilde anlatmayı düşünüyorum. 

Aynı zamanda spor hocalığı da yapmışsınız? Bu veriler Şamanlıkta işinize yaradı mı? 

Evet, kesinlikle işe yaradı. Aslında önce kendimi şifalandırmamda çok büyük katkısı olmuştur.  Çok zor zamanlarda, bana dayanma gücü vermiştir. Ayrıca fiziksel sağlığıma katkısı da göz ardı edilemez. Danışanlarımda da durum benimle benzer. Sporu da yukarıda belirttiğim gibi ilaç olarak adlandırabilirim. Hem ruhsal hem de fiziksel sağlıklarını korumak için onları çeşitli spor branşlarına yönlendiriyorum ve bu durum çok büyük fayda sağlıyor.

Mürşidinizle tanışmanız nasıl oldu? Ardından ne hissettiniz? Bu yolculuğa nasıl karar verdiniz? 

Daha önce ifade ettiğim gibi kardeşim dediğim bir dostum sayesinde mürşidimle tanıştım. Aslında bu süreçte kıymetli eşimin yönlendirmelerinin çok büyük etkisi olduğunu söylemek istiyorum. O benim bu yönümü keşfeden ve bana destek olan ilk kişidir. Mediha Kınık hocamla tanıştıktan sonra içimi büyük bir huzur kapladı. Anlamlandıramadığım birçok şeyi onun sayesinde anlamaya başladım. Bir şifacı olarak kendimi bulmamı sağladı. Aradan geçen yıllara rağmen hala şamanik yolda benim en büyük yol göstericimdir. Şu sözü hep aklımdadır: “Bu yol insanı ya Veli ya da Deli yapar.” İlk söylediğinde ne demek istediğini tam olarak anlayamamıştım ancak yıllar sonra bu sözün anlamını tam olarak kavrayabildim.

DAVUL ŞAMANIN ATIDIR

Şamanın davulu ne işe yarar? 

Davulumu, tek bir kelimeyle ifade etmem gerekseydi, ben “Yoldaş”ı tercih ederdim. Birden fazla davulum var ve her birinin farklı isimleri var. Davul bir şaman için en önemli yardımcılardan biridir. Öyle ki, şamanın atıdır. Farklı dünyalar ve katmanlardaki ruhların, birbiriyle iletişimini sağlamak için kullanılır. Bir nevi boyutlar arası yolculuk olarak da tarif edebiliriz. Bir şaman, tüm yolculuklarını onunla yapar. Eski çağlarda şamanlar, kendi davullarını yaşadıkları yerlerdeki ağaçlardan ve hayvan derilerinden kendileri yaparmış ve ruhlarının nüvesini davullarına aktarırlarmış. Artık modern dünyada, şaman davullarını yapan özel insanlar var. Ben onların da seçilmiş olduklarına inanıyorum. Yapım aşamaları bile, belli başlı bir şifalandırma diyebiliriz. Benim Şaman davullarımı, Barış Künar yapıyor.

Şaman nasıl şifalandırıyor? Hepimizin içinde bu güç var mı? 

Şaman genel olarak ifade etmek gerekirse ruhlarla iletişim yolu ile insanların şifasına aracılık eder. Her şifacının metodu farklı olsa da temel nokta ruhlarla iletişimdir. Şamana bu yetenek doğuştan verilir.Maalesef bu güç hepimizin içinde mevcut değildir. Bir noktaya kadar her insan kendi kendini şifalandırabilir ancak şifacılık doğuştan gelir. 

Her sorun şifalanır mı?

Bana göre her sorun az ya da çok şifalanır. Buradaki kilit nokta kişinin şifalanmayı ne kadar istediği ve bunun için vereceği mücadelenin seviyesidir. Genelleme olarak söyleyebilirim ki çok fazla insan şifalanmayı isterken çok azı bunun gereklerini yerine getirecek cesarete sahiptir. Şifa çalışmalarında kişilere bir ayna tutarak kendileri ile yüzleşmelerini sağlamaya çalışırım. Bazı kişilerde gerçekleri görmek, duymak ve onlarla yüzleşmek ters etkiler yaratabilir. Bu noktada o kişi şifalanma açısından çok da ilerleyemez.

AktuShaman ne demek? 

Bahaeddin Ögel’in “Türk Mitolojisi” adlı eserinde Aktu, Türk ve Altay Mitolojisi’nde iyilik tanrısı olarak adlandırılmıştır. İyilik yapabilmek benim en büyük amacım olduğu içinde bu ismi kendime uygun gördüm. Diğer amacım da Türk Mitolojisi’nin daha fazla tanınmasını sağlamaktı. Bu alanda maalesef oldukça gerideyiz. Örneğin hemen hemen herkes Yunan Mitolojisindeki kanatlı at Pegasus’u tanır ancak Türk Mitolojisindeki karşılığı olan Tulpar’ı pek çok kişi bilmez.

Kendinizde bu şamanik gücü çocukken fark ettiniz mi? 

Geriye dönüp baktığımda çocukluk ve gençlik çağlarımda böyle bir gücümün olduğunu hissettiğimi söyleyemem. Hiç fark etmedim. O zaman paranormal olarak adlandırdığım çok şey yaşadım ancak böyle bir güç ile hiçbir zaman ilişkilendirmedim. Yaşadığım zor dönemler sonrasında tetiklenerek açığa çıktığını söyleyebilirim.

İki farklı alanı da bünyesinde toplamış biri olarak hangi yolları birleştirmek istiyorsunuz? 

