Yeni Duster ile Küçük Bir Kapadokya Macerası
Alışveriş

Yeni Duster ile küçük bir Kapadokya macerası

Bazen her şeyi geride bırakmak istersin… İşte bu yolculuk da tam da öyle bir zamanda başladı!

Bizim için pek de keyifli geçmeyen ağustos ayında bir gün eşimin telefonu çaldı ve bir lansman daveti aldı. Aslında bu olağan bir durum çünkü kendisi bir otomobil gazetecisi ve otomobil markalarından sık sık bu tarz davetler gelir. Sıra dışı olan ise bu lansmanı kendisinin tasarlayacak olmasıydı. Renault, Türkiye’de ürettiği Yeni Duster için böyle farklı bir organizasyona imza atarak, olaya eşimin yanı sıra kızım ve benim de dahil olmamızı sağlamış oldu.

Peki, nereye gidecektik? Yaz, sıcak, aylardan ağustos ve 2 günümüz var. Bunu en iyi nasıl değerlendirebilirdik? Yakın bir rota mı, uzak bir yer mi derken aklıma Kapadokya geldi. Yaz sıcağı için çok da ideal bir rota gibi görünmese de bence test edeceğimiz otomobilin ruhuna çok uygundu. Bu fikrim aile üyeleri tarafından hemen kabul gördü, destinasyonu Renault’ya bildirdik; uçak biletlerimiz alındı, otelimiz ayarlandı ve cumartesi sabahı erkenden kendimizi Sabiha Gökçen Havaalanı’nda bulduk. Eee hani otomobille gidiyorduk, ne oldu diyebilirsiniz. Biz heyecan yaptık, ama siz yapmayın! Zira biz uçakla giderken aracımız da İstanbul’dan yola çıkıp Kayseri Havaalanı’nda bizi karşıladı. Valizlerimizi yeni Duster’ın geniş bagajına koyup, Nevşehir’e doğru yola çıktık. Görülecek çok yer ve sadece 1 gece, 2 günümüz vardı. Zamanı en doğru şekilde değerlendirmemiz gerekiyordu, bu nedenle ilk durağımız Avanos oldu. Önce birkaç seramik ve çömlek atölyesi gezip, ardından Paşabağ Vadisi ve Zelve Açık Hava Müzesi’ni gezdik. Evet, hava sıcaktı ama Kapadokya’nın sıcağı İstanbul gibi değil, sanırım daha az nem olduğu için gün boyu onca adım atıp, dağ tepe tırmandığımız halde çok da bunalmadık. Yeni Duster da tıpkı bizim gibi her türlü arazi koşulunda sergilediği performansla hayatımızı kolaylaştırarak, Kapadokya’nın doğası ve olağan dışı yol koşulları için ne kadar doğru bir tercih olduğunu kanıtladı! Size biraz teknik özelliklerinden de bahsedeyim;

Safkan Atletik SUV Tasarımı ve 3 Farklı Motor Seçeneği

Renault’un “Uluslararası Oyun Planı 2027” kapsamında Türkiye’de ürettiği Yeni Duster, güçlü SUV çizgilerine sahip görünümü, etkileyici ön tasarımı ve marka imzasını taşıyan ön ızgarasıyla farklı gereksinimleri karşılayabilen bir otomobil. Ultra verimli E-Tech tam hibrit motor sistemi de dahil üç farklı motor seçeneğine sahip. Biz yolculuğumuzda 100 HP güç üreten Eco-G motor seçeneğini kullandık. 145 hp güç üreten gelişmiş tam hibrit motor seçeneğiyle ortalama 5 lt/100 km yakıt tüketimi ve 114 gr/km CO2 emisyonuna sahip olan model, içten yanmalı bir araca göre %40 a varan yakıt tasarrufu sağlıyor. Şehir içi kullanımda yolculuk süresinin %80’ine kadar elektrik modunda çalışabilmesinin yanı sıra, yine elektrik modunda ilk kalkış hareketini yapabiliyor.

Yeni Renault Duster aynı zamanda 6 ileri vitesli manuel şanzımanla eşleştirilen 130 hp gelişmiş 1,2 litre yarı hibrit motor seçeneği ve 4X4 güç-aktarma sistemiyle de sunuluyor. 3 silindirli turbo benzinli motoru, yaklaşık %10 yakıt tasarrufu ve daha akıcı bir sürüş için ek tork sağlamak üzere 0,8 kWsa kapasiteli 48V batarya ile desteklendi. Bu versiyonun ortalama tüketimi 6 lt/100 km ve CO2 emisyonu ise 136 gr/km.

