Bir empattan diğerlerine…
Farkındalık

Bir empattan diğerlerine…

Mümkün Dergi’nin Sevgili Okurları,

Spiritüel konulara meraklı ve bilgili bir kitle olarak tahmin ediyorum ki empat* kelimesini daha önce birçok defa duymuşsunuzdur. Bu yazıyı hem bu kavram etrafında derinleşmek hem de konuya yabancı olanlar için tutarlı bir başlangıç noktası yapabilmek için yazıyorum. Duygusal bir nedenim de var üstelik…

Ben, deneyimli bir empatım.

Bu gerçeğimi kalabalıklar içinde yeni yeni söylemeye başladım. Sanırım artık bu durumla ilgili paylaşmak istediklerim var. Yıllarca süren acı çekme, kendini keşif ve korunmayı öğrenme süreçlerimi aynı yollardan geçmekte olan siz sevgili canlarla paylaşmak istiyorum. O yüzden çok didaktik bir yazıdan ziyade deneyime dayalı, otobiyografik bir yazı sizleri bekliyor.

Empatlık hakkında detaylı bilgi edinmek isteyenler için de harika bir blog buldum. Onlar buraya bıraktığım linke gidip, detaylıca empatların özelliklerini inceleyebilir ve kendilerinde bu özellikler ne ölçüde bulunuyor, bakabilirler. Sonuçta bu yazıyı herkes okumayacak. Bir çekim duyup geldiysen senin için burada muhakkak bir şeyler var sevgili okur.

Şimdi gelelim bana;

Çok küçük yaşlardan beri duyguları hissedebiliyorum. Hatta o kadar ki o duygunun kendisi olabiliyorum. Bu ne demek şimdi diyeceksiniz? Karşımdaki kişi, olay, durum, film, mekân, sanat eseri vb. aklınıza gelen çoğu şeyle bağlanabiliyorum. Tıpkı Bluetooth bağlantısı olan bir araç gibiyim. Ziyadesiyle hassas kişiliğim beni hiçbir olay karşısında duyarsız bırakmadığı gibi aşırı duyarlılıktan dolayı acıdan kavrulduğum çok uzun zamanları ardımda bırakmış bir bireyim. Kolay olmadı.

Hangisi benim duygum, hangileri kolektife ait ya da kimden geliyor vb. gibi uzmanlık gerektiren binlerce deneyime girdim hayatım boyunca. Haliyle de yeteneklerimin çoğu parlarken ben de kendimi korumaya çalıştım belli bir süre. Birçok sefer pek yanlış anlaşıldım, kabullenilemedim. İnsanların hakikatini, filtresiz bir şekilde yüzlerine vurmak çok istenen bir durum değil, öğrendim.

Zira çok sevdiğiniz bir insan, karşınızda size yalan söylerken iyi hissedemiyorsunuz. Onun sadece kendini kandırabildiğini yüzüne haykırmak ile oradan kaçıp gitmek arasında sıkışıp kalıyorsunuz örneğin. Ya da sabahtan akşama kadar dinlediğiniz, başkasına ait dertler sanki sizinmişçesine üzülüp kahrolurken, üzüntü sahibinin zamanla sizden rahat bir ruh durumuna geldiğini görmek bir nebze teskin etse de sizi, kendinize yaptığınız mazoşistlik için uzun süre yine kendinizi affedemiyorsunuz. Soğuk kanlı bir kriz yöneticisi gibi gözüktüğünüz anlarda bile sakral çakranızda biriken tüm duygular hazımsızlık, mide problemleri vs. olarak zuhur ettiğinde o insanların üzerine toksik enerjilerini kusmak isteseniz de yapamıyor, kendinizce çözüm yolları arıyorsunuz. Ve tüm bunlar olup biterken hala insanları sevmeye devam ediyorsunuz. Aptalca gibi görünen hiç bitmeyen bir umutla yardım edebileceğini düşünme gafletinde boğuluyor iyice tükenince de depresyon bataklıklarından çıkamıyorsunuz.

