TÜRKİYE’DE SESSİZLİK DE YAS DA POLİTİKTİR
Aktüalite

Türkiye’de sessizlik de yas da politiktir

Hiç kimseyi tanımadığınız halde ölümlerine ağladığınız oldu mu? Veya bir haber karşısında, ne olduğunu anlamadan gözlerinizin dolduğunu? Kalbinizde bir sızı, zihninizde açıklayamadığınız bir huzursuzluk belirdiğinde “Neyin yasını tutuyorum ben?” diye sordunuz mu hiç?  Bugün sizlere bu sorulara cevap olabilecek “politik yas” kavramından bahsetmek istiyorum. Sadece bireysel değil, kolektif acılarla da şekillenen, çoğu zaman tanımlanamayan ama hepimizin kalbinde iz bırakan bir yas türü bu.

Politik yas, görünür olmayan, bastırılan ya da görmezden gelinen kayıplara karşı duyulan yas halidir. Bu yas bireysel değil; kolektif, toplumsal, hatta sistemsel bir çığlıktır. Politik yas, kaybı doğrudan yaşamasak da bir topluluğun, bir halkın, bir inancın ya da bir hak mücadelesinin kayıplarıyla duyduğumuz acıya verilen isimdir. Filistin’de ölen bir çocuğa, İran’da özgürlüğü için sokağa çıkan ve öldürülen bir kadına, ya da kendi ülkemizde adaletsizlikle kaybedilen bir cana duyduğumuz derin sarsıntı tam da bu tanımın içine giriyor. 

Klasik yas anlayışı, bir sevdiğimizi kaybettiğimizde hissettiğimiz boşlukla ilgilidir. Ancak politik yas, bir bireyin ya da grubun maruz kaldığı sistematik adaletsizlik, şiddet, dışlanma ya da yok sayılma karşısında duyulan acıyla ortaya çıkar.

Amerikalı filozof Judith Butler, bu kavramı şöyle açar:

“Toplumlar bazı hayatları ‘yas tutulmaya değer’ olarak kabul ederken, bazılarını bu kapsama dâhil etmez. İşte bu ayrımın kendisi politiktir.”

Bizler ekranlarda bazı ölümleri gözyaşıyla izlerken bazılarını ise rakamlar ve istatistikler olarak geçiştiriyoruz. Peki bu ayrım neye göre yapılıyor? Bazı hayatlar haberlerde geniş yer bulur, toplum yas tutar. Bazı hayatlar ise istatistik olarak geçer, arkasından kimse ağlamaz. Ve bu ayrım, toplumun hangi hayatlara değer verdiğini; hangi kimlikleri, sınıfları, inançları, ideolojileri “kapsama” aldığını gösterir. Yani yas bile ayrıcalıklıdır.

1961 Saraçhane İşçi Mitingi

Politik yas, sadece bir duygu değil, aynı zamanda bir farkındalık halidir. Hangi hayatların değerli sayıldığını sorgulamak, görünmez kılınan acıların sesi olmaya çalışmak bir tür sivil direniştir. Ve evet, bu coğrafyada yas tutmak da politik bir eylemdir. Sessizce oturup üzülmek değildir bu. Bilinçlenmek, konuşmak, yazmak, paylaşmak… Tıpkı şimdi bu satırları okurken sizin de kalbinizde bir şeyin kıpırdadığını hissediyorsanız bu yazı da politik bir eylemdir.

Bazı kayıplar bizden çalınır. Yas tutmaya fırsatımız olmaz. Medya sansürler, toplum küçümser, sistem unutturur. Ama politik yas, bu kayıpları hatırlamanın ve onları onurlandırmanın bir yoludur. Onları geri getiremesek de adlarını anarak hikâyelerini duyarak ve duyurarak yaşatabiliriz. En son hangi kayba sessiz kaldınız? Hangi acının yasını içinize gömdüm çünkü “benimle ne ilgisi var ki” dediniz? Sadece düşünün.

BİZİM COĞRAFYAMIZDA YAS HEP YARIM KALIR

Judith Butler “Kimin hayatı yas tutulmaya değer?” diye sorarken Batılı bir perspektiften evrensel bir acıya işaret ediyordu. Ama bu kavram, bizim gibi hem Orta Doğu’nun acı diliyle yoğrulmuş hem de Batı’nın rasyonel çerçevesiyle düşünmeye zorlanan ülkelerde bambaşka yankılar buluyor. Çünkü bizde yas, sadece bir kayıp değil; bastırılmış, bastırılmak zorunda bırakılmış bir sessizlik.

Bizde kayıplar genellikle “yaşanmış” değil, “geçiştirilmiş” olur.

30 askerin öldüğü bir olayda önce “terör” denir, sonra konu kapanır.