Güvenli Sürüş için Geliştirilen Son Teknoloji Sistemler

Yeni Renault Duster’da sürüş güvenliğini en yüksek seviyeye çıkaran 17 adede kadar yeni nesil sürüş destek sistemi bulunuyor. Şeritte kalma asistanı, şeritten çıkma uyarısı, aşırı hız uyarısı ve otomatik uzun/kısa far hem konforu hem de güvenliği artırmak üzere günlük sürüşü destekleyen özelliklerden sadece birkaçı. Otomatik acil durum fren sistemi ve “e-call” Acil Durum Çağrı sistemi ise acil durumlarda destek sağlıyor.

Dönelim “Güzel Atlar Diyarı” Kapadokya’ya…

İlk kez 17 yaşında gittiğim Kapadokya sanırım benim ilk şehir dışı tatilimdi. O zaman ne internet var ne cep telefonu, ama o tatilin her anı hala bir fotoğraf karesi gibi aklımda. Gerçekten büyülenmiştim. Sonra ne oldu da bir daha yollarımız kesişmedi bilemiyorum ama önümüze bu fırsat çıktığında seçimimiz iyi ki Kapadokya olmuş diyorum.

Her yıl yerli yabancı binlerce turiste ev sahipliği yapan ve 1985 yılında UNESCO Dünya Mirası Listesine giren Kapadokya, 60 milyon yıl önce volkanik patlamalar sonucu oluşan büyüleyici peri bacaları ve kaya oluşumlarıyla masalsı bir güzelliğe sahip. Hele sabah 5’te kalkarsanız balonların gökyüzünde süzülüşünü izlemek tam bir görsel şölen. Balonun içinde olmayı da tercih edebilirsiniz elbette. Bizim vaktimiz yoktu, sadece izlemekle yetindik!

Günün ilk yarısı gezebileceğimiz her yeri gezip öğleden sonra otelimize yerleşmek için Göreme’ye direksiyonu kırdık. Otelimiz nefis bir manzaraya sahip, kendine ait peri bacası da olan çok güzel bir taş oteldi. Odamıza yerleşip küçük bir üst baş değişikliğinden sonra günün ikinci yarısına hazırdık. Önce Uçhisar’a gittik, burada da şahane oteller ve kafeler var. Bir kahve molasından sonra Uçhisar Kalesini arkamıza alıp aracımızın fotoğraflarını çektik. Çekim işini bitirdikten sonra istikamet Göreme Açıkhava Müzesi. Yazın en güzel tarafı günlerin uzun olması tabii. Bu da bize hava kararana kadar rahat rahat gezme imkânı tanıdı. Kayaların içine oyulmuş kiliseler, taşların içinde minicik yaşam alanları ve buralarda bir zamanlar bir yaşam sürüldüğünü bilmek… Tüm bu duygularla gezimizi bitirdiğimizde artık güzel bir yemeği hak etmiştik. Otelimizin önerisiyle akşam yemeği için yine Göreme’de bir uzak doğu restoranını tercih ettik. Kapadokya uzak doğulu turistlerin cazibe merkezlerinden biri olduğu için bu son derece doğru bir tercih oldu çünkü yemeklerimiz nefis, manzaramız daha da nefisti. Yasemin çayımızı da içtikten sonra otelimize döndük ve günün yorgunluğunu atmak için kendimizi otelin spa’sında bulunan havuza attık.

Ertesi sabah keyifli bir kahvaltının ardından Ürgüp, Aşıklar Tepesi, Üç Güzeller ve son olarak da Kapadokya’ya gitmenin şanındandır diyerek diziyle ünleneAsmalı Konak’ı ziyaret ettik. Dönüş uçağımız erken olduğu için son durağımız yine tatlı, şirin Kayseri Havaalanı oldu. Aracımızı havaalanında teslim edip, bize bu minicik zaman diliminde çok güzel anlar yaşattığı için kendisine teşekkür ederek ayrıldık.

Bizim vaktimiz kısıtlıydı ama siz giderseniz Ihlara Vadisini, Dervent Vadisini ve Derinkuyu Yeraltı Şehrini de mutlaka görün, meraklıysanız şarap imalathaneleri ve üzüm bağlarını gezin. Balon zaten olmazsa olmaz!


©mümkün dergi

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Yuka Ajans Yay. ve Org. Tic. Ltd. Şti.’ye aittir. Köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir kısmı kaynak gösterilmesi ve/veya habere aktif link verilmesi halinde dahi kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.

Elif Girgin
Yıldız Teknik Üniversitesinde fotoğrafçılık okudu, hayali gazeteci olmaktı. Meslek hayatına foto muhabiri olarak başladı ve çeşitli dergilerde çalıştı. Yazmaya olan tutkusuyla beraber bu deneyim onu, internet içerik editörlüğü, dergi editörlüğü, dijital pazarlama gibi yaratıcı alanlarda içerik üretmeye yönlendirdi. Otomobilleri, seyahat etmeyi ve polisiye kitapları çok seviyor. 28 yılın kendisine kattıklarıyla bakmaya, görmeye ve büyük bir tutkuyla yazmaya devam ediyor.