Biz sevgili empatlar ne hikmetse ortam enerjisini düzenlemekle görevli hissediyoruz kendimizi. Birisi gerginleşmeye başladığında, karşı taraf haksızlığa uğramış gibi hissediyorsa tam bir arabulucu gibi, birbirlerinin duygularını anlasınlar diye öfke patlamaları yaşanmadan aralara tampon oluyoruz çoğu zaman. Haliyle ne oluyor? Darbeyi biz alıp yumuşatıyoruz. Çok sevdiğim bir görsel var. Onu izninizle paylaşacağım, zira toplumda empatlara gereken saygı verilmediği gibi, kendilerini saklayan binlerce can hala acı çekiyor. Ben bu değişsin istiyorum artık. Her bir empat kardeşim için en büyük dileğim; yeteneklerinin farkına varıp, dönüşüm umudu olmayan   insanlar için kendilerini kurban etmekten vazgeçmeleri. Bu yazıda narsist kişilerin nasıl da empat kişiliklere yapıştığını, tüm mutsuzluklarını onlara nasıl yansıttıklarını hiç anlatmayacağım çünkü konu felaket derecede uzun. Görsel her şeyi anlatıyor.

Aranızda bu anlattıklarıma tanıdık olanlar var mı?

Bingo, empatsınız ve henüz bilmiyorsunuz belki. Hatta kendinizi hiç de koruyamıyorsunuz. Çünkü ben de korunma yöntemlerini öğrenip, yeteneklerimi gerçekten etkin ve işe yarar şekilde kullanana kadar sürekli bu döngüdeydim. Duygular ve başkaları yüzünden, nane molla denilecek şekilde hastalığa yatkın, melankolik ve depresyon eğilimli.

Ne değişti?

Sevgili Şebnem Özkan’dan Işık Çağı İnsanları eğitimini alırken yüksek hassasiyetli bir insan olduğumu testlerle de kesinleştirmiş oldum. Empat kişiler hakkında daha çok okudum, bilgilendim. Kendi hislerime odaklanmayı öğrenecek ruhsal çalışmalar yaptım. Peru’daki derin deneyimden sonra asıl ruhsal görevlerimin neler olduğunu fark ettim. (İsteyenler Peru yazı dizisini okuyarak derinleşebilirler. Aşağıda notlara link bırakıyorum.)

Farkındalık geldikten sonra kendimi bu kadar yoğun enerjiden korumam gerektiğini, hizmetime odaklanmanın esas olduğunu ve kişisel dramalarda kaybolmanın faydasız olduğunu anladım.

Şimdi neler yapıyorum?

Kendimi en iyi ifade ettiğim şekilde yaşıyorum. Yazarlık yapıyorum. Aynı zamanda sosyal girişimci olarak toplumsal hizmetimi ifa ediyorum. Kalbimi çarptıran işlerle uğraşıyorum özetle. Haliyle bire bir ilişkilerde kendimi yıpratmaktan uzak, saygı içerisinde mesafeli ilişkiler yürütüyorum. Dostum dediğim insanlar; otuz yıldır tanıdığım, beni her halimle kabul edenler, arkadaşlarım, tanıdıklarım ve ilişkide olduklarım şeklinde kategoriler var kafamda. Zira yaptığım iş dolayısıyla binlerce insan tanıyorum. Herkesi standart bir sevgiyle karşılıyor ve yaradılışını onurlandırıyorum fakat ilişki seviyesini karşılıklı emeğimize göre tayin edip, kendimi yara almayacak bir konuma yerleştiriyorum. O sırada bu kişiler yukarıda saydığım kategorilerde yerlerini zaman içinde buluyorlar ve ben benim yüzümden olmayan hiçbir duygusu için karşı tarafı yargılamıyor ve konuları kişiselleştirmiyorum.