Bir kadın öldürülür, birkaç gün sonra isimler unutulur ama bizde his kalır: O da bendim.

Bir politik figür tutuklanır, protesto edilir ama kısa bir süre sonra yeni gündemler onu gölgede bırakır.

Yani bizim yasımız hızla örtülür. Bu topraklarda yas tutmak bile başlı başına bir siyasi eylemdir. Çünkü öyle bir coğrafyadayız ki yası dillendirmek demek taraf olmak, hedef olmak, susmamak demektir.

ORTADOĞU’NUN ACI HAFIZASI, AVRUPA’NIN AKLI ARASINDA SIKIŞMAK

Türkiye’nin bir ayağı hep Batı’ya bakar. Aklımız analitik, eğitimimiz pozitivist. Ama kalbimiz, komşumuzun çığlığıyla uyanır. Zihnimiz bir rapor ister, ama midemiz kazada ölen çocuğun çantasını görmeye dayanamaz. Bu ikilik yüzünden “politik yas” bizde ya duygusallaşarak manipüle edilir ya da gereksiz bulunur. Çünkü duygular burada, siyasetle iç içe geçmiştir. Yas, duygusal bir lüks değil, politik bir risk unsuru olmuştur.

Bazı insanlar bizim ülkemizde sadece ölmedi ya da yok olmadı. Bizden onların yasını tutma hakkı da alındı. “Sus,” dediler. “Unut.” dediler. Ve biz, belki unuttuk sandık ama bedenimiz unutmadı. Bu yüzden bu coğrafyada mide ağrısı, sırt sancısı ve uyuyamama hali kolektif bir semptomdur.

YASI KOLEKTİF DAYANIŞMAYA DÖNÜŞTÜRMEK

Peki çözüm ne? Yasın konuşulması, görülmesi, paylaşılması… Yani kolektif bir ağıt kültürü yaratmak. Sadece feryat eden değil aynı zamanda tanıklık eden bir toplum olmak. Çünkü yasın politik olması kötü bir şey değil. Aksine: Sessizliği bozmak, adaleti istemek, kayıpların arkasında durmak bir direnç biçimi. Bizim en çok da buna ihtiyacımız var. Politik yas, bizi uyuşturan gündemden uyandırabilir.

Politik yas, sadece acıya dair değildir; adalete, temsiliyete ve insan haklarına dairdir. Kimin için yas tuttuğumuz, kimlerin adını andığımız, hangi ölümleri “önemsiz” bulduğumuz; aslında kim olduğumuzu ve neye inandığımızı da gösterir. Toplum olarak politik yas tutmak, sadece duyarlılık göstermek değildir. Aynı zamanda bastırılmış gerçeklikleri görünür kılmak, dışlanmış hikâyelere yer açmak ve unutulmak istenenleri hatırlamak demektir.

“Bu ülkede ben, en son hangi acının arkasında durdum? Hangi kaybın yasını içimde taşıyorum? Ve hangisini artık dillendirme cesareti göstereceğim?”

KAYNAKLAR

Judith Butler – Precarious Life: The Powers of Mourning and Violence
https://www.versobooks.com/products/2686-precarious-life

The Conversation: “What is political mourning?”
https://theconversation.com/what-is-political-mourning-126701

The New Yorker: “Judith Butler’s politics of mourning”
https://www.newyorker.com/books/page-turner/judith-butlers-politics-of-mourning


©mümkün dergi

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Yuka Ajans Yay. ve Org. Tic. Ltd. Şti.’ye aittir. Köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir kısmı kaynak gösterilmesi ve/veya habere aktif link verilmesi halinde dahi kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.

Avatar photo
Üniversitede aldığı iletişim ve edebiyata dair kuramsal alt yapı ve tekniklerle fikirlerini çeşitli sitelerde yazarak herkesle paylaşmaya çalışıyor. Aldığı psikoloji ve koçluk eğitimleriyle iletişim tekniklerini referans alarak yol arkadaşlığı yaptığı sistemiyle yetişkinlerin ve öğrencilerin hayatına dokunuyor. Düzenlediği eğitimler ve atölyelerle de evrendeki iyi yaşam çemberinde yeni nesil rehber ve öğrenci olma görevine devam ediyor. Kurduğu içerik ve sosyal medya ajansında mentorluk vermeye devam ederken aynı zamanda Mümkün Dergi bünyesinde editörlük yapıyor.
Gizliliğe genel bakış

Bu web sitesi, size mümkün olan en iyi kullanıcı deneyimini sunabilmek için çerezleri kullanır. Çerez bilgileri tarayıcınızda saklanır ve web sitemize döndüğünüzde sizi tanımak ve ekibimizin web sitesinin hangi bölümlerini en ilginç ve yararlı bulduğunuzu anlamasına yardımcı olmak gibi işlevleri yerine getirir.