Aslında sorunun cevabı kendi içinde. Bu ana kadar anlattığım iki farklı yaklaşımı birleştirmek istiyorum. Her şeyin temelinde spiritüel durumlar yatmamakla birlikte, modern tıp da her hastalığı tedavi edemez. Önemli olan iki tarafın birden dengeli bir şekilde ilerletilebilmesi.

Spiritüel çalışmalara safsata gözü ile bakan kişiler olduğu gibi her hastalığın altında spiritüel bir neden yattığını düşünerek her türlü ilaç ve tedaviyi reddeden kişiler de var. Her iki durum da yanlış. Aslında her iki yaklaşım da aynı amaca hizmet etmeye çalışır. 

“Bizi tam anlamıyla şifaya götürecek olan dengeli ve cesur olmak, korku ile bağımlılıklarımızdan arınmaktır.”

Mümkün Dergi okurlarına öneriniz var mı? 

Mümkün dergi okurlarına ve insanlığa şunları söylemek isterim: Bizi tam anlamıyla şifaya götürecek olan dengeli ve cesur olmak, korku ile bağımlılıklarımızdan arınmaktır.

Peki, uzmanlık alanınızdan biri de bağımlılıklar. Bu konuda neler söyleyebilirsiniz?

Özellikle bağımlılar üzerinde çalışıyorum. Bu nokta benim için çok önemli çünkü bağımlılıklar çok karmaşık ve tedavisi oldukça zor rahatsızlıklar. Tıbbi çalışmalara baktığımızda günümüzde tıp biliminin bu kadar gelişmesine rağmen bağımlılık tedavilerinde başarı oranı sadece %15 yani hastaların %85’i bağımlılıklarından kurtulamıyor. Yine bilimsel verilere baktığımızda bağımlılıklarda yıl içinde relaps yani tekrarlama oranı %90. Bu açılardan bakıldığında ne kadar önemli bir sorun olduğunu görebiliriz. Bu arada genel olarak uyuşturucu-uyarıcı madde, alkol, sigara bağlımlılıklarında akla gelmesine rağmen çok farklı türleri de mevcut. Örneğin internet, alışveriş, yeme bağımlılığı gibi. İnsanların neden bağımlı olduğu konusu oldukça karmaşık, genetikten, çevreye, anne-babadan, toplumsal yapıya kadar uzanan oldukça büyük bir yelpazede değerlendirilebilir. Örneğin DRD2 ve DRD4 adı verilen genlerin alkol bağımlığı üzerine etkili olduğu gözlemlenmiştir. Deneyimlerime dayanarak şunu söyleyebilirim ki insanlar travma, stres, çevre baskısı ve aile içinde meydana gelen olumsuz davranışlar sonucu bağımlı hale geliyor. Bu tip durumlarda kişiler eksiklik hissettikleri veya tatmin duygusu yaşamadıkları duyguları bağımlılıklar ile çözmeye çalışıyor. Genelde hepimizin bildiği bağımlılıklar ile ilgili şifa çalışmaları yapıyorum. En çok rastladıklarım bilimsel verilerle örtüşür şekilde alkol, ilaç suistimali, sigara bağımlılığı oluyor. Son zamanlarda internet ve estetik bağımlılığı gibi farklı durumlarla da karşılaşıyorum. Bu çalışmalardaki başarı oranını kişinin bırakmayı istemesi ve çabası belirliyor. 

Bir şaman olarak yanıt verin, dünya nereye gidiyor?

Dünyamız sizin de belirttiğiniz kaotik bir süreçten geçiyor, bir şaman ve biyolog olarak bu dönemi çok normal gördüğümü söyleyebilirim. Dünyamız kaos sonucu oluşan bir düzenle ilerler. Bu durum varoluşun temelinden beri böyledir ve böyle de devam edecektir. Dolayısıyla kaostan korkmamak gerekir. Sadece günü, geleceği ve enerjileri iyi okuyup değerlendirmek gerekir. Her kaos kendi düzenin yaratır. Tıpkı covid-19 pandemisinde olduğu gibi… Bu dönem içerisinde yapılabilecek en iyi şey kendimizi ve her alanda sağlığımızı korumak için çabalamak olacaktır. Doğru beslenme, fiziksel aktivitenin yanı sıra spiritüel çalışmalara da öncelik verilmesi insanların hem fiziksel hem de ruhsal olarak daha hazırlıklı olmasını sağlar. Çok uzak olmayan zamanlarda oldukça büyük değişiklikler olacağını düşünüyorum. En büyük sıçrama insanların bilinçlerinde olacak. Doğaya yeniden sahip çıkmaya başlayacağız ve toprak ana yeniden değerli olacak. Doğaya sahip çıkmayan toplumların ve insanların gelecekte çok da söz sahibi olamayacağı bir çağa giriyoruz.

Şifanız daim olsun!

Fotoğraflar için Nazlı İlter’e teşekkür ederiz.


©mümkün dergi

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Yuka Ajans Yay. ve Org. Tic. Ltd. Şti.’ye aittir. Köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir kısmı kaynak gösterilmesi ve/veya habere aktif link verilmesi halinde dahi kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.

kevser-aycan-saroglu
Kul, insan, kadın, gazeteci, yazar, editör, yazar kâşifi, rüya avcısı. Amerikan Dili ve Edebiyatı mezunu. Medya sektöründe çok uzun yıllar muhabir, editör, köşe yazarı olarak görev yaptı. Halihazırda büyük bir yayınevinde yayın danışmanlığı yapıyor. Kendisini ‘ebedi hayat öğrencisi’ olarak görüyor.