Öğrenmesi çok kolay değildi tabii ama benim gibi sayısız deneyime dayalı bir veri seti olan analitik bir empat için yollar artık çok net. Eşit ilişkileri gözetiyorum. Buradan kastım alma-verme dengesini emek bazında ruh terazisine koymak.

Bunların yanında kendimi muhakkak enerjisel olarak topraklayacak, arındıracak çalışmalar yapıyor, duyguların üzerimde birikmemesi için de bolca yazıyorum. Tehlikede hissettiğim anlarda kendimi, fermuarını içeriden sadece kendimin açıp kapayabileceği bir yumurtanın içinde de hayal ediyorum. Maalesef ki negatif duyguların titreşimi çok düşük ve bulaşıcılar. Kalabalık yerlere girmek istemeyişimin ardında bu neden var mesela. Mecbur kalmışsam hemen bir duş, doğada topraklanmak ve yalnız kalmak benim ilaçlarım. Nefes alarak telkinde bulunmak, zaman kaybetmemem gereken insanları bir iki olayla test etmek ve mesafeleri çalıştırmak ise son yıllarda kullandığım hayat kurtaran teknikler.

Vaktimiz çok kıymetli ve gerçekten dönüşebilecek insanlarla yol almak kendini benim gibi toplumsal hizmette hissedenler için önemli. Ve artık yetişkin sorumluluğu göstermeyen insanlara şefkatim maalesef ki çok fazla yok. Yine elimden geldiğince dinliyor ve sorulursa – burası çok önemli – yardım teklifinde bulunup tavsiye veriyorum ama o kişinin neleri yapıp yapamadığıyla ilgilenmiyorum artık. Kişisel tekâmülüme odaklı merkezimde bir hayat sürmeye çalışıyorum. En sevdiklerime ayırdığım zamanı başkalarının almasına izin vermiyorum. Kendime ayırdığım zaman da kutsal. Kimsenin bunu çalmasına da izin vermiyorum. Sadece kalben önlenemez bir dürtüyle, kendim de herkes için hayırlı olacağını hissedersem bir şeylere EVET diyor, kendime uygun olmayan tekliflere ise nezaketle HAYIR diyorum. Ve haliyle bunlar herkes tarafından kabul edilemiyor, sevilemiyor ve belki bolca eleştiriliyor. Ama olsun ben kendim olabilme hakkımı savunduğum için ve kendimi koruyarak enerjimi doğru işlere kanalize edebildiğim için kendimle gurur duyuyorum.

Bu yüzden umuyorum ki burada yazdığım şeyler, aynı acıları çekmiş empatlar için de anlaşılır ve yol gösterici olur. Ve yine umuyorum ki, niyeti anlayamayanlar için de yazılanlar okunmadan yarıda bırakılmış yazılardan biri olarak tarih sayfasında yerini alır.

Bizi bilen bilir, bilmeyen de kendi gibi bilir.

Tüm sevgimle,

*Empat kelimesi, ’empati’ kavramından türetilmiş bir kelimedir. Bazı kişiler, iletişime geçtikleri insanların duygularını üst düzeyde hisseder ve hatta kendi hayatlarında birebir yaşarlar. İşte bu kişilere empat denilmektedir. Empat, karşısındakinin duygularını en derin travmalara dek kendi zihninde hissedebilen kişilerdir. (https://www.milliyet.com.tr/molatik/diger/empat-ne-demek-86865)


©mümkün dergi

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Yuka Ajans Yay. ve Org. Tic. Ltd. Şti.’ye aittir. Köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir kısmı kaynak gösterilmesi ve/veya habere aktif link verilmesi halinde dahi kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.

nihan-uycan-ozen_
Yazar, sosyal girişimci…”Her yeni adımla kendine biraz daha yaklaşmış, yapmak istediklerini keşfetme yolunda ilerleyen bir ruh. Toplumda sosyal fayda yaratımını @kopruproject ile destekliyor.